Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Ehl-i Beyt kavramı üzerine
Arapça’da ehl sözcüğü, bir yere, bir düşünceye, bir inanç ve görüşe ait olan insan topluluğunu ifade eder. Kur’an-ı Kerim’de geçen bu tabir, karye halkı, Medine halkı, senin ailen, zikir ehli, sizin aileniz, ev halkı gibi değişik şekillerde kullanılmıştır. Arapça’da ‘ehl-i beyt’ tabiri, İngilizce’deki household kelimesinin anlamı gibi ‘aile’ manasına kullanılmaktadır. Sosyolojide aile; çekirdek ve geniş aile şeklinde ikiye ayrılır. Her iki tanımda ekleme ve çıkarma yapılmış olsa da ortak noktayı, aynı ortamı paylaşan aile bireyleri topluluğu oluşturur. Dolayısıyla ehl-i beyt tabiri, ailede bulunan bütün fertleri birbirinden ayırmaksızın ya da bir kısmını bir kısmına tercih etmeksizin hepsini içine alacak bir anlam genişliğine sahiptir. Bu anlamda hiçbir kimse, ailede bulunan ve birlikte aynı mekânı paylaşan herhangi bir kimsenin ‘eşini ya da çocuğunu’ ev halkından saymamazlık edemez.
Kur’an-ı Kerim’de özellikle iki yerde kullanılan ‘ehl-i beyt’ kavramında evin hanımı, ailenin en önemli unsuru olarak sayılmıştır. Bu hususu şu iki âyette rahatlıkla görmek mümkündür:
“Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı, kocam da ihtiyar olmuşken nasıl doğurabilirim? Doğrusu bu şaşılacak bir şey, dedi. Ey evin hanımı/Yâ ehle’l-beyt! Allah’ın rahmeti ve bereketleri üzerinize olmuşken, nasıl Allah’ın işine şaşarsınız? O, övülmeye layıktır, yücelerin yücesidir, dediler.”
“Önceden, sütannelerin memesini kabul etmemesini sağladık. Musa’nın ablası: “Size, sizin adınıza ona bakacak, iyi davranacak bir ev halkını/ehl-i beyti tavsiye edeyim mi?” dedi.
Bu her iki âyette geçen “ehl-i beyt” terimi, evin hanımları hakkında kullanılmıştır. Kur’an’da bir başka ayette geçen: “Ey ehl-i beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor” pasajındaki “ehl-i beyt” terimi, özellikle Hz. Peygamberin hanımları ve çocukları için kullanılmıştır. Bu yüzden ilk müfessir tabakası içerisinde yer alan İbn Abbas, Urve b. Zübeyir ve İkrime ‘ehl-i beyit’ten maksadın Hz. Peygamberin hanımları olduğunu ifade etmişlerdir. el-Ahzap Suresi’nin 33. âyetinden hareketle söylemek gerekirse ‘ehl-i beyt’, Hz. Muhammed (a.s)’ın bütün eşleri, kızı Hz. Fatıma, damadı Hz. Ali ve torunları Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’den oluşmaktadır.
O halde Kur’an-ı Kerim’de geçen ehl-i beyt kavramı, bir kimsenin ailesine mensup olan bütün bireyleri içine alacak bir anlam genişliğine sahiptir. Bu açıdan, görüşlerine saygı duymakla birlikte, mü’minlerin anneleri arasında ayırım yaparak bir kısmını ehl-i beytten saymayanların görüşü doğru değildir. Bu konuda sınırlandırıcı anlayışlardan kaçınılmalıdır. Topyekûn ehl-i beyt kavramıyla ifade edilen Hz. Peygamber’in ailesi, bütün İslam ümmetine rol model oluşturacak olan bir ailedir. Çünkü bu aile, Kur’an’da geçen Ahzap Sûresi’nde övülmüştür. Bir nevi bu âyetle onlara, siz sıradan bir aile değilsiniz, dolayısıyla gündelik hayatınızda yapıp-ettiklerinize çok dikkat ediniz, helâl ve haramlar konusunda hassasiyetlerinizi ön planda tutunuz, demek istenmiştir. Bundan dolayı sahabe hakkında bütün Müslümanların itikadı, onlara saygı beslemek ve kötü ifadelerde bulunmamaktır. Özellikle Hz. Ayşe konusunda saygı ifade edilen bir dil kullanılmalıdır. Çünkü Allahu Teala âyet indirmek suretiyle onu temize çıkarmıştır.