Seyit Küçükbezirci
Büyük kültür hizmeti
“Büyükşehir”den elli yıldır beklenen, özlenen büyük kültür hizmeti
Onlarca yazar, şair, tarihçi, müzik ve sanat adamı, gazeteci. Onlarca kültür adamı, araştırmacı. Mevlâna Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Büyükşehir Yeni Kitaplar Tanıtım Toplantısı”ndan uğurlanıyor. “Yazı Erbabı”nı uğurlamak için kapıya kadar gelmiş Başkan Tahir Akyürek. Herkesin elinde iki büyük torba; içleri lebâlep kitap dolu. Ağırlıkların, yüklerin en güzeli. Hani “Deve yüküyle kitap” derler ya; birimize sunulan iki torba bir deve yükü gelmez, ama toplantıya katılan hâzuruna taksim edilen kitap, eminim, azından üç dört deve yükü.
Bazımızın zorlanarak, bazımızın nefesi kesilerek sevinç heyecanlarını yaşayarak taşıdığı torbaları, açıyorum şimdi. “Sabırlı olunuz, lütfen” ricasıyla.
“KONYA”, KONYA OLALI YAYINLANAN İLK ANSİKLOPEDİ
Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek “Konya Ansiklopedisi”nin 3. ve 4. ciltlerinin birlikte Konya’ya bu toplantıyla birlikte sunulacağını; sosyal ve kültürel kalkınmanın fiziki kalkınmadan daha önemli olduğunu; kültürel çalışmaların şehrin kimliğini oluşturduğunu söylüyor. “Fiziki çalışmalar belki zaman içinde fonksiyonunu kaybedebilir, daha güzelleri yapılabilir. Ama, kültür hayatına kazandırılan bu eserler nesiller boyu değerlendirilecek” diyor.
Güzel ve anlamlı bir gün; Mevlâna Kültür Merkezi’nde yaşanan. Ne çok bekledik böyle günleri, “Büyük Konya Ansiklopedisi”ni elimizde görmeyi.
Seviniyorum, elli yıl istedikten sonra “Konya Ansiklopedisi”ni dünya gözüyle gördüğüme. İnce bir hüzün de var içimde; aziz Selçuk Es’le aziz Yalçın Dikilitaş da içimizde olsaydı.
Lafa hiç lüzum yok; Konya için böyle bir “Şehir Ansiklopedisi” ne Osmanlı’da yapılabildi, ne doksan yıllık Cumhuriyet’te. Çok geç kalındı, ama olsun. İhmâlin neresinden dönüldüyse o büyük kârdır.
Rahmetli, büyük kültür adamı, koleksiyoncu, araştırmacı SELÇUK ES 1950’lerde düşmüştü ansiklopedi yazmak sevdasına. Genç bir yayın yönetmeni olarak 12 Ekim 1964’te Selçuk Es’in “Konya Büyükleri”ni Şehir Postası’nda tefrika etmeye başladım. Yaklaşık iki yılda, Selçuk Es her gün bir “Konya Büyüğü”nü yazarak altı yüz önemli insanı kültür tarihimize sundu. Sonra, yıllar boyu, Anadolu’da, Hamle’de, Yeni Konya’da sabır taşını çatlatan fedakârlıklarla “Büyük Konya Ansiklopedisi” tefrikası. Bir Konya sevdalısının, bir küçük memur maaşı ile bir şehrin hafızasını uyandırmaya çalışması. Selçuk Es’in yaptığı işin cesametini, hayati önemini anlatacak kelime bulamıyorum.
Selçuk Es’in, eminim, on yıllarını verdiği “Büyük Konya Ansiklopedisi”nin kitaplaştığını görmeden gittiği için gözü arkada kaldı.
Sonra YALÇIN DİKİLİTAŞ. O da sevdalıydı Konya’ya. O da bir “Konya Ansiklopedisi” yazma işine girişti. Ansiklopedisi her gün yazdıkları ile büyüdükçe sevinçten içi içine sığmazdı. Yarım kaldı ecelin sayesinde. Yalçın’a destek sözü verip yarı yolda bırakanlar utansın.
Mehmet Ali Uz, Konya Büyükşehir Belediyesi ansiklopedi yayın işine girmeden önce, Selçuk Es’in “Büyük Konya Ansiklopedisi”nin yüzleri bulan tefrikası üstünde aylarca çalıştı. Aklımda kaldığına göre iki cilt halinde “Öz” bir ansiklopedi ortaya koydu; Selçuk Es adına. Uygun bir zamanda yayınlansa ne hoş olur.
Bir “şehir” için, o şehrin insanları için hiç mecbur olmadığı halde; ucundan maaş bâbında bir ekmek bile yemediği halde bir ömrü sebil edebilmek. Kırmalara, gücendirmelere, hor görmelere, küçümsemelere katlanarak “aziz” olduğuna inandığı bir hizmeti “Fisebillah” sürdürmek. Tam balıkların değil “Hâlik”in bileceği bir davranış. Selçuk Es de, Yalçın Dikilitaş da bunu yaptı. Acaba; Konya Ansiklopedisi Yayın Kurulu bu ansiklopediyi Selçuk Es’le Yalçın Dikilitaş’a “ithaf” etmeyi düşünür mü?
“Konya Ansiklopedisi” Yayın Kurulu’nu tebrik etmek, Onlara yardımcı olmak vazifemiz. Mehmet Ali Uz’un ömrünün huzur içinde, dinlenerek geçmesi gereken yıllarını “Konya Ansiklopedisi” uğruna harcamasını saygı ve minnetle karşılıyorum. Yayın Kurulu ekibi Prof. Dr. Haşim Karpuz’a, Ali Işık’a, Bekir Şahin’e, Hasan Yaşar’a, Yrd. Doç.Dr. Mehmet Birekul’a hizmetleri için teşekkürler.
KONYA’YI SEVENLERE, KONYA’NIN DEĞERİNİ BİLENLERE BİR ÇAĞRI
Yazının başında da söyleyelim. Ne Osmanlı’da, ne de, doksan yaşına ramak kalan Cumhuriyet’te böyle bir şehir ansiklopedisi ilk kez yapılıyor. Dördüncü cildi de satışa sunuldu; diğer ciltlerde peşpeşe gelecek aylarda yayınlanacak.
Konya’yı sevenler, Konya’nın değerini bilenler bu ansiklopediyi mutlaka almalı. Kendisi için, çocukları için, torunları için “evlâdiyelik” bir zenginlik olacak. Konya dışında Konya’yı özleyerek yaşayan “Konya sevdalıları”na gönderilecek kıymetli, “makbûle geçen” bir hediye arayan olursa, işte “Konya Ansiklopedisi”.
Konya’da en azından on bin eve bu ansiklopedi girmezse kabahati kendimizde arayalım. Konya Büyükşehir Belediyesi de; bilim, sanat, kültür adamları da, ansiklopedi yayın kurulu da kendine düşeni yaptı, yapmaya devam ediyor.
Konya Büyükşehir Belediyesi’ne bir teklifim var: Yılbaşına kadar sürecek bir yüzde elli indirimli satış kampanyası açmayı bir düşünseniz.
Benim kuşağım bir “Konya Ansiklopedisi”ni elli yıl düşündü, istedi, özledi. Çok başkan geldi geçti; havanda sular döğüldü, bir arpa boy yol alınmadı. “Konya Ansiklopedisi”ni yayına başlamak Büyükşehir Başkanı TAHİR AKYÜREK’e nasip oldu. TAHİR BEY Konya’nın tarihsel değerinin bilincinde. Konya kültürünün şahane zenginliğinin bilincinde. Hassasiyeti için tebrikler; sağladığı imkânlar için teşekkürler.
Konya Ansiklopedisi’nin yayın koordinatörü Dr. Mücahit Sami Küçüktığlı ile editör Muhammet Ali Orak’ı emekleri için, gayretleri için kutlamak bir borç.
Bazımızın zorlanarak taşıdığı, bazımızın taşırken nefesinin kesildiği Büyükşehir armağını kitap torbalarının içinden ancak ansiklopediye değinebildik.
Ahmet Özdemir ile Nuri Cennet’in Konya Türküleri cdleri de gelecek pazartesiye. Onlar da bir “İLK”; Onlar da kuşaktan kuşağa hatıra kalabilecek değerde.
YA DEVLET BAŞA YA KUZGUN LEŞE
Yazan: Orhan Asena
Yöneten: Bengisu Gürbüzer Doğru
“Bir taht…
Tahtın büyüklüğünün altında ezilmek istemeyen bir yargıç, bir padişah, bir baba…
Öbür yanda bir kaplan ve bir sırtlan… Ve onların arasında kalmış bir sultan, bir anne…
Tahtın arkasında çekilen kılıçlar, hançerler ve konuşulan gizli sözcükler, gizli düşünceler…
Kaplanın sırtlan gibi, sırtlanın da kaplan gibi bir karındaşının olması ve bir babanın ikince defa aynı hatanın eşiğinde durması…
Yılların yorgunluğunu taşıyan bir annenin nihayetinde evlatlarının arasında sıkışıp kalması…
Tahtın gölgesinde boğulmamak için ‘Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leş’e diyen ne ilk nede son evlat onlar olacak!
Ama bunu söyleyen ilk baba o olacak!”
“Beş Yıldızlı”lara tatili de gidin, mangal da yakın, düğün pilâvlarına kaşık da sallayın. Ama, kitap okumayı da, tiyatroya gidip oyun seyretmeyi de unutmayın. Gönlünüzün de, ruhunuzun da ihtiyacı var.
KONYA DEVLET TİYATROSU, sezonu, geçen salı Orhan Asena’nın “Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe” oyunu ile açtı. Orhan Asena, yönetmen Bengisu Gürbüzer Doğru, Konya Devlet Tiyatrosu’nun sanatçıları bizi zaman tünelinde yüzyıllar ötesine götürdü. Oyunun konusunu zaten size yazıya girerken verdim. Gidin, izleyin, öyle başarılılar ki…
Burada benim diyeceklerim şunlar:
Bir “Şehir”in, hele bir “Büyükşehir”in olmazsa olmazı bir tiyatroya sahip olmasıdır. İşte Devlet Tiyatrosu elimizin altında. Bizim için çalışıyor; bizim için sanat yapıyor.
İlgilenmezsek, gitmezsek, salonu doldurmazsak “Canım bu şehirde de hiç kültür sanat etkinliği yok” demeye hakkımız var mı?
BU OYUNU GÖRMELİSİNİZ; Bayram’dan hemen sonra. Alın eşinizi, toplayın çocuklarınızı; Onlar da sanattan nasibini alsın. 26-27 Ekim günleri “Ya Devlet Başa, Ya Kuzgun Leşe” oyunu sizi bekliyor... “Gidelim” dediniz mi; göreceksiniz, nasıl kanatlanıp uçacaklar…
HİŞŞŞŞŞT… ŞİMDİ ALIÇ ZAMANI
Haberiniz var mı? İsmail Detseli “Şehriyrın şeherinden, Köroğlu’nun Nigârından” misâli, bana, Gilisıra’dan alıç getirdi. Bir torba, koca koca, kurtsuz, su kenarında büyümüş.
İsmail Detseli bal baklava getirseydi, hatırı için alır teşekkür ederdim; ama, inanın hiç makbule geçmezdi. Sağ ol İsmail, ömrün çok olsun.
Detseli’nin “ermağan” torbasının içinden dünya kadar da “dağ armudu” çıktı. Şimdi olgunlaşmak üzere, kararıp olmasını bekliyorum. Bilir misiniz; ham armut boğaza durdu mu duman eder.
“Alıç” deyip geçemez kimse. Alıç, Yunus Emre’nin Hacı Bektaş-ı Veli’ye götürdüğü “ermağan”.
Çıkın pazarlara, höbek höbek alıç geliyor. Yiyebildiğiniz kadar yiyin. Gelecek güze kim gide kim kala.
Alıcın meyvesi de, çiçeği de, yaprağı da derde deva. Kalp çarpıntısına, kalp yetmezliğine, yüksek tansiyona birebir.
Şu bağı bahçesi olanlar, ağaçlarını ilâçlarken, Allah rızası için çevrede ki alıç ağaçlarını da ilâçlasalar; cennetin kapısını açarlar. Gelen alıçların çoğu kurtlu.
Tabii, Belediye Başkanlarımız bir talimatla da yapabilirler bu alıç ilâçlama işini. Eskiler “Ağanın elimi tutulur” derler; Başkanların elimi tutulur?