Cemil Meriç okumak tehlikelidir!

Kelimelerle dans eden, kelimelere kanat takıp uçuran söz ustası büyük mütefekkir Cemil Meriç bundan 20 yıl önce hakkın rahmetine yürümüştü. Ortaokul son sınıftayken, Onun kitaplarını okumaya başladığım  ilk günlerde  bu dünyaya veda etmişti.

Onunla tanıştığım ilk gün bugünkü gibi hafızamda:

Kitabını elime tutuşturup;  “Bütün bu kitapları, gözü görmeyen bir adam yazmış” diyordu benden bir dönem büyük olan arkadaşım.

Şaşırmıştım..

Gözü görmeden insan nasıl bu kadar çok şeyi öğrenebilir ve bunları kitaplaştırırdı aklım almıyordu.

Beni bu yönüyle çok etkilemişti Cemil Meriç.

Kör olduktan sonra kızı Ümit Meriç ona kitap okumuş yıllarca. Kimi zamanda yanında bulunan ve bugün gazetelerde şöhretli yazar olan pek çok genç ona okuyarak, onun tedrisatından geçmişlerdi.

Sanırım o  dönemde  Ötüken basmıştı kitaplarını.

İtiraf edeyim ki, Onu okumaya başladığımda önemini pek kavrayamamıştım.  Ama milliyetçi ve muhafazakar çevrede okunması gereken birkaç isimden biriydi Cemil Meriç. Hatta kimi öğrenci teşkilatlarında, kitap listelerinin baş sıralarında yer alırdı. Ama ortaokul döneminde olan biri için gerçekten ağırdı bu kitaplar.

Asıl tanışıklığımız üniversite yıllarındadır Meriç’le. Çünkü bu dönemde kitaplarını yeniden okumaya başladım. Bir cemaate, bir gruba ait olduğumdan değil, kitap tutkumdan okumaya başlamıştım onu. Bir okur için inanılmaz kitaplardı onun eserleri.

“Bir facianın romanı” , “Bir dünyanın eşiğinde”, “Bu ülke” Junal ve diğerlerini soluksuz okuyordum..

O “bir Konya yolculuğunda kendi insanımla tanıştım, kendimi buldum” diyordu. Ben de bir Konyalı genç olarak onun satırlarında kendimi bulmuştum.

Aslında bütün ezberlerimi bozan ve beni rahatsız eden bir tarafı vardı Cemil Meirç’in…

Çünkü  “Bütün öğrendiklerini unut ve öyle  gel” diyen biri vardı karşımda. Düşüncenin bütün diyarlarını karış karış gezmişti. O bir taraftan düşünceleriyle Marksist olarak yargılandığında işçinin elini bile sıkmayan bir solcu, bir taraftan da “akınlarda çocuklar gibi şen” olan  coşkulu bir  sağcıydı tüm duygularıyla.

Belki de bütün bu yüzden acı çekiyordu.

Anlaşılamamaktan bitap düşmüştü aslında. O yüzden kimi zaman hırçınlaşıyordu. Sevdiklerine, okuyucusuna bile kızıyor, bağırıyor, hakaret ediyordu. 

Düşünceleriyle solda, duygularıyla sağda olan bir adamı anlamak  gerçekten zordu. O bu yüzden anlaşılması zor,  düşüncenin derinliklerindeki nadide kainat sırlarını açığa çıkaracak kadar da   münzevi bir yıldızdı aynı zamanda.

Cemil Meriç’in duruşu Türkiye’nin dünyadaki duruşu gibi, yüzü hem doğuya, hem batıya bakan çift başlı kartal gibiydi.

Dante’nin mısralarıyla, Sadi’nin vezinleri onda bütünleşiyordu. 

Evet onu anlamaya çalışmak bir nevi çılgınlıktı.

Kelimeleriyle maziden atiye kement eden bir çılgındı o.

Aynı kementle sizi de yakalıyor ve  sizi de bu çılgınlığa çağırıyordu.

Mesela onu okurken dünyanın yalnızca siyah ve beyazdan ibaret olmadığını görüyordunuz.  Ama  grilerin de ihanete meyilli dünyalarının olduğunu ondan öğreniyordunuz. Bu yüzden başka bir renk seçin kendinize ve düşünceyi boğan düşünceden uzaklaşın diyordu. 

Düşünceyi boğan düşünceden nasıl kaçacaktık, işte bunun reçetesi yoktu onda. Bu rengin ne olduğunu söylemekten kaçınır bir hali vardı. Okudukça, reçetesiz bir öneriyle karşı karşıya olduğunuzu görüyordunuz.

Evet her yazar okundukça daha çok anlaşılır ancak Cemil Meriç bunun istisnasıdır.

Okudukça daha çok anlaşılmaz olur Meriç.

Çünkü sizi ait olduğunuz dünyanızdan alıp koparır. Yeniden inşa eder. Ama inşa ederken “şu olun” demez size. Bugüne kadar duymadığınız ve bilmediğiniz  pek çok şeyi ;  yıkarak, küfrederek, isyan ederek o söyler  ve sizi öylece bırakır, “ne haliniz varsa görün” der. Artık ait olduğunuz gruba, cemaate çok uzaksınızdır. Onları sorgulamaya başlamış, değişmişinizdir. Klasik şablonlarınızla, bildiğiniz doğrularla bakamazsınız dünyaya. Ve siz de artık bir anlaşılmayan olarak ortalıkta dolanmaya başlarsınız.  Çok şeyi öğrenmişsinizdir ancak çok da yalnızsınızdır. Onu okumak, bir kiliseye, camiye aitsen buraları terk etmek, değilsen de buralara yaklaşmak demektir.

Meriç’in gücü buradan gelir aslında. Size ait olduğunuz yeri sorgulatır. Düşünce dünyasının sağındaysanız, solu, solundaysanız sağı sorgulamaya başlarsınız. Çünkü o size cemaatiniz, grubunuz tarafından verilmiş olan koordinatlarınızı kaybettirir. Pusulanızın kendiniz olması gerektiğini söyler.

Zora zorlar sizi Meriç. 

İşte bu nedenle Cemil Meriç’i  okumak ve anlamak çok tehlikelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar