Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Ekmek ve Kan
21. yüzyılda bütün bir dünyanın gözü önünde bir halk kendi diktatörü tarafından kıyıma uğratılıyor. Sadece insanlar değil, koskoca bir medeniyet bakiyesi yok ediliyor. Bütün feryatlara karşı, İslam’ın medeniyet hafızası boşaltılıyor. Dünyanın neresinde görülmüş böyle bir tiranlık, bir yıkım ve vahşet?
Bir yıkım var, bilâd-ı Şam’da… Kendi içinden çıkmış bir cellât ve taifesi, halka rağmen kendi halkını yok ediyor. Acaba kutsalı olan, bir kutsala aidiyeti olan bir kimse, bunu yapabilir mi? Afganistan’da birkaç buda heykelini yıkan Taliban’a karşı, sesini yükselten çağdaş dünya, Suriye’de yıkılan İslam eserleri konusunda niçin susuyorsunuz?
21. yüzyılın diktatörleri bir bir tarih sahnesinden çekiliyor, el çektiriliyor halkları tarafından zorla.. Bütün diktatörlerin zihin dünyasında yönettiği ülke, özel mülkiyet olarak telakki ediliyor. O mülkte yaşayanlar da sanki onun bağında, bahçesinde çalıştırdığı ırgatlar. Oranın asıl sahibi bu ırgatlar değil, başlarında bulunan çavuş! İşte, Mısır, Tunus, Libya ve Yemen’den sonra topyekun solcusu, liberali, ateisti, Müslüman’ı mevcut eli kanlı diktatöre karşı başkaldırmış. Artık halklar kendilerini, kendilerinin yönetmesini istiyor. Buna geçit verilmeyince, halkça bir düzen kurmak adına bir mücadele başlatılıyor, Suriye’de.
Kırmızı çizgi neyse, neredeyse bütün kırmızı çizgiler aşılmasına rağmen, bir ülke, zalim bir cellat tarafından katlediliyor, adeta Suriye, bir mezbaha haneye çevrilmiş durumda. Bu cellada kim dur diyecek, daha… BM, Güvenlik konseyi nerede? Bu ölenler insan değil mi? Halkların geleceği, birkaç ülkenin kararına mı bağlı? Hani nerede demokrasi, parmak hesabı? Niçin 5 ülke bütün bir dünyanın kaderine hükmediyor? Halklar bu zalimane tutumu ne zaman anlayacak ve ne zaman bu küresel zulme dur diyecek?
Bir kıyım sürüyor, Suriye’de… Denkler karşısında bir savaş değil bu.. Siyonist İsrail’in Gazze’ye saldırısı ne ise, Siyonistlerin güdümünde olan katil Esed’in Müslüman halka saldırısı, aynı…
Abdülhakim Arvasi Hz. lerine, birisi: “Efendim dua edin de ümmet-i Muhammed kurtulsun!” demiş. O da: “Var mı ki ümmet-i Muhammed, eğer varsa kurtulur” buyurmuşlar. Maalesef bugün Müslümanlar, çok olmalarına rağmen gönüllerine dünya sevgisi ve dünya nimetlerini kaybetme korkusu düştüğü için, selin önündeki çer-çöp gibi olmuşlardır. Batı tandanslı insan hakları örgütlerinden cılız kınamalara rağmen, İslam âleminden gür bir ses yükselemiyor. İslam İşbirliği Teşkilatı da aynı sesi yükseltemiyor.. Koyu bir karanlık çökmüş İslam âleminin üzerine. M.Akif’in dediği gibi, “bu karanlık gecenin yok mu sabahı/mahşerde mi biçarelerin yoksa felahı?”
Eğer Suriye halkı bu mücadeleyi sonuna kadar sürdürebilirse, mutlaka zafer onların olacaktır. Artık yolun sonu görünüyor ama yolda olan mücadeleci bu halka yardım etmesi gerekenler nerede? Bu yardım sadece battaniye ve ekmek yardımı olmamalıdır. Zaman, Kudüs’ü fethe çıkan Salahaddin Eyyubi’nin dediği gibi… Hani ona, Müslümanlar, Allah seni muzaffer kılsın, duasında bulunurken, onun söylediği bir söz var, onlara: “Bugün İslam’ın, sadece sizin dualarınıza değil, kılıçlarınıza da ihtiyacı var.” Bu yönüyle de direnen halkın desteklenmesi gerekir. Hakeza Filistin için de aynı temenniler.
Bir halk ekmek kuyruğunda… Üzerlerine füze yağdırılıyor ve 100 kişi orada can veriyor. Bu nasıl bir cinnet halidir? Sanki Suriye halkına, kendi içinden çıkan cellâtlar, ya kanı ya da ekmeği seç? diyorlar. Ey sağır kesilen insanlık, ey kalbi çıkarılan dünya halkları! Ey, vicdanını henüz kaybetmemiş insanlık! Ne zaman zalimlere dur diyeceksiniz, dur diyeceğiz?