Dr. Faik Özdengül
Düşman
"Bir vaiz vardı... minbere çıktı mı yol kesenlere duaya başlar, ellerini kaldırıp “Yarabbi, kötülere, fesatçılara, isyancılara merhamet et! Hayır sahipleriyle alay edenlerin hepsine, bütün kafir gönüllülere, kiliselerde bulunanlara merhamette bulun” derdi. Temiz kişilere hiç dua etmez, kötülerden başkasına duada bulunmazdı.
Ona “Hiç böyle bir adet görmedik... sapıklara dua etmek mürüvvet değildir” dediler. Dedi ki: “ Ben onlardan iyilik gördüm... bu yüzden onlara dua etmeyi adet edindim. O kadar kötülükte bulundular, o derece zulüm ve cevir ettiler ki nihayet beni şerden kurtardılar, hayra ulaştırdılar.
Ne vakit dünyaya yöneldimse onlardan eziyetler gördüm, meşakkatler çektim, dayaklar yedim. Bu yüzden de iyilik tarafına kaçardım... beni o kurtlar yola getirirlerdi. Benim iyiliğime sebep oldular... ey aklı başında adam, bu yüzden onlara dua etmek, boynumun borcudur benim!”
Kul dertten, elemden Allah’a sızlanır, uğradığı zahmetten yüzlerce şikayette bulunur. Allah da der ki: Gördün ya, nihayet dert ve zahmet, seni, bana yalvarır bir hale getirdi, seni doğrulttu, Sen, seni yolundan alıkoyandan, bizim kapımızdan uzaklaştırıp kovandan şikayette bulun!Mesnevi.ıv.80-94."
Bu vaizin yorumu elbette.
Hz Mevlana'da bu yaklaşımı onaylamış ki ki bize aktarmış.
Problemlere ve sıkıntılara yaklaşma biçimiyle ilgili hikaye ve ne yaşanırsa yaşansın, nihai hedefin ne olduğunun unutulmamasına dair.
Nihai hedef ne? Sevgiliyle olmak, ona yakınlaşmak. Allah'la bir ve beraber olmak.
Eski masallarda padişahın kızını almak için düzenlenen yarışmaları hatırlayın. Bir çok sıkıntı ve aşamadan geçtikten sonra padişah ve kızının beğenisine ulaşılır.
Problem ve sıkıntı istenmez. Hatta tam tersi Allah'tan huzur ve afiyet isteyin diye emir vardır. "Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru." (Bakara, 2/201)
"Ey insanlar! Düşmanla karşılaşmayı istemeyin, temenni etmeyin! 'Yâ Rabbi benim karşıma düşmanı çıkar, bir çarpışayım, vurayım, kırayım...' diye savaşı, düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin! Allah'tan rahatlık, huzur, saadet, afiyet isteyin. Başınız dinç olsun, vücudunuz rahat olsun. Afiyet isteyin Allah'tan..." Buhari,Müslim. Rivayet, Abdullah ibn-i Ebî Evfâ
Ancak istemesek de, arzu etmesek de hayat sınanmadır. Testlerden, sınavlardan geçmeden diploma alınmaz okulda. Sınavlar hoş olmasa da başarıyı ölçer ve en çok sınava hazırlık aşamalarında öğrenilir.
Düşmanlık ilk insandan bu yana hepimizin kaderidir. Bize yapıldığı gibi bizler de yaptık. En büyüğü de zaten içimizde.
Hikaye şöyle gizli bir mesaj barındırıyor içinde. Benim hayat amacım Allah'la olmak ve bir düşmanlıkla karşılaştığımda onu hatırlayıp ona sığınıyorum. Kendimi gözden geçiriyorum. Eksiğimi yükseğimi tartıyorum.
Rahatlık zamanları gevşediğimiz ve gelişmeyi azalttığımız zamanlardır. Herkes için genelleyemeyiz belki ama doğru mu? Bence doğru. Bunu nasıl böyle söylüyorum? Kendimden yola çıkıyorum.
O zaman şöyle toparlayabiliriz:
Düşmanlıklar kaçınılmaz. Sıkıntı ve problem hayatın olmazsa olmazı. Bize düşen onları karşılama ve anlamlandırma biçimi.
Peki nasıl yapalım?
O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve O'na döneceğiz, derler. Bakara suresi. 156.
Hatırlayalım yeniden:
Andolsun ki sizi, biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsullerden yana eksiklikle imtihan edeceğiz, sabredenleri müjdele. Bakara suresi. 155.