Hüseyin Altunbaş
CHP’de lider sorunu (çakma mı gerçek mi?)
CHP’de lider sorunu (çakma mı gerçek mi?)
CHP’nin siyasi ürün bileşeninde bir değişim oldu. 18 yıllık Deniz Baykal saltanatı bir kasetle bitiverdi. Enteresandı. Hala tam algılanamamış bir gidiş oldu aslında. Siyasi ürünleri zaman zaman ele alıyorduk. Bu sefer CHP yeni yöneticisiyle bu satırlara giriverdi. Sebebi de Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi iletişimdeki hızlı salvoları. Yaklaşan seçimler öncesinde nasıl bir siyasi ürün, siyasi arenaya geldi bir bakalım. Siyasi pazarlama siyasi reklamcılık açısından ama!
Kemal Kılıçdaroğlu
Gandi Kemal
Halkçı Kemal
Ecevit Kemal
Siyasi pazarlamada adayın imajı önemlidir. Adayın halkın gözündeki yerini yönetmezseniz halk sizi yönetir. Bu açıdan CHP’nin yeni başkanı lider midir yoksa yönetici midir? Buna bakmak lazım. Çünkü karşısındaki rakibi Ak Partinin lideri var. Karşısındaki parti lider parti. Bu sebeple imajı normal bir rekabetteki gibi yönetmekten çok, lidere göre yönetmek gerekir. Meydan okuyucu bir siyasi iletişim izlenmelidir. Ama bunda da ince çizgi var. Cepheden saldıracak kadar gücün varsa cepheden saldıracaksın. Kılıçdaroğlu rakibi Ak Partiye ve Recep Tayip Erdoğan’a cepheden saldırmaya başladı. Cephanen var mı diye sorarlar!
Şimdi cepheden hızla saldırıya geçen ve medya desteğiyle de bambaşka bir havada siyasi pazara giren yeni ürün Kılçdaroğlu gerçekten Gandi midir? Gerçekten Ecevit’e benzetilebilir mi? Gerçekten Ecevit gibi halkçı mıdır?
Kemal Kılıçdaroğlu, daha halktan, halkın dilini bilir, halkın dertleriyle uğraşan bir lider olursa iyi olurdan çıkan Gandi benzetmesi, Ecevit yakıştırmaları doğruysa yani uzun vadede de yapılabilirse olur! Aksi halde adayı kötü yapar, kötü benzetir. Piyasaya nasıl girersen öyle çıkarsın diyerek hızlı girmek için yapılmış bir stratejiyse siyasi pazarda hızlı girersin hızlı da çıkarsın. Selametle…
Nasıl yani?
Siyasi pazar farklı ürünlerin satıldığı pazardır. Öyle günü birlik ürünleri pazara getirirsen, kısa sürede tekrar götürürsün. Şöyle düşünsenize. Hangi partiden hangi adaylar parti başkanı oldu da şu an bu pazarda yoklar. Say say bitmez. Hatta CHP’de çok popüler Altan Öymen bile başkanlık yaptı ama olmadı.
Yani aday enflasyonu var. Herkes yönetmek, başkan olmak, lider olmak istiyor. Ama çoğunlukla fantezi olarak kalıyor. Fantezi olarak kalmaması için de başkanların, yöneticilerin iletişim desteği alması lazım. Pazarlama iletişim desteği alması lazım. İletişimi planlamadan bir siyasi partinin adayının imajını yönetmesi mümkün değildir. Artık değildir.
1970-1980’li yıllarda siyasi bir partinin liderinin adayını yönetmekle şimdi yönetmek arasında dağlar kadar fark var. Ama yönetimde maalesef fark yok. Hala bazı partiler doldur boşalt yaparak, boş vaadlerle, arkası doldurulmamış sloganlarla, başlıklarla adaylarının imajını güya yönetiyorlar. Karşıdaki hedef kitle daha bilgili, araştırıcı, kül yutmaz ondan haberleri yok.
Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu’na Gandi dediniz, Ecevit dediniz, Halkçı dediniz ve süper bir infial oldu. Süperdi. Farklıydı. Ama rakip Başbakan rakip Deniz Baykal değil. Sanki Gandi, Ecevit ve Halkçı yakıştırmaları Deniz Baykal’a gol atmak için yapılmış gibi. O öyle değildi bu böyle bak! Deniz Baykal’ın gol yiyecek hali yok ki! Niye ona gol atılmaya çalışıldı anlamak zor.
Evet siyasi pazarda rakip analizini iyi yapacaksın, kendi ürün analizini iyi yapacaksın ve hedef alıcılarla bunu karşılaştıracaksın.
Rakip lider parti, başkanı lider.
Deniz Baykal’a gol atmak için tasarlanmış iletişim stratejisi sanki Kılıçdaroğlu’nu lider değil de sade bir parti başkanı yapar. Yönetici misiniz? Lider misiniz? Hedef kitle yönetici istemez. Lider ister. Kemal Kılıçdaroğlu ne kadar lider onu sorar. Soracak!
Gandi Kemal. Şimdi bu Mahatma Gandi Kemal mi? (Bu erkek olduğu için olma olasılığı yüksek, ama erkek olduğu için olması yeterli mi ki…) İndira Gandi Kemal’mi? (Cinsiyetten olmuyor) Yoksa bambaşka bir Gandi’de var hedef kitlenin terminolojisinde İnnddiraa Gandi Kemal’mi? Yani avantadan malı götürmek olarak indira Gandi’mi…
Yani çok berrak bir yer değil o yer.
Mahatma Gandi kısaca felsefe sahibi bir insan. Hindistan’ın içeride ve dışarıda kurtuluşu için, Hint halkının vatandaşlık hakları için, vergilendirme politikalarının baskısını azaltılması için, ayrımcılık için mücadele vermiş bir lider. 2 Ekim doğum günü Dünya Şiddete Hayır günü olarak kutlanıyor. Hayatı basit yaşayan, kendi kılık kıyafetini bile kendi yapan, bazen arınma bazen de protesto için bir ay oruç bile tutan farklı bir lider Gandi.
Şimdi sadece popülaritesinden ve halkı için kendini paralamasından Gandi ismini etiketlemeye çalışmak ne kadar doğru buna bakmak lazım. Hakikaten ürünün özelliklerinden doğuyor mu? Örtüşüyor mu yoksa çakma mı? Bu ve buna benzer soruları hedef oy vericiler soracak çünkü. Halk kendi arasında konuşacak, tartışacak.
Kemal Kılıçdaroğlu iktidara gelince vergileri artıracaklarını söylemiş. Ama Gerçek Gandi vergi politikalarına karşı mücadele etmiş. Maç başladı. Durum Gerçek Gandi 1 – Kemal Gandi 0
Giyim kuşamı basit olan Gerçek Gandi yerine tanesi 350 TL olan Etro Gömlek giyen Kemal Gandi. Durum acayip 2-0 yaptı.
Mercedes sahibi olmasından dolayı yine aynı köşeden 3-0
Gerçek Gandi’nin felsefesi var 4-0
Ülkenin açlık, sefalet, kargaşadan kurtuluşu için mücadele vermiş 5-0
Doğum günü dünyaca kutlanan biri 6-0
Bir ay oruç tutması…
(Ecevit’le karşılaştırınca da benzer pozisyonları ve golleri sayabiliriz. Öyle değil mi?)
Gandi Kemal sadece “fiziksel kafa yapısı” ve “gözlüklü” olmasıyla Gandi olarak akıllarda kalmayı seçmişse ya da seçtirilmişse çok işi var. Şimdi Gandi Kemal’i anlatması lazım. Bu golleri çıkartması lazım. İletişim ekibi, danışmanları ilk akla geleni etiketlememeliler.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeni bir yüz olması siyasi ürün için çok büyük bir avantaj. Yıllardır böyle bir heyecanı başka bir aday vermemişti Türk siyasetine, sadece CHP’ye değil. Ancak sanki bunlar lider olmak için değil. İyi bir ikinci olmak için yapılmış gibi. Ben ikinciyim daha çok yapacağım iş var stratejisi mi acaba!
Üründen çıkartılacak vaadlerle iletişime taşınmak lazım. Salvoların salvo olduğu anlaşıldığı anda normale düşersiniz. Lider olmak için çok çıkılacak kat var. Benden söylemesi. CHP’nin iletişimi siyasi pazarlamadan çok uzak yapılıyor. Doldur boşalt yapılıyor. Skor şimdi 6-0 daha yarım saat bile olmadı…
BP Halkla ilişki kuruyor mu?
British Petrol Meksika’da “Deepwater Horizon” petrol platformundan fışkıran petrol deliği 20 Nisan’dan bu yana denizi kirletmeye devam ediyor. Sadece denizi değil finans sektörünü, petrol piyasasını, Obama’yı ve dünyayı. Dünya aslında ciddi bir sorunla boğuşuyor. BP’nin yarattığı ama hala çözemediği sorun hemen herkesi olumsuz etkileyecek bir güce sahip. Toplumsal sorumlu pazarlama anlayışı işte burada devreye giriyor. BP hala krizi çözebilmiş değil. Krizi yönettiği de yok. Kimseden doğru dürüst açıklama gelmiyor. Çamurla ve betonla kapatamadık, olmadı. Sızdırmaya devam. BP batarsa hiç şaşırmam. Küçük bir sızıntı ama büyük şekilde BP’ye sızacak gibi görünüyor. Krizi yönetmezseniz kriz sizin adınız olur.
Güzel Reklam
Güzel Ekmek Güzel reklamla sunulmuş. Yerel reklamlarımızdan bir örneği Aymek’i bu hafta analiz edelim. Ekmek kategorisi çok bakir bir kategori. Ekmek üretiliyor ama marka üretilmiyor. Ekmekte marka olmak aslında çok kolay! Ancak marka olmak için hiç kimse çalışmamış bu kategoride. Kimse ekmekle ilgili iletişim yapmamış. Nasılsa zorunlu ihtiyaç mecburen alacak denmiş.
Aymek isimli ekmek reklamları mecralarda görünene kadar hedef alıcılar kendi aralarında bu ekmek güzel ekmek yaw diyorlardı belki de. Ama bu cümleyi hiçbir marka sahiplenmemişti.
Güzel Ekmek başlığı hakikaten basit ve etkili bir başlık ekmek için. Hedef kitlenin içgörüsünü iyi görmüş bir başlık. “Bu ekmek güzel ekmek al” cümlesinin hedef kitlenin içinden çekip çıkartılması reklamcı başarısı. Aferin.
Diğer pek çok reklam arasından sıyrılmış bir iş yapmışlar Aymek ve ajansı.
Bu reklamlar güzel ama, bu kampanyanın 360 derece devam etmesi ancak ekmekte marka yapabilecek güç verir size. Yani insanlara ekmek alırken Aymek Güzel Ekmek istiyorum dedirtebiliyor musunuz? İşte o zaman ekmekte marka olma yolculuğunuz başlamıştır. Bu başlık sizin konumlandırma cümleniz olduğunda bu yolculuğunuz kuvvetlenmiştir. Yoksa burada kalırsanız sizde havada kalır ve unutulursunuz. Ekmek devamlılık stratejisi isteyen bir ürün çünkü. Aymek’in genel reklam konseptini beğendim ama özellikle gazete reklamlarındaki başlığın desteği olan gövde metnine bayıldım. Güzel ekmeğin ne demek olduğunu güzel anlatmış. Saçmalamadan anlatmış. Genelde bizim yerel reklamlarda başlık saçmadır, başlığın desteği saçma sapandır. Türkçeden eser yoktur. Anlamdan eser yoktur. O açıdan Aymek gazete reklamları okunur, anlaşılır ve markaya destek verir nitelikte olmuş. Tekrar tebrik ederim.
Geçen hafta Prof.Dr.Ali Atıf Bir hocamız Müsiad’da iki etkili sunuş gerçekleştirdi. Çok farklı ve etkili bir toplantıyı gerçekleştirdik. Konya Reklamcılar Derneği Başkanı olarak böyle güzel bir etkinliğe destek veren Müsiad Konya Şubesi’ne, Memleket Gazetesi’ne, Erka Prodüksiyon’a, Tuncay Reklam’a, Çarem Danışmanlık’a, Ser Ajans’a ve Konya Life’a çok ama çok teşekkür ederim. Konya’nın potansiyelini daha net gösterme zamanı gelmiştir. Herkes göreve…