yazar-9
Camideki öğretmen!
Sanırım ilkokul dördüncü sınıftaydım. Bir gün öğretmenimiz iki sınıfı alıp camiye götürmüştü. Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersinde öğrendiklerimizi uygulamalı olarak görecektik. İmam, müezzin, minber, mihrap, minare gibi kavramlar konusunda bilgilendirilmekteydik. Herkesin elinde kalem, defter not alıyorduk. İşin en güzel yanı ise, dönüşte ‘şivlilik’ toparlayabilecektik. Evet, o gün en güzel şivlilik günüydü benim için. Öğretmenimizin azmi bununla da kalmamıştı, o hafta içerisinde bizi kiliseye de götürmüştü. Kiliseye ilk girişiydi çoğumuzun ve hepimiz yol boyunca mekânın soğukluğundan başka bir şey konuşmamıştık.
*
Bu bende hoş bir anı olarak kalmıştı. Ama bugün için böyle bir şey yapıldığında nasıl da anlamsızca tepki aldığını görmek çok acıydı. Yalova’da bir öğretmenimiz, öğrencilerini alıp camiye götürüyor ve bunun sonucunda valilik tarafından inceleme, Milli Eğitim Bakanlığı’nca da soruşturma başlatılıyor. Bunun üzerine gelişen haberler de ilginç. Ama en güzeli ise, “Manevi aşk ve heyecandan mahrum bir din öğretimi, dine zarar verir” diyen Prof. Dr. Ahmet İnam’dı. Şimdi ise yapılan bu güzelliklerden korkuluyor, yapıldığında ise yapıldığına pişman ediliyor. Nasıl ama gelişiyoruz değil mi?
***
Çocuklarımıza camileri sevdirmeliyiz. “Camideki şair” Mehmet Âkif Ersoy’un uğraşısıydı bu. Tekke müslümanı değil, cami müslümanı olan. Bunun arasında ki farkı yaşayan ve mısralarıyla yaşatan bir Mehmet Âkif Ersoy! Dün vefat yıl dönümü olan, geçen hafta Selçuklu Belediyesi tarafınca hazırlanan bir etkinlikle anılan. Anarken aradığımız “Şair-i İlâhî.“ İstiklâl Marşımızın şairi… Yüzümüz kırmızı; yerimiz, yerin dibi belki de... Ne dersiniz?
*
“İkiyüzlü insanları sevmeğe başladım, çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar gördüm.” Cümlesiyle beni yaşatan güzel insan, ruhun şâd olsun!