Demokrasi sınavı başarıldı

Demokrasi sınavı başarıldı ve Türk oyları yaptırım gücüne dönüştü

 

Bugün Pazartesi. 27 Kasım 2006. Saat 14.00’den itibaren, telefonlarım durmadan çalıyor. Haberin var mı? Tercihli oylar açıklandı mı? Soruları soruluyor. Merak içindeyiz. Acaba ne oldu? Hollanda Türklerinin bir bölümünün destek verdiği Fatma Koşer Kaya terçihli oylarla meclise girmeyi başardı mı? Gibi sorular hep kafaları meşgul etti.

Seçim kurulu bugün saat 15.00’te tercihli oyları açıklayacak...

Gelen telefonlarda Fatma Koşer Kaya’nın meclise girdiğini söyleyenler de var...

Mesela Eindhoven’dan Kaya Turan Koçak telefonun öbür ucunda, haberleri dinledim. Fatma meclise girmiş. Peki kaç oy almış, soruma cevap yok... Heberler sadece meclise girdiğini söylüyor.

Heyecan doruk noktada....

Her çalan telefonda sonuçlar gelecek ümidi var.

Ve beklenen an geldi çattı...

Saat 15.30 sularında Amsterdam’dan UETD genel koordinatörü Mikail Güneş telefonun öbür ucunda. Telaş içinde. Nefes nefese.

Nasıl nesef nefese olmaz ki? Seçimlerden önce kaç şehir dolaştı, kaç toplantıya katıldı bilmem ki. Kaç televizyon programında seçimlere katılmamızı ve oy kullanmamızı salık verdi. Elbette sonuçları heyecanla takip edecek...

Hayırdır. Ne oldu demeye fırsat vermiyor bile... Sıkı dur başkan. Sıkı...

Tam 34. 564 tercihli oy almış Fatma Koşer Kaya diyor... Bilinçli kullanılan bu kadar oy...

Şükürler olsun demekten kendimizi alıkoyamıyoruz hep birlikte.

Haydi hayırlısı... Allah yüzümüze baktı.... diyorum....

Doğrusu ben bu kadar beklemiyordum.

Milletin ezici bir çoğunlukla sandığa gideceğinden endişem vardı.

Ve seçime üç beş gün kala bazı Türk(iyeli) derneklerinin yapmış oldukları basın açıklaması Fatma’ya yönelen oyların bazılarını başka yerlere çeviriyordu.

Hele hele, seçime bir gün kala bazı köşe yazarlarının ‘neden illa D66, Yeşil Sol da olabilir demeleri’(ki bu yazarın en demokratik hakkı) ve dahası bazı kurumlarımızın başındaki insanların seçmeni yönlendirici açıklamaları karşısında ‘kanım dondu kaldı’ ve ‘Türk oyları Oyuna getiriliyor’ (ki bu da yazarın özgür düşüncesi) ifadeleri beni endişelendirmeye yetiyordu.

Endişem Fatma’nın seçilememesi değildi elbette. Meclise girebilecek oyu alacağından şüphem yoktu...

Ancak endişem şuydu: suçları sadece çifte loyalitenin –sadakatın- gereği hem Türkiye’yi hem Hollanda’yı sevmeleri olan ve bu yüzden bazılarınca hedef gösterilen pırıl pırıl genç arkadaşlarımıza yapılan haksızlığın bir iki hafta içinde unutulmasıydı... Kolaycılığa kaçılmasıydı... Toplumun bir bölümünün vermiş olduğu karara saygı duyulmamasıydı...

Haksızlık kaşısında susulmasıydı...

Sanki böyle bir haksızlık olmamıştı. Normal şartlarda seçimler yapılıyordu. Ve bazı dernek başkanları da güya toplum mühendisliği yapıyor ve milletin oyunu adı sanı bilinmeyen, esamasi okunayan bir partide harcıyacaklardı...

Bu ve benzeri serzenişler karşısında endişem Türk oylarının bir yaptırım gücüne dönüştürülememesi en demokratik isteğimizin tam manasıyla ifade edilememe endişesiydi. Çünkü sandığa gidecek vatandaşımızın ortak tavrı zedelenmişti.

Bu zedelenmeye karşın 27 Kasım tarihinde yapılan tercihli oy açıklaması psikolojimizi etkilemişti. Başından beri yetmiş seksen bin oy alırız diyenlere bıyık altından gülmüştüm...

Beklenmedik bir tercihli oy aldı Fatma Koşer Kaya. Ve Fatma’yı destekleyenler yani Türk oylarının bir yaptırım gücüne dönüştürülmesini arzu edenler bir zoru başardılar. Türk oyları ziyan olur. O partiden hiç bir şey olmaz diyenler malesef yanıldılar. Türkleri böyle düşünmeye sevk eden, iten partilere bu oy gitmiş olsaydı meclis aritmetiği bugünkünden farklı olurdu. Bence o partiler mesajı aldılar...  Sadece o partiler değil Den Haag bu oyları iyi okuyacak...

Ve tam iki aydır yaşanılan tedirginlik mutlu bir sonla nihayet buldu. Zira Hollanda Türk toplumu çok önemli bir sınavdan geçiyordu. Millet bu sınavda ya 22 Kasım seçimleri sürecinde Türk kökenli milletvekili adaylarınına uygulanan antidemokratik uygulamayı kabul edecekti. Eskisi gibi kendine en yakın partiye oy verecekti... Ya da sandıkta vatandaşlık hakkını kullanacak ve demokratik tavrını koyacaktı. Nihayet öyle de yaptı. Gitti ve tercihli oyunu kullandı. Demokrasi tarihine bir not düştü. Haksızlık karşısında susmadı. Onurunun kırıldığını duyulur bir sesle ifade etti. Bu tavır ve ifade ediş asla birilerine ders verme anlamında kullanılmamalı. Siyasette tavır koymaktan başka bir şey değildir. 40 yılda bir defa konan bu demokratik tavır çok ama çoook konuşulacak...

Devamla bu seçimler Hollanda Türk cemaatinin toparlanmasını, yeniden düşünmesini sağladı. Bu süreçte karşımıza bir çifte sadakat problemi çıktı. Globalizmin bireye vermiş olduğu bu çifte sorumluluk sanki Hollandalı Türklere yaşakmış gibi algılandı. Devamla Hollanda Türk toplumunun lobicilikte ne kadar zayıf olduğu gerçeği bir defa daha kendini gösterdi. Ayrıca Türk toplumunu uzun vadade siyasi ve sosyal katılımını ilerletecek, destekleyecek proje ve kurumların yokluğu yaşadığımız son iki ayda daha bariz bir şekilde ortaya çıktı.

Seçim sonuçları Hollanda’ya ve hepimize hayırlı olsun...

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.