Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Buruk Bayramlar
Müslüman, dünya ile irtibatlı kimsedir. Bu irtibat, imanın bir gereğidir. Dolayısıyla, ister istemez ‘dünyanın arka planını, olup-bitenleri iyi okumak, anlamak’ takip etmek, Müslüman olmanın bir sorumluluğudur, diye düşünüyorum. Çünkü Müslüman olmak bir takım yükümlülükler getiriyor bize. Dolayısıyla sorumsuz olamayız. Böyle düşünmemi gerektirecek dini referans sistemimizde binlerce kayıt var. Acaba kardeşlik noktasında kayıtta mıyız, yoksa kayıtsız mıyız? Burası önemli bir nokta. Kayıtsızlık ya da kayıtsız kalmak, İslam’la olan yakın ya da uzak ilişki biçimimizle alakalıdır biraz da. Eğer yaşadığımız coğrafya ya da iman haritamızın sınırlarında olup bitenlerle ilişkimiz gün geçtikçe artmıyorsa, hala kayıtsızlığımız devam ediyorsa, burada tamir edilmesi gereken açıklarımız, kara deliklerimiz var demektir. Bu işin farklı bir boyutu, belki de en çok muhtaç olduğumuz bir boyut.
İslam âlemi..Yani, Müslümanların yaşadığı coğrafya. Bunun sınırları izafi. Artık Müslümanlar, batı’da da milyonlar ifade ediyor. Bir ağırlığımız var mı yok mu? İslam âlemi olmayı neye göre ölçeceğiz? Olaylar karşısında bu kütlenin bir yaptırım gücü var mı? Üzerine ölü toprağı mı serpilmiş? Maalesef bu sorulara olumlu cevap vermemiz pek de mümkün görünmüyor gibi. Eğer cevaplarımız ‘hayır’ olsaydı, herhalde yazımızın başlığında yer alan bayram sözcüğüne ‘buruk’ sıfatı yerine, sevinç ve neşeyi çağrıştıran ‘sürur’ sıfatını eklerdik.
Evet, yarın bayram. Bayram, sevinç demek, mutluluk demek, insanın iç dünyasında coşkusallığın zirve yapması demek.. Bayram, zafer kazanmışlığın alâmet-i fârikası. Iydı’l-fıtr.. Ramazan bayramı.. Şeytan ve nefis düşmanlarını alt edip, irademize hâkim olmakla özgürlüğümüzü elde ettiğimizin adı.. Dini sorumluluğumuzu kavradığımız hasad günü.. Özgürlüğün ne olduğu bir ay boyunca yaşanarak öğrenildi. İşte şimdi bayram. Eğer bayramsa, bayram bugün efendim.
Kur’an’ın doğum ayı: Ramazan..Kur’an’la içli-dışlı olduk, eğer olduysak, olduk ve olgunlaştık. O’nun isimlerinden ve surelerinden birisinin adı, furkân.. Furkân-ı kerîm olan Kur’an..Eğer bu furkânla fark ettirme bilincine ulaşmışsak, bugün bayramdır efendim.
Bayram sevinç demek..Neye, nasıl sevineceğiz, nasıl bayram yapacağız, asırlar var ki, bayramların tadı kaçtı. Buruk bayramlar, gönülden bayramlara hasret kaldı bu ümmet.
Gün geçmiyor ki, ülkemizin bir bölgesinde bir avuç gözü dönmüş caniler baharındaki hayatları söndürmesin. Çocuklar yetim, gelinler dul ve boynu bükük, analar ağıt yakıyor. Milletin gönlü ağlıyor. Haydi, bugün o ailelerden birisine gidelim. Eğer orada bayram varsa, bugün bayramdır efendim.
İmam-ı Azamların, Abdülkadir-i Geylânîlerin, Seriyyü’s-Sakatîlerin, Bişri Hafilerin yattığı toprak, Irak..Şimdilerde onmaz düzeyde acılar yurdu. Her gün yüzlerce Müslüman ölüyor, öldürülüyor. İslam medeniyetinin görkemli izlerini taşıyan bu şehir, şimdilerde çağdaş Moğollar tarafından yakılıp-yıkılıyor, talan ediliyor. Canlar orada da baharında gidiyor, her yer kan, her tarafta açlık, yoksulluk, sefalet, her taraf gözyaşı, her taraf insan cesetleriyle dolu. İmanınız, oraya bakmanızı gerektiriyor. Eğer mü’minseniz oraya bakın, orada bayram varsa, şimdi bayramdır efendim.
Afganistan..Enerji hatlarının kesiştiği nokta.. Bir başka acılar yurdu, İslam toprağı.. Emperyalizmin atış poligonu olmuş bu topraklar yıllarca. İnsanlar, yaşamayı unutmuş, geleceklerinden ümit kesmiş..Eğer oraya bakınca içinizden bayram yapmak geliyorsa, şimdi bayram yapabilirsiniz efendim.
Hangi İslam coğrafyasını gündemimize taşıyalım? Lübnan, Filistin, Çeçenistan vb. her tarafta ateş, barut kokusu, düşman korkusu, kan ve gözyaşı kol geziyor. Bu kelimeler, bayram kavramıyla örtüşür mü? Eğer örtüşür diyorsak, şimdi bayramdır efendim.
Bayramınız bayram ola.