Salih Sedat Ersöz

Salih Sedat Ersöz

Ekmek Parası uğruna giden canlar

Ekmek Parası uğruna giden canlar ve Kültürel Faaliyetler

Son günlerde yaşanan felâketler ve çok sayıdaki can kayıpları, doğal afetler sonucu değil, ihmaller ve hatalar zincirinin dahası yapılan işi savsaklamanın ve insan canına önem vermemenin bir sonucu olarak meydana gelen facialar hatta katliamlardır.

Ermenek’te maden ocağında meydana gelen ve 18 canımızın 10 gündür sular altında kalmasına sebep olan olay, tamamen önce işverenin gereken güvenlik tedbirlerini almaması ve kendilerine yapılan uyarılara kulak tıkaması sonra da, işyerine gelen denetim elemanlarının işlerini düzgün yapmamasından kaynaklanmıştır.

Madeni su basmadan henüz 3 saat önce, bir işçinin başlarındaki mühendise, ‘daha önce matkapla kazamadığım yerler kolaylıkla dökülüp elimize geliyor. Zemin çok nemlenmiş. Burası acilen terk edilmeli’ uyarısına mühendis, ‘bir şey olmaz’ cevabını veriyor ve 3 saat sonra da facia yaşanıyor. Ayrıca, işyerine teftişe gelen denetim elemanları lüks villalarda içkili yemek sofralarında ağırlanıyor, arkasından da göstermelik yaptıkları denetim sonucunda olumlu rapor verip gidiyorlar. Şimdi bütün bunlardan sonra yaşanan facia, kaza veya doğal afet mi? Yoksa, bir ihmalin hatta ihanetin sonucu meydana gelen bir katliam mı? Elbette ikincisi…  

İşverenin, 3 aydır maaş ödemediği ve köle gibi çalıştırdığı işçiler ile onların ailelerinin ve çocuklarının yürek yakan dramlarına ve işveren tarafından verilen yemek kaldırıldığı için madende evden getirdikleri azıkları ayaküstü yemek zorunda kalan yüzleri kömür karası olsa da yürekleri tertemiz olan işçi kardeşlerimizin acıklı durumlarına ne demeli? Vicdan sahibi bir insan bunlara nasıl sebebiyet verebilir?   

Ya Isparta’da meydana gelen ve elma toplamaya giden işçileri, 23 kişilik midibüse 46 kişi doldurduktan sonra, aracı devirerek 18 kişinin ölümüne 29 kişinin de yaralanmasına sebep olan zihniyete ne demeli? Böyle bir felâkete bilerek zemin hazırlayanlar, göz göre göre faciayı buyur edenler ve onlarca canın telef olmasına yol açanlar nasıl bir vicdan taşıyorlar acaba?

Birde İstanbul boğazında meydana gelen facia var ki, bu da diğer olaylar gibi tamamen bilerek felâketi davet etmenin adıdır.  Savaştan kaçarak kendilerine yeni bir hayat umuduyla yola çıkan Afganistan ve Suriye uyruklu 12’si çocuk, 7’si kadın 43 mültecinin yolculuk macerası Boğaz’da acı bir sonla bitti. 24 yolcu kapasiteli tekneye doldurulan 43 yolcudan sadece 7 si kurtarıldı. 24 kişinin cesedine ulaşılırken diğerleri hâlâ kayıp.  

Şimdi bu olaylara kaza demek veya doğal afet demek mümkün mü? Bütün bu olaylar, görevlerini hakkıyla yapması gereken insanların, işlerini savsaklamasının, gereken hassasiyeti göstermemesinin ve insan canına önem vermemesinin bir sonucudur. Birkaç kişinin yaptığı ihmal ve hata yüzünden –ki bunun adı ihanettir- onlarca can ölüme veya ömür boyu sakat yaşamaya mahkûm olmaktadır. İnsan canı bu kadar ucuz olmamalı.

Ekmek parası uğruna yerin 375 metre altında çalışmaya mecbur olan ve aileleri adına büyük fedakârlıklara katlanan insanları kendi çocukları kabul ederek ona göre davranmaları gerektiği halde günlerdir çamurlu suyun içinde kalmaya mahkûm edenlerden hesap sorulmalıdır. Yine ailelerine götürecekleri ekmeğin derdinde olan insanları 23 kişilik midibüse hayvan doldurur gibi 46 kişi dolduran ve bu insanları ölüme sürükleyenlerden hesap sorulmalıdır. Aileleriyle birlikte canlarını kurtarma ve kendilerine yeni bir hayat kurma derdinde olan insanların hem parasını alan hem de onları bilerek denize dökenlerden hesap sorulmalıdır. Bütün bunlar kaza değil cinayettir. Bu cinayetlere sebep olanlar onlarca insanın kanına girmelerinin hesabını vermelidirler. 

***   ***   ***

Geçtiğimiz Cumartesi günü, hem TYB’nin hem de Uluslararası Mevlâna Öğrenci Derneği ile İki Doğu İki Batı Öğrenci Derneği’nin aynı saatlerde programları vardı. TYB’nin programına konuşmacı olarak katılan Yıldız Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç Dr. Vefa Taşdelen, metafizik konusu ile ilgili bilgiler verdi. İnsanların tarih boyunca kendilerine “nereden geldik, nereye gidiyoruz, niçin yaratıldık” gibi sorular sorduğunu ancak bunun cevabını da ancak akıl, zaman ve mekân dairesi içerisinde cevapladığını söyleyen Taşdelen, metafiziğin konusunun akıl, zaman ve mekân dışındaki olgulara yönelik olduğunu belirtti. İslam dünyasında Tanrı inancının içselleştirildiğini, günlük hayatın her safhasında bu inancın görüldüğünü, “hırsızlık yapmam, iftira atmam, hak yemem, kötülük yapamam” gibi çeşitli söylemlerin arkasında Allah korkusunun yattığını belirten Taşdelen, batının ise bu konuda halen bir arayış içerisinde olduğunu söyledi.

Uluslararası Mevlâna Öğrenci Derneği ile İki Doğu İki Batı Öğrenci Derneği’nin düzenlediği programda da, Yurtdışından gelen ve Konya’da öğrenim gören misafir öğrencilerin yeni öğretim yılı açılışı yapıldı. Yüzlerce kişinin katılımı ile yapılan program oldukça duygu yüklü bir ortamda gerçekleştirildi. Ana yurtlarından kalkıp gelen ve bize Allah’ın bir emaneti olan bu çocuklara sahip çıkmak, onlarla ilgilenmek bizler ve tüm vatandaşlar için bir görev, inancımız açısından da bir vecibedir. 

TYB’nin önümüzdeki Cumartesi programında da, muhterem Mehmet İncili ağabeyimiz, Allah dostlarından Mehmet Zahid Kotku’yu anlatacak. İl Halk Kütüphanesi salonunda saat 13.00 de yapılacak olan programa tüm vatandaşlarımız davetlidir.  Sağlıklı ve mutlu kalınız efendim.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar