Esat Çoğal
EVİN KÜÇÜK FARESİ
Sevgili nitelikli okurlarım ; içinde yaşadığımız şu güzel vatanımız hangi sıkıntıyla karsilasirsa karşılaşsın hiç birimizin vatanımız için , bana ne demiyeceğine kesinlikle inanıyorum ve verdiği ders büyük olan küçük hikayeyi paylaşmak isterim.
* Evin minik faresi, duvardaki çatlaktan bakarken çiftçi ve
eşinin mutfakta bir paketi açtıklarını gördü. Kendi kendine:
- "İçinde hangi yiyecek var acaba ?" diye düşündü.
Bir süre sonra gördüğü paketin bir fare kapanı olduğunu
anladığında yıkılmıştı.
- "Evde bir fare kapanı var!, evde bir fare kapanı var!" diye
bağırarak telaşla bahçeye fırladı.
* Minik fareyi telaş içinde gören tavuk, umursamaz ve bilgiç
bir tavırla başını kaldırdı ve gıdakladı:
- "Zavallı farecik...Bu senin problemin benim değil. Bana bir
zararı olamaz küçücük kapanın" dedi.
Tavuktan destek bulamayan farecik bu sefer telaşla
koyunun yanına koştu ve,
- "Evde bir fare kapanı var!, evde bir fare kapanı var!" diye
adeta çırpındı. koyun anlayışla karşıladı ama,
- "Çok üzgünüm fare kardeş ama dua etmekten başka
yapacağım bir şey yok. Dualarımda olacağından emin ol"
dedi.
* Minik fare çaresizlik içinde ineğe döndü ve ,
- "Evde bir fare kapanı var, evde bir fare kapanı var!" dedi.
İnek ;
-"Bak fare kardeş, senin için üzgünüm ama beni
ilgilendirmiyor." dedi.
Sonunda farecik, başı önde umutsuz şekilde eve döndü.
Çiftçinin fare tuzağı ile bir gün tek başına karşılaşmak
zorunda olduğunu anladı....
* O gece evin içinde sanki ölüm sessizliği vardı. Minik
farecik aç ve susuzdu. Tam yorgunluktan gözleri kapanacaktı
ki birden bir ses duyuldu.
Gecenin sessizliğini bölen gürültü, fare kapanından geliyordu.
Çiftçinin karısı, ne yakalandığını görmek için yatağından
fırladı ve mutfağa koştu.
Karanlıkta kapana, zehirli bir yılanın kuyruğunun kısıldığını
fark edememişti.
Kuyruğu kapana kısılan yılanın canı yanıyordu ve aniden
çiftçinin karısını ısırdı.
* Çiftçi, karısını apar topar doktora götürdü. Doktor,
zehiri temizledi sardı. Çiftçi karısını eve getirdi, yatırdı.
Karısının ateşi yükseldi ve bir türlü düşmüyordu. Kadıncağız
ateş ve ter içinde kıvranıp duruyordu.
Böyle durumlarda taze tavuk suyunun gerekli olduğunu
herkes bilir, çiftçi de bıçağını alıp bahçeye koştu.
Karısı taze tavuk suyu çorbasını içti, biraz kendine geldi.
* Karısının hastalığını duyan komşular ziyarete geldiler.
Onlara ikram etmek için çiftçi koyunu kesti......
* Çiftçinin karısı gittikçe kötüye gidiyordu. Yılan, belli ki
çok zehirliydi. Birkaç gün sonra çiftçinin karısı iyileşemedi ve öldü.
Cenazesine çok sayıda kişi gelince hepsine yeterli et
sağlamak için çiftçi ineği mezbahaya yolladı.....
* Fare tüm bu olanları büyük üzüntü ile duvardaki deliğinden izledi.
Birisi, sizi ilgilendirmediğini düşündüğünüz bir tehlike ile
karşı karşıya ise hepimizin aynı tehlikede olabileceğini hatırlayalım.
İçinde yaşadığımız vatanımız, içerden ya da dışardan bir sıkıntıyla karşılaşırsa sadece içerdekiler değil seyirci kalan kardeş ve dindaşı olduğumuz ülkelerde çok zarar görecektir.
Hoşça sağlıcakla kalın ama en önemlisinemlisi , "Bana ne " demeyen Adam gibi Adam Kalın.