yazar-3
Çileli Güzellik ve Adamlık
“Balık suda güzel,
Kuş gökte güzel,
Uyku yerde güzel,
Düş gökte güzel,
Güzeli sever gözümüz,
Ayak yerde güzel,
Baş gökte güzel…”
Şehirlerdeki çiçekçi dükkânlarını dolduran rengarenk çiçekleri gördükçe içim burkulur. Hepsinde yüce Yaradan’ın kudret damgasının güzelliğini görürüm. Görürüm amma, çiçeklerde bir gariplik, bir yalnızlık sezerim.
Ha gurbetteki çaresiz insan,
Ha kafesteki zavallı kuş,
Ha akvaryumdaki yavru balık,
Ha da hapishanedeki masum insan…
Ne fark var bunlar arasında? Hangisi ait olduğu yerde ve yaşamda bulunuyor? Hiç birisinde renk, şekil, biçim, çirkinliği yoktur. Bu güzel varlıkların çirkin yerlerde tutulması çirkindir. Belki de içinizden geçiriyorsunuzdur. Bunlar, “küçük meseleler” diyerek, küçüğünüz nedir? Büyük meseleleriniz nerede başlar acaba? İnsanı en büyük varlık yapan hususiyetler boyunun uzunluğu mu, bedeninin ağırlığı mı? Gözlerinin rengi mi? İnsan olmak küçük mesele değildir. O zaman mesele nedir? Nasıl insan olunur? İnsan olmanın vasıfları nelerdir?
Vefası olmayan,
Şefkati olmayan,
Düşüncesi olmayan,
Samimiyeti olmayan,
Gayesi olmayan,
Cesareti olmayan,
İnancı olmayan,
Vicdanı olmayan,
Ahlakı olmayan,
Basireti olmayan,
Edebi, hayası olmayan,
Vatan sevgisi olmayan,
İNSAN OLAMAZ…
Günümüzde yukarıda sayılan hususiyetleri bünyesinde toplayabilen, adam olma vasfını kazanan var mı? Elbette vardır… Ancak, sayıları çok az, belki de biz fark etmiyoruz. İnanç denizinde kulaç atan bir inanmışı o denizin kıyısına bile uğramayan nasıl görsün? “Tevazunun erittiği ile gururun dirilttiği arasında ahiret ile dünya arası mesafe var? Beyinle düşünmek, mideyle düşünmek.” Yakınlık veya benzerlik var mı acaba?Adam olmak için zor olanın tercihi şart. Çileyi kabullenmek gerekli. Tehlikelerle boğuşmayı göze almalı. Doğrulukta en doğru çizgi atan olmalıdır. Tarlasının büyüklüğünde yağmur, penceresinin büyüklüğünde güneş isteyenler arasında adam bulmak o kadar zor ki…. Adamlıkla aptallığın eşdeğerde sayıldığı çarpık bir dönemde yaşıyoruz. Bizleri midemizin açlık kuyusundan, bedenimizin şehvet çamurundan çekip çıkartacak, kör cehaletimizi ilimle, fenle aydınlatacak, doğru yola yöneltecek adamlar bekliyoruz, ya da umuyoruz. Açlığa, çıplaklığa, adaletsizliğe, kitapsızlığa, göz açacak masum gençler seferiniz hayrola. Azınız çok, açınız tok, alnınız ak olsun. Eğriyi düzeltmek, düşeni kaldırmak, ağlayanı güldürmek, zalimlere haddini bildirmek, adam gibi adamların yaşadığı ülkeyi kurmak hepimizin görevi… Haklı olduğunuz davadan korkmayın. Bilesiniz ki, “atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli” derler. Güzellik çiledir. Adamlık güzelliktir.
***
Yukarıdaki dizeler ve cümleler Selçuk Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Kamanlı’ya ait. Mühendis zekâsını genel kültürüyle harmanlayarak nefis bir yazı çıkarmış, gönül adamı sn. Kamanlı… Biz de, virgülüne bile dokunmadan “Şehr-i Konya” kamuoyunun bilgisine sunduk. Ben kendi adıma etkilendim ve ana fikrini zihnime silinmemek üzere kaydettim. Sizin de kaydetmenizi istiyorum. Bu yazıyı niye aktardık, hedef veya hedefleri kim, kimler? Sevgili hemşerilerim, yazı coğrafyamızda kime uyar, uymaz diye zihninizi yormayın. Yukarıdaki dizeleri ve cümleleri “zarf” kabul edin. İçindeki “mazruf”a önümüzdeki günlerde başta yerel medya, bürokrasi, siyaset, ticaret ve sanayi dünyamızın seçkinlerinin çok ihtiyacımız olacak gibi geliyor bana… Bilmem anlatabildim mi?