Derviş Argun
Bunlar kahraman(!) adamlar
Haberi okumuş ya da seyretmişsinizdir. Bildikleri tek şey, yaptıkları masraflara iliştirdikleri fiş ya da faturayla gider oluşturmak olan bazı adamlar, Adana’nın Kozan ilçesinde İmam Hatipli kız çocuğunu, öğretmenler günü dolaysısıyla kompozisyon dalında aldığı birinciliğin ödül töreninde, başörtülü olduğu için alaşağı etmişler. Bunlar kahraman! Adamlar. Kahramanlıkları, Kaymakam ya da Garnizon Komutanı olmasından değil. Sadece sıfatların insanlara kahramanlık kazandırmadığını pekâlâ hepimiz biliyoruz. Bunların kahramanlığı, hem sathı hem de hattı müdafaa ederken ne denli fedakâr olduklarından geliyor. Düşünün bir kez, koskoca ülkede öğretmenler günü dolayısıyla yapılan bir edebiyat yarışmasında, küçücük bir yavrucak beceri ve yetenekleri ile birinci oluyor. Koskoca ülkenin koca koca idarecileri, bu küçücük yavruyu birinci olmasından dolayı mükâfatlandıracağını söyleyerek çağırıyorlar. Bunlar sözde koca! Adamlar ve koskoca bir ülkeyi temsil ediyorlar. Mükâfatlandırma sözünün koskoca devletin idarecisi koca koca adamlar tarafından verilmesine inanan bu yavrucak, davet edilen yere tüm samimiyet ve inancıyla geliyor. Muhtemelen söz hakkı verselerdi, bana bu başarımda katkı sağlayan öğretmenlerim başta olmak üzere, ailem vs. gibi sözler falanda edecekti.
Ama öyle olmadı. Belki hiçte gündeminde olmayan bir şeyle karşılaştı. Bir garnizon komutanı ile muhtemelen bölgesindeki yoksulluk ve yolsuzluk envanteri ile hiç alakalı olmayan bir kaymakam tarafından alaşağı edildi. Bu mağduriyeti kendisine yaşatanların bu ülkeye hangi yüzakını! yaşattıklarını yorumlayamayacak kadar küçük yüreğinin, gözlerine hakim olamamasıyla hıçkırıklara boğulan bu yavrucağımızın yaşadığı bu travma için ne yapılabilir onu bilmiyorum. Ama ülkenin idaresindeki başkaca koca koca adamların bu travmalara bir son vermek için bir şeyler yapmaları gerekiyor, onu biliyorum.
Düzensizlik kötüdür. Eğer bu, düzen sağlamak üzere olanlarca çıkarılan bir düzensizlikse, daha da kötüdür. Her kötünün bu anlamda bir başka kötüyle kıyası vardır. Ve bu kıyas doğru ve hak bir kıyastır. Bu anlamda zina kötüdür. Lakin tecavüz daha da kötüdür. Hırsızlık kötüdür. Ve fakat gasp daha kötüdür. Hele de gasp işi birde cinayetle taçlandırılmışsa daha daha kötüdür. Buna benzer bir anlayışla meseleye bakarsak, düzensizlik ve hoyratlık, milletin vergisiyle maaş alan bir takım güçler tarafından yapılıyorsa buna sadece “düzensizlik” demek caiz olmaz. Bu ancak “derin düzensizliktir.”
Bu ülke tam iki yüzyıldır bu derin düzensizliğin mikro ve makro tipleriyle boğuşmaktan yoruldu. Her dönemde, verilen hakları verilmeyen alanlarda kullananlar bu ülkeye zaman kaybettirdi. Bu kaybın telafisinin ne denli zor olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Yukarıda bahsedilen örnek olay çok önemli, ama meseleye bu örnek olayla birlikte bu örnek olayı oluşturan patoloji açısından da bakmak lazım. Bizim körpecik yavrularımız bu ve benzer olayları hiç ummadıkları zaman ve zeminlerde çok yaşadılar. Sırt verdikleri ricali devlet tarafından birçok kez bu olayda olduğu gibi alaşağı edildiler. Hiç olmadık yerlerde hakaretlere uğrayarak tu kaka yapıldılar. Ama her defasında kırılan onurlarına, yıkılan umut ve ümitlerine rağmen adam gibi sapasağlam durdular. Oyunbozanlık etmediler. Ülkelerinden kovuldular, imkânsızlıklarına rağmen kendilerine kucak açan başkaca ülkelere gidip oralarda başarı destanları yazdılar. Ama hiçbir zaman çıktıkları topraklara ve onun üstündeki güzel insanlara ihanet etmediler. Kazandıkları birikimlerini bu ülkenin insanları için kullanırken bir garaz içerisinde hiç olmadılar. Hasbi ve samimi davrandılar. Yaşlarının ve boylarının çok üzerinde tutum ve davranışlarla, utanma ihtimali var zannettikleri bu koca koca adamlara ders verdiler.
Şimdi 2007 yılının son günlerindeyiz. Dünyanın hiçbir yerinde kişisel hassasiyetlerin kural haline getirilmesi artık kabul görmüyor. Herkesin kendine çeki düzen vermesi gerekiyor. Ben şahsen kişilerin birey bazlı patolojik tavırlar sergileyebileceğini kabul ediyorum. Ancak bu sadece kendisine zarar verecek kadar olmalı. Bu patolojiyi haksız yere kurumsallaştırmanın bir anlamı yok. Olmayan hakkı kullanmak en büyük haksızlıktır. Bu yüzden, hiç görev tanım ve yetkilerinde olmadığı halde belediyeye ait bir salonda bu körpe yavrunun başarısını kursağında bırakarak alaşağı edenler en büyük derin düzensizliği yapanlardır.