Doç. Dr. Murat Kayacan
Davacıların koyunu 'kadın' mı?
Konya’da yayınlanan Marife adlı hakemli derginin Kamil Güneş editörlüğündeki Bahar 2010 sayısında Abdurrahman Ateş’in “İsrailiyatın Odağındaki Peygamber: Hz. Davud” adlı yazısı ilgimi çekti. Yazı kıssayı ayrıntılı şekilde ele almakta. Ancak ben size yazıdan, Hz. Davud’a gelen davacıların “koyun paylaşımına dair” davalarıyla aslında başka birisinin hanımını birtakım entrikalarla (!) almak isteyen Hz. Davud’a ibret alması için mi (Allahu Teala tarafından) gönderildikleri tartışmasına dair bölümden aktarımlarda bulunmak ve kısmi değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.
Ateş’in bu konudaki yorumlarına geçmeden önce Kur'an’dan ilgili bölümü bir hatırlayalım önce: “Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mabedin duvarına tırmanmışlardı.[1] Davud'un yanına girmişlerdi de Davud onlardan korkmuştu. "Korkma! Biz birbirine hasım iki davacıyız, aramızda adaletle hükmet, haksızlık etme; bize doğru yolu göster." dediler. (Onlardan biri şöyle dedi:) Bu, kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var. Benim ise bir tek koyunum var. Böyle iken "Onu da bana ver." dedi ve tartışmada beni yendi. Davud: Andolsun ki, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur.
Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. Yalnız iman edip de iyi işler yapanlar müstesna. Bunlar da ne kadar az, dedi. Davud, kendisini denediğimizi sandı ve Rabbinden mağfiret dileyerek, eğilip iki büklüm bir halde (rukû),[2] tevbe ederek O’na yöneldi. Sonra bu tutumundan dolayı onu bağışladık. Kuşkusuz yanımızda onun yüksek bir makamı ve güzel bir geleceği vardır.” (Sad, 38: 21-25).
Bu ayetler grubunda anlatılan olayda koyun (نَعْجَةٌ) kelimesinden kastedilenin kadın (امرأة) olduğu şeklindeki iddialar Taberi ve Begavi gibi önemli tefsirlerde bulunmaktadır. Bu durumda davacılar, aslında Hz. Davud’a bu davayı getirmekle, “Hz. Davud’un başka birinin eşini nikâhına alma niyetinin yanlışlığını” ona hatırlatmış olmakta ve hatasını anlayan Davut Peygamber de secdeye kapanarak tevbe etmektedir!
Ateş, ayetteki “koyun” kelimesine “kadın” anlamı veren yaklaşımı doğru bulmaz. Çünkü en önemli Arapça sözlüklerde (Cevheri’nin Sıhah’ı, İbn Faris’in Mu’cem’i, Firuzabadi’nin Kamusu’l-Muhît’i, İsfahani’nin Müfredatı vs.) نَعْجَةٌ kelimesinin koyun ve yaban öküzü anlamından başka bir anlamda olmadığı belirtilmekte ve özellikle de kadından kinaye olarak kullanıldığına dair hiçbir bilgi verilmemektedir. İsfahani’nin نَعْجَةٌ kelimesinin koyun anlamında olduğunu ifade ederken yukarıda mealini verdiğimiz bölümdeki 23. ayeti delil göstermesi de davacıların dava konusundaki koyundan kastedilenin kadın olmadığını göstermektedir. Her ne kadar Ezheri ve İbn Manzur gibi dilciler aksini düşünüyor olsalar da iddialarını delillendirmek üzere Arap edebiyatından ya da şiirlerinden bir örnek getirmemekte aksine delil olarak bu ayeti göstermekte bu ayet hakkındaki rivayetlerin etkisinde kalarak bu iddiada bulundukları izlenimi vermektedirler.
Diğer taraftan kadın konusunda yapmış olduğu hatanın hatırlatılması amacıyla Hz. Davud’a gönderilen davacıların koyunlar ile kadınları kastettiklerini söylemek, ayette geçen ortaklar anlamındaki خُلَطَاءِ (khuletâ) kelimesinden dolayı mümkün görünmemektedir. Zira insanların kadınlarda ortaklığı dinen söz konusu olmadığı gibi, aklen de mümkün değildir.Yazıda bu kıssaya dair başka ne tartışmalar ve başka hangi yazılar mı var? Devamı Marife’de.
***
Meraklısına: Muhit Derneği Kış 2010 programlarında önümüzdeki Cumartesi saat 13:00’te Ali Akpınar “Kur'an ve Sünnet Diyor ki!” içerikli bir sunum yapacak. Saffet Köse ise saat 15:00’te “İbadet Bilinci” konusunu ele alacak.
Yer: İstanbul Caddesi Şeref Şirin Mah. Demirok İşhanı Kat 4. (TANSA üstü) Karatay/KONYA
[1] Ateş’e göre bu geliş böyle gizemli değil, normal bir biçimde yani Hz. Davud’un huzuruna çıkmaları şeklinde olmuştur.
[2] 24. ayette olmamasına rağmen, bu ayete dair meallerin çoğunda Hz. Davud için “secde etti/yere kapandı” lafızları kullanılırken, biz ayetteki kelimenin orijinaline (رَاكِعًا) daha uygun bulduğumuz Mustafa İslamoğlu’nun tercüme biçimini tercih ettik.