Hanefi Abi’yi severim ama…

“Memlekete Merhaba, Anadolu’da Gündem Manşetleriyle, Hakimiyet sağlayan gazete”nin internet adresinde yıllardır Allah’a, Peygamber’e, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük kumandan G. Mustafa Kemal Atatürk’e ve memleketimizin bekçileri güzide komutanlarımıza “hamd-ü sena”da bulunduğun o nitelikli ve derinlikli yazılarını göremeyince kahroldum Hanefi Abi. Bizim gazetede yazmaya başlayan birkaç yazarımızın yazılarını henüz sayfada okuyucularımızla buluşturamamamın ezikliğini yaşıyorum ama sen ki, Konya basınının büyük duayeni olarak nasıl emek verdiğin gazetenin internet adresinde bulunmazsın? Adın geçmiyor Hanefi abi. İki “ağır top” kalem sahibi dışında Konya basınında marka olduğunu iddia eden gazetenin nice emektar yazarlarının da adı geçmiyor.

Bir de büyük emek vererek yazdığına inandığım güçlü satırların editorya tarafından linç edilmiş. Satırlar karışmış, büyük küçük harfler birbirine girmiş. Bir anlamda emeğine saygısızlık yapılmış. Dışardan izleyenler, “Konya basını” deyip geçiyor böyle ihmallere bakarak. Ne size ne bize ne de ‘Konya imajı’na yakışıyor Hanefi Abi. Bu yazımın hem zat-ı alinizi hem de yarım asırdır haber veren gazetenizi harekete geçirmesini ümit ediyorum. Sizin ve kalemdaşlarınızın yazılarını daha düzgün ifadelerle okuma hakkımdan beni mahrum etmemeli hiç kimse.

Yazdığınız gazetenin internet adresiyle de işim olmayacaktı. Sizin yazınızı dün sabah okumasaydım, böyle satırlar yazarak sizi rahatsız etmeyecektim. “Bu beladan takriri sükun ile kurtuluruz” başlıklı yazınızı görünce, “Hah işte, tam bana göre bir yazı” dedim. Neden mi? Çünkü, Kürt sorununun çözümüne “Kayseri’nin doğusunu yakıp atacaksın! Değilse Kürt sorunu bitmez, Türkiye’de” şeklinde ürkütücü yorumlarla katkıda bulunan zihniyetle hiç aynı paydada buluşamadık. Paylaşmaya dayalı, sevgi ve samimiyet tezleriyle Türk-Kürt dostluğunu pekiştirecek ne yapıldı ki bugüne kadar, siz kalkıp “Bu beladan takriri sükun ile kurtuluruz” diyebiliyorsunuz? Yapma Hanefi Abi… Siz büyüğümüzsünüz. Bize yol göstereceğiniz yerde, asırlık tezlerin savunucusu rolünü oynamayın. Yıllardır Kılık Kıyafet Devrimi’nin yılmaz savunucusu olarak “şapka giymiyorsunuz” diye sizinle uğraştık mı? Şapkayı biz de giymiyoruz. Millet olarak giymiyoruz hem de. Şu vakitten sonra dönmesini istediğiniz yasayla binlerce vatan evladının darağaçlarında sallandığını hayal edebiliyorsunuz ve mutluluk duyuyorsunuz değil mi?

Hani diyorsunuz ya, “İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Etkin, özgün kararlı icraatlar sergilenip şer odakları bir bir temizlendi. Kurulan İstiklal Mahkemeleri’nde 400 vatan haini idam cezasına çarptırıldı.” İyi bir tarih okuyucusu olmadığınız ne kadar da belli Hanefi Abi.

Keşke okuduğunuz tarihin içinde vatan haini dediğiniz insanların arasında yasa çıkmadan önce “suç” işleyip yargılanan ve yaka paça sehpalara çıkarılan, hatta kimi ölülerin “ölü” olduğuna bakılmaksızın mezarlarından çıkarılıp idam edildiğini de okusaydınız keşke…

Kurunun yanında hiç mi yaş da yanmadı Hanefi Abi? Yanan o bir tek ‘yaş’ın hukukunun korunmasını isteyen benim de sizin de kutsalınız değil mi? O zaman ne diye kanun sahiplerinin yanlış da yapabileceği ihtimali üzerinde durmadınız. “İstiklal Mahkemeleri kurulmuş, ancak onun bunun gammazlamasıyla da adam asıldığı olmuştur” diyebilseydiniz keşke…

Dağdaki üç buçuk çapulcu için “Takrir-i Sükun” yasasını teklif eden, aramızdaki bir kaç din sömürücüsü için “İstiklal Mahkemeleri”nin yeniden hayat bulmasını teklif eden siz, kendisinin de en az Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kadar Avrupa Birliği için çırpınan birisi olduğuna inandığım güneydoğunun "mümtaz" vatan evladı Tuğgeneral Erdal Akpınar Paşamız dünkü söylediklerinizi inşallah görmez, Hanefi Abi. Akpınar Paşa, yazınızı görse kendisini “Takrir-i Sükuncu” olmaya davet ettiğiniz zannıyla sizi mahkemeye verebilir.

Bırakın bu Takrir-i Sükun ve İstiklal Mahkemeleri içerikli yazıları… Siz ve sizin gibi basınımızın ustaları otursunlar, “Konya basınının dününü” yazsınlar, biz de bugününü yazalım, hatıralarla, hayat hikayeleriyle… Biz de o güzelim hikayelerden ibretler çıkaralım, olmaz mı?

Ha, bu arada sizin gazetede Cuma günleri ayet hadisli yazılarıyla tanıdığımız ama “Şeriat’ı hala büyük tehlike” gören bir plaka sahibi vardı. Ona da selamlarımı iletirim. İnternette onun da yazısını bulamadım da…    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.