Salih Sedat Ersöz

Salih Sedat Ersöz

Eğitim konusu ve öğretmenin itibarı

 

Hükümetin 16 yıllık süreçte en başarısız olduğu konunun eğitim olduğunu daha önce de yazdım.

Bu konu aynı şekilde basında çok işlendi, yazarlar yazılarında sürekli bunu vurguladılar.

Sadece yazılmakla kalmadı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da yakın bir zamanda aynı şeyi söyledi.

Milli Eğitim Bakanı’nın çok sık değişmesi, her gelen bakanın bir öncekini beğenmeyip işlere sıfırdan el atması ve tam tersi bir anlayış sergilemesi Eğitim konusunu içinden çıkılmaz bir hale sürükledi.

Çocuklarımızın kayıt işlemlerinden tutun, liselere ve üniversitelere yerleştirmelere varıncaya kadar eğitim konusu tam bir curcuna…

Her şey 28 Şubat döneminin o uydu hükümeti ile başladı.

Dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan ve tek gayesi dini eğitimin önüne geçmek olan ‘Kesintisiz Eğitim’ adı altında bir ucubeyi halkımıza dayattılar.

Ne olduysa bundan sonra oldu.

Artık eğitim bir türlü istenilen düzeye getirilemedi.

Tamam hakkını yemeyelim.

Hükümet kesintisiz eğitimi kaldırarak 4+4+4 sistemini getirdi.

Okullara seçmeli olarak bazı dini dersler koydu.

İmam Hatip Okullarını yaygınlaştırdı.

Katsayı adaletsizliği düzeltildi.

Ama eğitimde kalite bir türlü yakalanamadı.

İstenilen seviye bir türlü tutturulamadı.

Eğitim sistemimiz dünya çapında söz sahibi olacak bireyler yetiştirmede aciz kaldı.

16 yıl gibi uzun bir süre geçtiği halde ders kitaplarının müfredatları kendi yapımıza, kendi bünyemize uygun hale getirilemedi.

Sistemle o kadar çok oynandı ki, bırakın düzeltmeyi her getirilen yenilik bir öncekini aratır oldu.

TEOG yerine getirilen sistem, işleri iyice karma karışık yaptı. Hiç kimse ne olduğunu, ne olacağını bilmiyor.

YÖK bir başka âlem… Üniversitelerimiz dünyada adından söz ettiren bir ilim adamı yetiştiremiyor.

Bu sistem bol bol diplomalı cahiller yetiştiriyor.

Üniversitelerimizden mezun olan gençlerimizin bir çoğunun, kültürümüzden ve manevi değerlerimizden haberleri yok.

İnsanımız maalesef sadece parayı, malı ön planda tutar hale geldi. Sadece para, mal, mülk insanımız için kutsal görülür hale geldi.

Tam manası ile manevi duygularla bezenmeden eğitimini tamamlayan gençlerimiz zamanı geldiğinde vatan için, din için, bayrak için, milli ve manevi duygular için ölümü göze alabilir mi?

Kendi branşında bile yarım yamalak bir halde üniversitelerden mezun olan gençlerimizin bu ülkeye verebilecek neleri olabilir? 

Eğitim ülkenin en önemli konusu olarak görülmeli ve bir an önce kaliteli, nitelikli, kapasiteli, maddi ve manevi anlamda dolu dolu bir gençlik yetişmesi için ne gerekiyorsa yapılmalıdır.

***   ***   ***

Öğretmenler için ‘Performans Değerlendirme Taslağı’ adı altında bir hazırlık yapılıyor.

Yeni getirilecek sistemde öğretmenler, öğrenciler ve veliler tarafından değerlendirmeye tabi tutulacakmış.

Yani öğrenciler ve veliler öğretmene not verecekmiş.

Getirilmesi için hazırlık yapılan bu sistemi okuyunca kendi kendime, “iyi ki şu anda öğretmenlik yapmıyorum” dedim.

Dahasını yazayım. Benim öğretmenlik yaptığım yıllarda böyle bir sistem getirilmiş olsa idi derhal istifa ederdim.

Zira bu sistem, öğretmenin itibarını yerle bir eden sistemdir.

Bir öğretmenin ders anlatmaya girdiği sınıftaki öğrenciler tarafından notla değerlendirilmesi gibi, öğretmeni aşağılayıcı, onun saygısını, prestijini, itibarını sarsıcı başka bir davranış düşünemiyorum.

Öğretmenin her an öğrencilerden ve velilerden alacağı notun tehdidi altında kalacağı muhakkaktır.

Öğrenciler ve veliler tarafından verilecek not tehdidi altında yaşayan bir öğretmen öğrencilere ne kadar faydalı olabilecek, çocuklarımıza ne verebilecektir?

Şayet böyle bir sistemin yararlı olacağı düşünülüyorsa, o takdirde bu uygulama sadece öğretmenlerle sınırlı tutulmamalı, bütün kurum ve kuruluşlarda bu sistem uygulanmalıdır.

Yani bütün kurumların amirleri, müdürleri ve başkanları kendilerine bağlı olarak çalışan personel tarafından notla değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.

İlk önce de bu uygulama bu sistemi getirmek isteyen yöneticilere yapılmalıdır.

‘Olur mu öyle şey canım?’ dediklerini duyar gibiyim.

Öyle ise öğretmenlik mesleği ile daha fazla oynamayın.

Kendinize uygun görmediğiniz bir uygulamayı öğretmenlerimize de yapmayın.

Öğretmenlik mesleğinin itibarını, şeref ve haysiyetini ayaklar altına atmayın.

Eğitimdeki hataları öğretmenlerde değil, öncelikle kendinizde ve sistemde arayın. 

Eğitimi ve öğretmeni daha fazla yıpratmayın.

Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar