Dr. Faik Özdengül
Döşemenin Altından Konuşmak
Mesnevi’de şöyle bir hikaye anlatılır:
Padişah, Delkak'le satranç oynardı. Delkak, padişahı mat etti mi padişah, derhal kızardı.
Bunu kibrine yediremez, tu Allah müstehakını versin diye satranç taşlarını birer birer Delkak'ın başına vururdu. Al, işte şahın bu senin bu kaltaban derdi. Delkak, aman padişahım der, sabrederdi. Bir gün, yine padişah mat oldu. Bir oyun daha oynamalarını emretti. Delkak, zemheride çıplak kalmış adam gibi tir tir titriyordu.
Bir oyun daha oynadı, yine padişah yutuldu. Tu Allah müstehakını versin zamanı gelince,
Delkak, sıçradı, bir köşeye kaçtı; korkusundan altı tane halının altına girdi.
Yastıklarla o altı halının altına gizlenip padişahın satranç taşlarından aman buldu.
Padişah, ne yapıyorsun, bu ne deyince, padişahım dedi. Tu Allah müstehakını versin! Ateşler püskürüyorsun. Senin gibi öfkeli bir padişaha döşeme altından başka bir yerde doğru söz söylenebilir mi?
Sen mat oldun ama ben de şahın çarpmasından mat oluyorum. Onun için halıların altından Tu Allah müstehakını versin diyorum!
Delkak Padişahın kullarından bir kul olmasına rağmen onu eğler onunla vakit geçirirdi. Yine de Padişah diye düşünmez, bile bile mağlup olmazdı. Elinden geldiğince oyunun hakkını vermeye çalışırdı.
Sonuçta oyun lakin oynarken öyle düşünmüyor insanlar.
Dünya hayatı da böyle. Oyun olduğu baştan söylense de oynarken hiç öyle olmuyor, baştan sona gerçekliğin ta kendisi kesiliyor her birimiz için.
“Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi! Ankebut. 64.”
Oyunu gerçek yapmak kibirle ilintili diyor hikayede. Oyun da olsa üstün olma, üstün gelme isteği de kibirden. Eğer mümkün olsa o Padişaha bunun bir oyun olduğu, üstün gelme isteğinin kibirle ilintili olduğunu söyleyebilir miydik? Delkak söylemeye çalışıyor ancak 6 kat halının altından.
Diğerine söylenecek şeyleri eğer kibirliyse söylemek ne denli zor.
Bize de öyle. Eğer kibirliysek bize ait hoşlanmadıklarımızı duymak ne denli öfke oluşturuyor.
Lakin bütün bunlara rağmen yüzleştirmek ve aynalamak yine de vazifemiz. Delkak da bundan vazgeçmemiş. Zorda olsa, kilimin altından da olsa, kenarından köşesinden de olsa söylenecekleri söylemenin bir yolunu bulmuş.
Öncelikle oyunu gerçek kılmamak vazifemiz olmalı.
Gerçek yurt ahiretse bu dünya onun perdesi. Gerçeğe dayanıklılıksa ulaşmamız gereken seviye. Kulaklarımız gerçeği duymak için. Peygamberlerin ve onların varislerinin işinin zorluğu da duyduğunu eğip büken kulakları çekip, gerçeği duyacak hale getirmenin zorluğundan kaynaklandı.
Sonra bir diğer vazifemiz söylenecekleri söylemek.
Bunu yaparken de söylenmesi gerekenleri söylemenin yollarını arayıp bulmak.
Asıl vazifemiz ise kibirden sıyrılıp bize söylendiğinde nefsimizi ayak altında bırakmak.
“Asra yemin olsun ki,İnsan mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.”Asr.