Prof. Dr. Ali Akpınar

Prof. Dr. Ali Akpınar

Dünya ve ahiret yatırımı: İnfâk

İnfâk, sadaka, zekat ve benzeri pek çok kavram. Her biri vermenin bir çeşidi ve yönünü ifade eder. Bunların en kapsamlısı infâktır. İnfâk, zenginliğin değil, fakirliğin temelidir. Bunun için Kitabımızın ilk ayetlerinde müminlerin en temel özellikleri sayılırken onlar kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler buyurulmuştur.

Sadaka ise sıdk ve sadakat kökünden gelir. Çünkü sadaka vermek, kullukta sadakatin göstergesidir. Zira sadaka veren mümin, Allah’ın malını, Allah’ın kullarına, Allah ver dediği için vermektedir.

Kur’ân’ımızdaki konu ile ilgili ayetlerden biri de şöyledir: Kim Allah'a güzel bir ödünç verecek olursa, Allah da onun karşılığını kat kat verir ve ayrıca onun çok değerli bir mükâfatı da vardır.(57 Hadîd 11)

Ayette geçen Karz ı Hasen ifadesi, İnfak-faizsiz borç/kredi/ödünç vermek, bunları en güzel şekilde yerine getirmek demektir.

Ayette borç değil, en güzel borç buyrulmuş ve bu borç verme Allah’a verme olarak tanımlanmıştır.

Buna göre kişi Allah’ın malını Allah’a verdiğini düşünmeli/O’nun malını O’na verir gibi vermelidir.

İnfak edilen ödünç gibi geri dönüşümü olan bir vermedir. O’nun için vermek, aslında almak ve kazanmaktır. İnfakın dünya ve Ahiret kazanımları, sınırsızdır. Zira infak edenin malını dünyada, O artırır, bereketlendirir, korur. İnfak edenin düşmanları olmaz, infak sahibine sevgi ve itibar kazandırır. Ahirette de Yüce Rabbin rızasını ve cennetini kazandırır.

Vermenin hasen/en güzel olması için şunlara dikkat edilmelidir:

Allah için vermek. O emrettiği için vermeli. O isteseydi, herkesi aynı seviyede kılardı. O, bize verdiği ile bizi sınamaktadır. O’nun bize emanet olarak verdiğini biz, O’nun ölçüleri doğrultusunda harcayarak bu sınavı kazanmaya çalışmalıyız.

Sevgi temelli vermek. Severek vermek, sevdiğinden vermek, sevgiyle vermek, verdiğini sevmek vermenin temeli olmalıdır.

Helalden vermek. Helal kazanıp helal yerlerde harcamaktır önemli olan.

Verdiğini az görmek. Ne kadar çok da verse, onu gözünde büyütmemek, verdikten sonra onu unutmak gerekir. Zira ahret karşısında dünya, oyun ve eğlenceden ibarettir.

Kendisine lazım olduğu halde vermek. Kendisine lazım olmayan, âtıl bir halde duranı vermek kolaydır. Zor olan, kendisine lazımken verebilmektir.

Verdiği için kendini üstün görmemek. Vermekle biz, malın asıl sahibinin emanetçisi olduğumuzu düşünmeli, kendimize bir paye çıkarmamalıyız.

Verdiği kimseyi hakir görmemek. Verirken, verdiğimiz kimseler için bunlar da asalak ve tembelliğe alışmışlar dememeli. Hüsnü zanda bulunmalıdır. Kim bilir belki çalışıp kazanacak gücü ve imkanı yok, aksi takdirde o da çalışır kazanır diye düşünmelidir.

En fazla muhtaç olana vermek. Küçülen dünyada yakın uzak farkı azalmış durumdadır. Bu yüzden araştırmamızı iyi yapmalı ve en muhtaç olanı tespit edip öncelikle ona vermelidir.

İncitmeden vermek. Verirken, verdikten sonra onur kırıcı, incitici ifade ve davranışlardan sakınmalıdır. Verdiğimiz kimseleri, bizlere sevap kazandıran kardeşlerimiz olarak görmelidir.

İstemeden vermek. İnsanları isteme zorunda bırakmamalı, zamanında vermeyi bilmelidir.

Gizli vermek. Mümkünse alan bile hissetmemelidir. Bunun için bir kısım kuruluş ve aracılardan yararlanabiliriz.

Verdiği ile övünmemek. Ne kendi nefsine karşı ve ne de başkalarına karşı övünmeye kalkmamalıdır.

Sahi verirken bunları gözetebiliyor uyuz? Bunları gözeterek veren kaç kişi yahut kuruluş var? Unutmayalım ki verme adabı olarak saydığımız bu maddeleri ne kadar yerine getirirsek, o ölçüde verişimizin hayrını dünya ve ahrette göreceğiz demektir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.