Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Dinimizde İlmin Önemi
Allah’a iman eden bir toplum oluşturmayı amaçlayan İslam, ilme, eğitim ve öğretim faaliyetlerine büyük önem vermiştir. Kuran’ın ilk emri, “oku” diye başlar. Ayrıca, ilim öğrenmeyi teşvik eden yüzlerce ayetin yanında Hz. Peygamber’den gelen hadisler vardır. İslam’ın gelişiyle birlikte ilk Müslümanlar Mekke’de Dâru’l-Erkâm’ı toplanma yeri ve okul olarak kullanmışlardır. Bu mekânda hem inen Kuran ayetleri okunuyor ve hem de dini bilgiler öğreniliyordu. Hatta Hz. Peygamber (a.s) hicretten önce Medine’lilerin eğitim ve öğretimi için, onlara Mus’ab b. Umeyir’i öğretmen olarak göndermişti.
Hz. Peygamber (a.s) Medine’ye hicret ettiği zaman bizzat kendisinin de çalışarak yaptırdığı Mescid-i Nebi’nin Suffe denilen bir mekânını okuma-yazmanın öğretildiği bir okul haline getirmişti. Ayrıca Bedir savaşında esir düşen müşrik askerlerden okur-yazar olup da kurtuluş fidyesi veremeyecek durumda olanların on Müslümana okuma-yazma öğretmek koşuluyla serbest bırakılacaklarını söylemişti.
Resûl-i Ekrem (a.s), ilim öğrenmede kadın-erkek ayrımı gözetmemiş, erkeklerin yanı sıra kadınların eğitimiyle de yakından ilgilenmiştir. Hatta kadınlara özel gün ayırarak konuşmalar yapmıştır. Onun zamanında sadece erkek değil kadın öğretmenler de vardır. Nitekim Şifa isimli bir sahabe kadın, Hz. Peygamberin hanımı Hz.Hafsa’ya yazı yazmasını öğretmiştir. Özellikle Hz. Aişe’nin eğitim ve öğretim faaliyetlerine büyük katkısı olmuştur. Peygamberimizin arkadaşları olan sahabeler, kız ve erkek çocuklarının eğitimiyle çok yakından ilgilenmişlerdir. Çünkü Peygamber Efendimiz: “İlim öğrenmek kadın erkek her Müslümana farzdır” buyurmuşlardır.
Diğer taraftan Hz. Peygamber, ailelere, gençleri ok atmak, yüzmek gibi sportif faaliyetlere yönlendirmelerinin yanında, insan hayatında önemli olan hizmetlerin görülmesinde matematik ve tıp gibi ilimleri tahsil ettirmelerini de öğütlemiştir. Onun döneminde çocuk, genç, yaşlı, her yaştan insan eğitim almıştır. Müslümanlığı kabul eden bölgelere özel eğiticiler göndermiştir. Aynı şekilde Hz. Peygamber yabancı dil eğitimine de ağırlık vermiştir. Hatta Hz. Peygamber, müslümanları dil öğrenmeye teşvik etmek için; “Bir dil bilen bir kişi, iki dil bilen iki kişidir” buyurmuşlardır. Bir başka rivayette de: “Bir kavmin dilini öğrenen onların kötülüklerinden güvende olur” demişlerdir. O halde bugün eğitim çağında bulunan çocuklarımız dünyada geçerli olan dilleri öğrenmenin yanısıra, kendi alanlarıyla ilgili isterse ölü dillerden birisi olsun herhangi bir dili öğrenmeye teşvik edilmelidir.
Şüphesiz Hz. Peygamber (a.s) eğitim ve öğretimi, kendi döneminin fiziki şartları, imkanları, ihtiyaçları ve metotları çerçevesinde gerçekleştirmiştir. Öğretim mekânları, konular, metotlar, günümüzde bile on-yirmi yıl ve hatta daha kısa süre zarfında değişebilmektedir. Bu durumda Hz. Peygamberin eğitim-öğretim konusunda teşvik edici söz ve uygulamalarından yararlanmak suretiyle yeniliklere de açık olmalıyız. Bugün kalkınmış ülkeler, artık sanayi ürünü değil bilgi pazarlıyor. Küreselleşen dünyamızda bilgi ve sermaye akışı 15 saniyede dünyayı dolaşıyor. Artık ülkeler ordularla değil, markalarla ve yazılımlarla fethediliyor. O halde bizde bu yarıştan geri kalmamalıyız. Ülkemizde okur-yazar olmayan kalmamalı. Önceliği, bize dünyaya geliş amacımızı, hayatın gayesini, anlamını ve ahlaki değerleri öğretecek bilgilere vermeliyiz. Sonra da milletimizi önder konuma getirecek, yeni keşif ve icatların öncüsü yapacak ilimleri genç nesillerimize öğretmeliyiz.
Ne mutlu ilim meş’alesini taşıyan irfan erlerine!.