Ege Denizi'ndeki deprem
ÇOMÜ Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erduran: "Bu tektonik rejim içerisindeki yoğun sismik aktivite dikkate alındığında yaşanan depremin büyüklüğünün sürpriz bir tarafı bulunmamaktadır ve az hasarla atlatılmıştır"
ÇANAKKALE (AA) - Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Mühendislik Fakültesi Sismoloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Murat Erduran, "Bu tektonik rejim içerisindeki yoğun sismik aktivite dikkate alındığında yaşanan depremin büyüklüğünün sürpriz bir tarafı bulunmamaktadır ve az hasarla atlatılmıştır" dedi.
Erduran, 24 Mayıs'ta Ege Denizi'nde meydana gelen 6.5 büyüklüğündeki depremle ilgili AA muhabirine yaptığı açıklamada, depremin bölgesinin, Kuzey Anadolu Fayı'nın Ege Denizi içindeki devamı niteliğini taşıdığını bildirdi.
Murat Erduran, bölgede 1983'te Yunanistan açıklarında 6.9, 8 Ocak 2013'te Bozcaada açıklarında 6.2, 30 Temmuz 2013'te ise Gökçeada açıklarında 5.3 büyüklüğünde depremler yaşandığını anlattı.
Bölgede 1900'den itibaren ise toplamda aletsel büyüklüğü 5.5'in üzerinde 17 deprem kaydedildiğine işaret eden Erduran, "Bu tektonik rejim içerisindeki yoğun sismik aktivite dikkate alındığında yaşanan depremin büyüklüğünün sürpriz bir tarafı bulunmamaktadır ve az hasarla atlatılmıştır. Deprem sonrası ise artçı depremler, artan sayı ve azalan büyüklükle meydana gelmektedir. Artçı depremlerin kapladığı alanın görünümü ana deprem sırasında oluşan fayın konumu ve uzanımı hakkında bilgi vermektedir" diye konuştu.
Erduran, bu durumun artçı depremlerle Saros veya Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki alanlarda gerilme artışına neden olabileceğini belirterek şunları kaydetti:
"Deprem büyüklüğü ve odak mekanizması tespitine yönelik çalışmalar 10'dan fazla uluslararası yer bilimleri ajansı tarafından yapılmıştır. Tespitler sonucunda deprem büyüklükleri 6.3 ile 7.1, odak derinlikleri ise 10-29 kilometre arasında değişmektedir. Yine önceki depremlerde olduğu gibi sunulan değerler birbirleriyle tutarsızlıklar göstererek vatandaşlar arasında yanlış algıların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Çünkü bir depremi tanımlayan parametreleri minimum hatayla belirlemek gerekmektedir."
Sismik dalgaların yayıldığı ortamın fiziksel ve zemin özelliklerinden oldukça fazla etkilendiğine işaret eden Erduran, şöyle devam etti:
"Sarsıntının açığa çıkardığı büyüklük, sığ odak derinliği ve çok değişken yerel zemin koşulları dikkate alınırsa, Çanakkale'de hissedilen depremin büyütülmüş genliklerle şiddetli ve uzun süreli olarak hissedilmesinin olağan bir durum olduğunu nitelendirmektedir. Buna ilaveten, milli ve manevi değerleri yüksek olan Gelibolu Yarımadası için doğru ve ayrıntılı sismolojik (depremsellik, erken uyarı, deprem parametreleri tespiti, derin yeraltı yapısı) ve tehlike analizleri (yerel zemin koşulları) yapılabilmesi için zayıf, kuvvetli yer hareketi kayıtçılarının sayılarının şiddetle artırılması gerekliliğinin oldukça fazla önem arz ettiği anlaşılmıştır."
Murat Erduran, Çanakkale ve çevresi için depreme dayanıklı, az katlı yapılar inşa etmenin kaçınılmaz olduğuna işaret ederek, "Vatandaşlarımızın bilinçli olması, deprem anında paniğe kapılmaması, mobilya gibi eşyalarımızın iyi monte edilmesi ve de anında telefon şebekelerine yüklenilmemesi gerektiği de çıkarılan sonuçlar arasında yer almaktadır. Burada bu büyüklükte bir depremin yaşanmış olması Marmara Denizi'nde 7.0'dan büyük bir depremin beklenilmesi ve hazırlık yapılması olasılığını oldukça artırmıştır" ifadesini kullandı.
Kaynak: