Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: (2)
"Bazı üye ülkelerin bazı dirençleri olabilir, Türkiye'nin üyelik süreciyle ilgili. Bizim birkaç tane temel beklentimiz var. Birisi Türkiye-AB mülteci, göç anlaşmasının bütün şartlarının hayata geçirilmesi. Yani fon meselesi, vize meselesi, Schengen vize m
İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğinde ilişkin bazı üye ülkelerin dirençleri olabileceğini belirterek, "Bizim birkaç tane temel beklentimiz var. Birisi Türkiye-AB mülteci, göç anlaşmasının bütün şartlarının hayata geçirilmesi. Yani fon meselesi, vize meselesi, Schengen vize meselesi ve fasılların açılması konusu. Bir diğer önemli konu, terörle mücadelede Türkiye'nin yanında çok daha net açık bir şekilde yer almaları, hem AB ülkelerinin hem NATO ülkelerinin. İstihbarat paylaşımı ve diğer konular. Gümrük Birliği'nin güncellenmesi konusu da çok önemli." dedi.
Kalın, NTV'nin canlı yayınında soruları cevapladı.
Alman milletvekillerinin İncirlik'i ziyaret talebine ilişkin soru üzerine, Avrupa'nın önemli ülkelerinden biri olan Almanya ile Türkiye'nin kapsamlı ekonomik, siyasi, kültürel, insani ilişkileri olduğunu dile getiren Kalın, "Biz, Almanya ile her zaman iyi ilişkiler içerisinde olma gayretini gösterdik ve dönem dönem hakikaten güzel işbirliği yaptığımız alanlar, konular da oldu. Bizim orada 3 milyona yakın vatandaşımız yaşıyor. Birçok Alman firması Türkiye'de iş yapıyor. Hem Türk-Alman ilişkileri hem Avrupa'nın geleceği açısından da aslında önümüzde önemli fırsatlar var. Bu çerçevede baktığımızda Türkiye ile Almanya'nın bu konularda ihtilaf etmesini gerektirecek bir tablo yok." diye konuştu.
Kalın, ancak Türkiye'nin ulusal güvenliğini doğrudan ilgilendiren konularda şu ana kadar Almanya tarafından yeterli desteğin, kararlılığın görülemediğini belirterek, şöyle devam etti:
"Birincisi, terörle mücadele bağlamında PKK meselesi yıllardır bir konudur. Sayın Cumhurbaşkanımız defalarca bunu Sayın Merkel'e ilettiği halde bir mesafe alamadık. Bugün PKK'nın Avrupa'da en fazla, en rahat örgütlendiği yer Almanya. Avusturya gibi ülkelerde de var ama Almanya'nın büyüklüğünü düşündüğünüz zaman... Onlarca STK vesaire kılıfı altında orada çok açıkça terör propagandası yapıyorlar, para, eleman topluyorlar, eğitiyorlar, getiriyorlar, götürüyorlar, alçakça yayınlar yapıyorlar. Defalarca bunları önlerine koyduk, 'Bakın bu doğrudan terör propagandasıdır. Tersi bir şey olsaydı, Türkiye'de doğrudan Almanya'nın ulusal çıkarlarını, birlik ve beraberliğini hedef alan bir örgütün farklı yapılanmalarına, STK, basın adı altında müsaade etseydik, Almanya'nın tavrı ne olurdu? Buna müsaade ederler miydi? Ya da onların daha anlayacağı bir şekilde ifade edeyim, Neo-Nazileri falan kendilerince kontrol altına aldılar, mesela diyelim ki DEAŞ, El Kaide Türkiye'de örgütlenmesine biz izin versek ve bunlar gidip Avrupa ülkelerine saldırsalar, Avrupa ülkelerinin tavrı ne olur? Bizim için PKK da aynı şeydir, yani PKK'nın Almanya'daki, Avrupa'daki örgütlenmesi de aynı şeydir. İkincisi, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra birçok FETÖ kaçkını Almanya'ya gitti ve açık bir şekilde oradalar. Zaman zaman bizim istihbarat teşkilatımızın, mevkidaşlarına doğrudan adresleri vererek, anlık istihbarat paylaşımı yaparak, operasyon taleplerinde bulunduğunu ve bunların boşa çıkartıldığını defalarca gördük."
Kalın, referandum sürecinde yaşananlara da değinerek, "Bütün bunlar bir araya geldikten sonra hiçbir şey olmamış gibi 'Almanya bir talepte bulunuyor ve Türkiye bunu reddediyor' gibi bir görüntü vermeye çalışıyorlar. Üsse gelirler, daha önce de geldiler. Komisyon gelir, ziyaret eder, Alman parlamenterleri gelir, ama bunu Türkiye devletinin egemenlik ve bağımsızlık kuralları, saygı ilkeleri çerçevesinde yaparlar. Kendi ülkesinde PKK terör örgütüne açıkça destek olan, PKK'nın terör örgütleri listesinden çıkartılması için kulis yapan kişilerin, sanki hiçbir şey olmamış gibi Türkiye'ye gelip, 'Ben şu üssü ziyaret edeceğim, Türkiye buna karşı çıkıyor. Ne kadar yanlış bir davranış' gibi bir tutum içine girmesi kabul edilemez. Tersi olsaydı, Almanya'da bir üs olsaydı ve orada bizim askerlerimiz olsaydı, 'Biz salı günü geliyoruz, falanca kişilerle şu üssü ziyaret edeceğiz' deseydik, Almanya ne derdi bize? 'Bunun bir usulü, prosedürü var. Listelere bakalım, kim, ne zaman geliyor.' derdi. Bizim yaptığımız da bu. Bu da bizim egemenlik hakkımızın gayet doğal bir parçasıdır, sonucudur." diye konuştu.
Almanya Başbakanı Angela Merkel'in konuyu, NATO Zirvesi'ndeki görüşmede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a aktardığını ve Erdoğan'ın kurallar çerçevesinde gelmeleri durumunda ziyarette bir sorun olmadığını söylediğini aktaran Kalın, "Geçmişte bu ziyaret yapıldı, bundan sonra da yapılır. 'Almanya çok rasyonel bir talepte bulunuyor, Türkiye gene buna itiraz ediyor, sorun çıkartıyor.' algısı kabul edilemez. Tam tersi, iki devletin eşitliği söz konusu ise o zaman siz de bu ülkenin kurallarına uymak zorundasınız. Türkiye'nin bu prosedürleri uygulaması doğaldır. Umarım Pazartesi günü iki bakanın yapacağı görüşmede bu ilkeler çerçevesinde bir mutabakata varılır ve bu konu aşılır." dedi.
Kalın, "Tehdit dili diplomaside işler bir dil değil. Türkiye'yi eski Türkiye zannedip, oradan parmak sallayarak, 'Hizaya sokarız' falan gibi bir takım hayaller içinde olanlar varsa bir reality check yapmalarında fayda var. 2017 Türkiye'si eski Türkiye değil. Dünyanın şartları değişti. Bunu artık anlamış olmaları lazım. Bu gerçeği ıskalarlarsa kendileri kaybeder. Türkiye-Almanya ilişkilerinin öneminin altını çizmek isterim. Bir takım siyasetçilerin bir takım popülist kazanımları için, bir sonraki seçimdeki puanını arttırma gayretleri için bu ilişkilerin ne uzun tarihini ne engin siyasi, kültürel, diplomatik boyutlarını feda etmemek gerekir, akl-ı selim bunu gerektirir. Umarım, rasyonalitenin, aydınlanmanın merkezi, kalbi olduğunu ileri süren Avrupa, Almanya bu rasyonel tavrı sürdürmeye devam eder." ifadelerini kullandı.
- Ziyaretler
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Hindistan ziyaretinin başarılı olduğunu ifade ederek, "Sayın Cumhurbaşkanımız da orada aslında çok güzel bir dengeye oturttu o ilişkiyi. Çünkü bizim Pakistan'la özel bir ilişkimiz var. Hindistan'la ilişki söz konusu olduğunda, 'Pakistan'la ilişkilerin gölgesinde kalır mı? Bu bir engel olur mu?' gibi endişeler dile getirilir. Tam tersi oldu, Sayın Cumhurbaşkanımız onu çok güzel formüle etti, çerçeveyi de doğru koydu. Hindistanlılar da bu mesajı çok net aldılar diye düşünüyorum. Ne bizim Pakistan'la iyi ilişkiler içinde olmamız Hindistan'la iyi ilişkiler geliştirmemize engel, ne de tersi." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya ziyaretine değinen Kalın, hem Suriye bağlamında çatışmasızlık bölgeleri konularının konuşulduğunu hem de ikili ilişkilerde yaptırımların kaldırılması, domates meselesi gibi konuların ele alındığını söyledi.
Çok verimli bir ziyaret olduğunu, iki gün önce de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in son kararnameyi imzaladığını, domates dışındaki konuların uçak hadisesinden önceki seviyeye hızlı bir şekilde ilerlediğini anlatan Kalın, "Vize, ithalat, ihracat, Türk işçilerinin çalışması vesaire bütün bu konularda çok iyi noktaya geldik. Akkuyu Nükleer Santrali, Türk Akımı Projesi stratejik önemi olan iki tane konu. Oralarda hızlı bir şekilde ilerliyoruz." dedi.
Kalın, Çin seyahatinin de çok önemli oluğunu vurgulayarak, Çin'in yol kuşak projesinin muazzam olduğunu kaydetti. Projeyle Çinlilerin ekonomik küreselleşmeyi yeniden tanımlamak istediklerini belirten Kalın, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in konuşmasında, bu projesinin sadece bir yol, köprü, liman meselesi olmadığını, medeniyetlerin, kültürlerin, farklı insanların bir araya gelmesi olduğunu söyleyerek, "İpek yolunun modern versiyonunun yeniden birlikte inşa edelim." dediğini kaydetti.
Türkiye'nin bu noktada çok kilit bir ülke durumunda bulunduğunu, yol kuşak haritasının Avrupa'ya bağlandığı ana yolun Türkiye olduğunu ifade eden Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son olarak da NATO Zirvesi münasebetiyle görüşmeler yaptığını dile getirdi.
- AB yetkilileriyle görüşme
İbrahim Kalın, AB başkanlarıyla görüşmelerin çok verimli geçtiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Şöyle bir hazırlıkla gelmişler. Biz bunu olumlu bulduk ve Sayın Cumhurbaşkanımız aynı olumlulukla mukabelede de bulundu. O da şu; A, B, C konularında birtakım spesifik ihtilaflarımız, görüş ayrılıklarımız var. Bunları aşmak için gelin önce bir atmosferi yumuşatalım, iklimi bir yumuşatalım. Yani stratejik önceliklerimizi, hedeflerimizi yeniden tanımlayalım, o çerçevede bu spesifik konularla ilgili nasıl adım atabiliriz, buna bakalım. Bu yönde özellikle komisyonun, Sayın Juncker'in bir gayretinin olduğunu gördük. Üye ülkelerle sürekli görüşüyor. Bazı üye ülkelerin bazı dirençleri olabilir, Türkiye'nin üyelik süreciyle ilgili. Bizim birkaç tane temel beklentimiz var. Birisi Türkiye-AB mülteci, göç anlaşmasının bütün şartlarının hayata geçirilmesi. Yani fon meselesi, vize meselesi, Schengen vize meselesi ve fasılların açılması konusu. Bir diğer önemli konu, terörle mücadelede Türkiye'nin yanında çok daha net açık bir şekilde yer almaları, hem AB ülkelerinin hem NATO ülkelerinin. İstihbarat paylaşımı ve diğer konular. Gümrük Birliği'nin güncellenmesi konusu da çok önemli. Bir kaç yıl sürecek ama bu sürecin mutlaka başlayıp devam etmesi lazım. Dolayısıyla bu başlıklar altında olumlu görüşmeler oldu. 12 aylık takvim gibi bir şey önerdi Juncker, öyle bir hazırlık yapmış. Cumhurbaşkanımız da aldı, 'Bunu çalışalım', dedi. Bunun içinde vize liberizasyonu konusu var, Schengen meselesi var, mülteciler için gönderilecek fon meselesi var, terörle mücadele var, diğer bazı başlıklar var. Bu konularda hem Dışişleri Bakanlığımız hem AB Bakanlığımız çalışmalarını başlattılar. İlgili kurumlar arasında koordinasyon yapıldıktan sonra zannediyorum yakın bir vadede, belki ramazan içinde ya da hemen sonrasında da Timmermans dahil olmak üzere AB yetkilileriyle bir takım görüşmeler tekrar başlayacak. Bunu, bu yeni atmosferin, yeni iklimin bir getirisi, bir artısı olarak, biz de hayata geçirmek istiyoruz."
Küresel bir bakış açısıyla bir denge politikası izlemenin mümkün olduğunun görülmesinin, dünyanın en önemli 5 merkezine yapılan ziyaretin en önemli neticesi olduğunu ifade eden Kalın, dış politikaya hiç bir zaman sıfır toplamlı bir oyun olarak bakmadıklarını, Amerika ile ilişkiler iyiyse Ortadoğu'yla olmasın, Avrupa'yla ilişkiler iyiyse Afrika'yla olmasın, Çin'le iyiyse Rusya'yla olmasın tarzı, sıfır toplamlı bir oyuna hiç bir zaman itibar edilmemesi gerektiğini kaydetti.
Kalın, denge politikası izleyerek, aynı anda dünyanın farklı coğrafyalarındaki farklı aktörlerle farklı ittifak gruplarıyla ilişki kurmanın mümkün olduğunu vurguladı.
(Bitti)
AA
Kaynak: