M. Faik Özdengül
Doğan gibi avlan!
Bize okutulan tarih kitaplarında insanların avlanarak yaşama başladıkları anlatılır. Avcıdır insanoğlu. Hayvanlar da öyle. Avlanarak yaşarlar. Yaşam yenen ve yenilenlerden oluşur der Hz Mevlana. Yaşamak için avlanmak. Yenilmemek için yemek zorunda olan canlılar. Bedensel olarak böyleyken, insan ruhuyla da avlanır mı? Bu soru geldi aklıma.
Sabahları uyanamıyorum. Üstümde bir ağırlık. Güne başlamak işkence gibi.
Ya gece? Geceye de başlayamıyorum. Uyuyamıyorum.
Hayatta kalma endişesi var mı?
Hayır. Karnım doyuyor. Başımı sokacak da bir yerim var.
Güne başlarken bir amacın var mı? Geceden yarını planlıyor musun?
Hayır. Aynı şeyler. Aynısı olacak muhtemelen.
Neler oluyor bu günlerde?
Neler oluyor? Mesela Güney Afrika’da Dünya Kupası maçları var. Politik çekişmeler biraz daha hararetli. Trafik karmaşası. Hastalıklar. Ölüm ve kaza haberleri. Terör olayları. Kıskançlıklarım. Bunalımlarım aynı. Endişelerim. Sorumluluklarım. İş arkadaşlarım. Ailem. Hep aynı.
Avlanıyor musun?
Avlanmak?
İnsanlar eskiden avlanmak için çıkarlarmış her gün.
Duymuşluğum var. Eski masallardan. İzlediğim filmlerden. Birkaç kitap okumuşluğum da var.
Çocukken sabah kolay uyanır mıydın?
Evet. Kolay da uyurdum. Bedenim yorulurdu fakat zihnim rahattı. Neden rahattık çocukken?
Neden?
Annem babam vardı. Onlara emanettim. Gelecek endişem yoktu. Sorumluluklarım azdı. Dünya beni ilgilendirmezdi. Gazete okumazdım. Televizyon seyretmezdim. Duygularım ve aklım çatışmazdı. Çocuktum işte.
Çocukken avın neydi?
Oyun. Oynamak için çıkardım her gün. Gülümseme geldi içimden. Oynamak için çıkmak dışarı. Oyun bitti mi?
Oyun akşam biterdi çocukken öyle değil mi?
Evet. Ertesi gün yeniden başlardı.
Hep aynı oyunları oynamaz mıydınız?
Aynı oyunlar evet. Yenisini öğreninceye kadar.
Hep mutlumu biterdi oyunların? Kızgınlık, kıskançlık, kavga olmaz mıydı?
Olurdu tabi. Ama akşam biterdi. Bazen evde de konuşurduk. Hatta zihnimde gece de oynamaya devam ettiğim olurdu. Ama hiç uykusuzluğa yol açmazdı. Yarın nasılsa yine oynardık. Av diyorduk?
Büyüklerin oynadığı da oyun olsaydı? Ya da öyleyse? Hatta tam da öyle. Yada yaşam tam olarak bir oyunsa? Bu oyunun akşamı da ölümse?
Oynayarak ölüme gitmek. İronik bir cümle oldu. Eğer hala çocuk olduğuma ikna olsam ve arkamda bir anne baba var olsa oyun oynar gibi yaşardım. Endişe taşımadan uyur sabah da yine oynamak için keyifle uyanırdım.
Oyun oynarken bir yandan da avlanabiliriz aslında. Belki çocukluktaki oyundan tek farkı bu. Bugünkü oyunların. Olgunluk katmak oyuna ve dönerken akşam eve avlanıp heybeyi doldurup gelmek.
İyi oyuncular iyi avlarla gelirler eve. Ellerindekilere göre değer kazanırlar. Neyin peşinde koştuklarıyla ayrılırlar diğerlerinden. Doğan kuşu da, kedi de kendi oyunlarını oynar. Avladıkları farklı sadece. Ve kimin için avlandıkları. Doğan kuşu padişah için avlanır. Kediyse kendi karnı için.
Sabah avlanmak için çık ve Doğan gibi avlan.
Sanırım kedi de Doğan da içimizde saklı. Ruh Doğan olsa gerek.
Allah’a çağıran, Salih amel işleyen ve ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim olabilir? (Fussilet.33.)