Mustafa Yiğit
Davos ve Yerel Seçim
Yerel seçimlere iki aylık bir süre kaldı.
Yerel siyasetin aktörleri de yavaş yavaş kendini göstermeye başladı.
Parti genel merkezlerinden ve teşkilatlardan onay alan adaylar da bu arada sahaya iniyor.
Bu süreçte, siyaseti iktidar partisinde yapanlarla muhalefette sürdürenler açısından kâğıt üzerinde önemli bir fark olduğu gerçek.
İktidar partisinin adayları en azından siyasetin finansı konusunda pek sıkıntı çekmeyecekler gibi görünüyor.
Ancak iktidardaki yıpranmışlık onların eksi hanesine yazılacak faktörlerden biri.
Özellikle ekonomideki kötü gidiş iktidar partisi adaylarını önemli ölçüde etkileyecek.
Muhalefete gelince…
Muhalif partinin adayları normalde söyleyecek çok şeyi olan adaylar olarak karşımıza çıkacaklar.
Eleştiri dozları ne olur bilmem ama özellikle ekonomideki kötü gidişat ellerindeki en büyük koz.
Tabii bütün bu varsayımlar kâğıt üzerinde.
Seçim boyunca yaşanacaklar bu varsayımları boşa çıkarabilir.
Bunun en güzel örneğini Başbakan’ın Davos çıkışında çok kısa bir süre önce gözlemledik.
Başbakan’ın “Davos Duruşu” her şeyden önce iktidar partisinden aday olanlara bir “oohhh” çektirdi.
Hatta neredeyse seçim meydanlarına çıkmalarına bile gerek duyulmayacak kadar da etkili oldu denilebilir.
Tabii bu etki iki ay sürer mi, orası da ayrı bir merak konusu.
Çünkü bu çıkış seçimden bir hafta önce olsaydı iktidarın seçim propagandası yapmasına gerçekten gerek olmayacak derecede bir etki doğuracaktı.
Ekonomideki kötü gidişat seçime kadar kendini iyice hissettireceğinden Başbakan’ın bu duruşunun etkisi daha da azalacaktır.
Muhalefet bunu iyi değerlendirirse rüzgârı kendine çevirebilir.
Bu değerlendirmelerin hepsi tabii ki “şimdilik” kaydıyla yapılıyor.
Seçime onbeş gün kala bir “Davos Vakıası”nın yaşanmayacağını kimse garanti edemez.
Kim ne derse desin Başbakanın meydanlarda sahne aldığı dönemlerde AK Parti oyunu arttırıyor.
Bu seçimi de, görünen o ki Başbakanın performansı belirleyecek.
Muhalefet partileri de bu performansa bakarak değerlendirilecek.
Çünkü şu an siyaset çıtasının yüksekliğini belirleme gücü Erdoğan’ın elinde.
Belki de bu yüksekliğe ulaşmayı bundan sonra o bile egale edemeyebilir.