Adem Alemdar
Döviz hızla yükseliyor, ama bir türlü kriz çıkmıyor!
2020 yılı uzun yıllar hafızalardan silinecek gibi görünmüyor! Daha ocak ayında belli olmuştu yılın kötü geçeceği. Elazığ’da deprem oldu, 41 kişi vefat etti, yüzlerce yaralı, binlerce evsiz…
Şubat ayında Van’da çığ felaketi yaşadık, orada da 41 canımız gitti karlar altında…
Şubat bitmeden İdlib’ten geldi kötü haber; 36 askerimiz şehitlik mertebesine yükseldi…
Derken zor bela Mart ayına girdik ki hiç sormayın! Korona illeti geldi çattı. Dükkânlar, tezgahlar kapandı, TV ekranlarından Çin’de ve Avrupa’da insanların tapır tapır sokaklarda öldüğü gösterildi…
Koronadan korkmalı mıydık, yoksa gizli örgütlerin bir algısı mıydı, ciddiye almalı mıydık bir türlü karar veremedik. Günlerce TV’lerde uzmanları dinledik, ABD’den bağlanıp Türk sağlık sistemini öven hocaya toplu hakaret bile edildi sosyal medyadan; sen nasıl bu ülkenin sağlık sistemini översin diye…
Ve Dolar ilkin Mart’ta belli etmişti bir namussuzluk yapacağını; 6.20’den başladığı aya 6.60’la veda ediyordu. Nisan sonunda da 7 TL’ye göz kırpmaya başlamıştı dolar, ancak yine düşer diye oralı olunmadı!
Bu arada dünyanın çeşitli yerlerinden kötü haberler gelmeye hız kesmeden devam ediyordu. Afrika ve Uzakdoğu’da çekirge istilaları, Amerika kıtasında kasırgalar, seller gırla giderken, Pakistan’da yolcu uçağı düştü…
Nisan ayında günlerce evlere hapsolduk, izlemediğimiz film kalmadı, yarın ne olacak diye düşünmekten iyidir diyerek. Bir taraftan da yaza virüs mirüs kalmayacak diye heyecanlanıyorduk…
Haziran ayında Bursa’da sel felaketi yaşandı 5 vatandaşımız vefat etti. Temmuz’da orman yangınlarından kafamızı kaldıramamıştık ki, Ağustos başında Beyrut’ta büyük bir patlama ile yürekler ağza geldi bir kez daha. 200’e yakın ölü, binlerce yaralı ve umutsuz bakışlar…
Ağustos’un 22’sinde Giresun’da yaşandı bu sefer sel afeti. 4 vatandaşımızın cansız bedeni çıkarıldı sular içinden. Devlet tüm imkânlarını seferber ederek Giresun’un sele maruz kalan Dereli, Doğankent ve Yağlıdere ilçelerini yeniden mamur etti…
Eylül’de okullar açılacak mı soruları cevap beklerken sahillerimiz tatilcilerle dolup taşıyordu aynı zamanda. Korona aramızdan binlerce sevdiğimizi alırken aşı çalışmaları son sürat ilerliyordu. Felaketler bitti mi acaba diyorduk ki Ermeniler rahat durmadı ve sivil Azerbaycan halkına saldırdı ve fırsat bu fırsat denilerek Dağlık Karabağ’a Türkiye’nin de desteğiyle daldı Azerbaycan ordusu. Bir anda neye uğradığını anlayamayan Ermenistan, ardında Rusya veya Fransa’yı görmeyi hayal ederken yalnız başına Türk SİHA’larının hedefi oluverdi…
Başından beri kötü giden 2020 yılında işler düzeliyor mu acaba diyorduk ki Ekim ayı başında asılları Ermeni olan PKK tarafından Hatay ateşe verildi…
Allah’ım şu yıl artık bitsin diyorduk ki Ekim’in son günlerinde İzmir’de meydana gelen deprem 100’den fazla canımızı ayırdı yine bizden. Devlet dakikti, saatler içerisinde İzmir’de vazifesini yaptı; arama kurtarma ekipleri enkaz altından canlı çıkarırken, evsiz kalanlara çadır ve sıcak yemek verildi…
3 Kasım 2020 AK Parti iktidarının 18. yılıydı, ancak onca sıkıntının arasında kutlama yapılacak gibi değildi. Yine aynı gün bir şey daha oldu ve Euro 10 TL’yi, Dolar 8.5 TL’yi, altın da 520 TL’yi geçti. Sosyal medyada başladı yaygara, ekonomi perişan erken seçim istiyoruz, ülke batıyor, hükümet nerede vb…
İzmir’de enkazın altından 91 saat sonra sapa sağlam kurtarılan Ayda bebeği gören kurtarma ekibindeki gönüllüler tekbir getirdiler; Allahuekber dediler diye eleştirilmeye başlandı. Allah’ın adının zikredilmesine kızanlarla, doların yükselmesinden kriz çığırtkanlığı yapanlar aynıydı ne hikmetse…
Bu topraklar Allah’ın adıyla fethedildi oysa ve Allah’ın adı her daim zikredilecekti. Batılı gibi giyinip, yiyip, içip batıl bir hayat yaşayanlar kendilerini ateist Batı dünyasının bir parçası olarak görseler de bu coğrafya, bu halkın ekserisi sizi insan yerine bile koymaz dedi sesiz kalabalıklar içlerinden!
2020 yılı henüz bitmedi! Daha yeni yıla çok var, ancak yeni yıl bize, ülkemize, dünyaya ne getirecek bilmiyoruz. Belki de bu yılı arayacağız, Allah göstermesin…
Şimdi başlıktaki cümlemize dönelim; Dolar yarım saat durduğu yerde durmuyor, ha bire gözü yukarda. Acaba daha kaça kadar çıkacak bunu ne ben biliyorum ne de ekonomi mastırı yapanlar biliyor! İlgili bakan bile çaresizce seyrediyor bizim gibi…
Peki, niye kriz çıkmıyor?
Niye yazar kasalar fırlatılmıyor, hükümet istifa diye caddeler, sokaklar insanlarla dolmuyor!
Nasıl oluyor da insanlar kuzu gibi seyrediyor diye şaşkınlıktan kıvranıyorlar!
Memurlar maaşlarını alıyor, işçiler son sürat çalışıyor, ihracat rekorları kırılıyor, esnaf eskisinin belki çeyreği kadar iş yapıyor, ama şükredip kepengini indiriyor. Herkeste bir hamd ve şükür hali…
Çünkü biz millet olarak akıllandık, suni krizlere yüzyılda bir bulduğumuz liderimizi heba edecek kadar beyinsiz değiliz. Daha düne kadar bu hükümette bakanlık, başbakanlık yapanların kurdukları partilerde ne naneler yediklerini de görüyoruz. Milli Görüş gömleğini çıkardı diye eleştirilen Reis’in sayesinde isimlerini öğrendiğimiz kişiler şimdi sadece gömleği değil, iç çamaşırını bile çıkardılar ABD ve AB’den destek almak için…
Dolar daha da yükselecek bu gidişle. Ancak direneceğiz, 20 TL’ye kadar yolun var diyeceğiz. Peki niye?
Niye katlanacağız bu yükselişe?
Göreceksiniz, bir süre sonra pişman olacaklar yüksek dövizin Türkiye’nin işine yaradığını anlayacaklar ve apışıp kalacaklar. Çünkü Türkiye, üretim bakımından yeni Çin olmak üzere...
İşçilik maliyetinin bu kadar düşük olması bir süre sonra AB’de aklı başındaki tüm fabrikaların üretimlerini Türkiye’ye kaydırmalarını sağlayacak. Sonra istediklerini yapsınlar, iş işten geçmiş olacak…
Çok şükür, aç değil, açıkta değiliz. Sabredeceğiz ve sonunda selamete ereceğiz. 15 Temmuz’da canımızı tankların önüne atıyorduk, şimdi malımızı mı feda edemeyeceğiz. Bağımsızlık ve kimseden çekinmeden Allah’ı zikretmek için bir süre daha bu operasyonlara katlanacağız, sonu selamet inşallah…