Fahri Kubilay
Çevre bitmeden…
Yaz aylarının gelmesi ile çevremizdeki piknik yerleri, mesire alanları hafta sonları insanlarla dolup taşıyor.
Hoş ama insanın bulaştığı yerlere bakın, en ücra tepede, dağda, ağaçların dibinde, çeşme başlarında, o güzelim ormanlarda bir daha gitmeyecekmiş gibi çöpünü bulaştırmadığı yer yok… Hem de tabiat ta yüzyıllar boyu kalacak plastik, cam şişe kola ve bira kutuları v.s.
Sorumsuzluk, kirlilik almış başını gidiyor.
Şehir içine zerk ettiğimiz pislikler ise içler acısı… Park alanları köşe başları atıklarımızla dolu; küçük büyük herkes ayçiçeği ile oturmuş saatlerce işi gücü bırakmış çıt, çıt. Bu görüntüler inanın İnsanın midesi bulanıyor.
Mesele zihniyet meselesi; açık alana çöpünü bırakan zihniyetle, fabrikalardan çıkan her türlü atığı doğaya bırakan zihniyet arasında bir fark yok…
Ava gidip de eti yenen yenmeyen hayvanlara kurşun sıkan kafa ile üç-beş balık tutmak için su kanallarını bombalayan kafa aynı.
Isınmak için sobasında lastik yakanla, fabrikasının bacasından zehirli gaz çıkaran fabrikatör kafa yapısı da aynı.
Nereden tutsan elinde kalıyor…
Pekala çözüm ne?
İnsanda başlayan ve insanda biten bir mesele bu…
Bu bir anlayış meselesi, iman meselesi, saygı meselesi, kalkınma meselesi, eğitim meselesi… Vesaire…
Çevre bilinci için şöyle bir tanım yapsak yerinde olur...
Çevre bilinci aileden, insanın zihninde başlayan bir olgu… İnsanın yaşam şekli, inanç şekli, doğayla geçinebilme şekli, doğanının ne anlama geldiğini bilme ve ondan nasıl istifade edeceğinin şuurunda olma halidir.
Malum… Takip eden okuyucularım hafta sonlarını zirvelerde geçirdiğimizden haberdarlar… Bir dostum “bende gitmek istiyorum sizinle dağlara, zirvelere ama yürümekte zorlanırım keşke araç yoları olsa” demişti…
Ama kocaman bir hayır… Güzelim orijinalliği bozulmamış dağlara zirvelere yol yapılmasına şiddetle karşıyım…
Araçla teknoloji ile ulaştığımız her yeri kirletmişiz, yok etmişiz dağlar yaratılış gayesi ve doğallığında kalsın…
3 bin metrelik Anamas Dağı tırmanışımızda zihnimde kalan bir örnek...
2 bin kişi… Çoğu belde ve ilçeden daha kalabalık bir topluluk... Hepsinde sırt çantası ve hepsinde aklınıza gelemeyecek şekilde paketli yiyecek ve içecekler…
Tırmanış boyunca ne yolda nede zirvede en ufak bir pet şişe poşet vs rastlamadım tırmanışa gelenlerin hepsi çöpleri kamp alanlarına kadar getirip oraya attıklarına şahidim ve biliyorum.
Dedim ya bu bir bilinç meselesi bu doğa ile barışık olma meselesi ama öylesine umutsuzum ki… Öylesine kirliyiz ki…
Bu meselenin çözümü insanda başlayıp insanda bitiyor dedim ya hani!
Çevreyi bitirmeden başlasın temizlik anlayışı lütfen…