Mustafa Yiğit
Fransız Parlamentosud
Fransız Parlamentosu Otel Ruanda’yı izleseydi
Fransa “Avrupa’nın siyasi patronu benim, ben ne dersem o olur” şeklinde bir havaya girmiş durumda.
Fransa’nın bu tavrını biz önce Libya’da gördük.
NATO’ya, Birleşmiş Milletlere kalmadan ben bu işi hallederim diyerek ön almaya kalkıştı.
Libya’ya ilk müdahale sinyali ondan gelmişti.
Libya’ya giren NATO kuvvetlerinin en ön saflarında onlar vardı.
Hatta buraya girerken“bu bir haçlı seferi”dir dedi Fransa.
Ancak kimse o gün gıkını çıkarmadı.
Arap baharıydı ne de olsa yaşanan.
Fransa’nın bu kadarcık kusurunu da sineye çekecektik.
Yeni dünya düzeninde her şey yeniden şekillenirken eski husumetlerin gündeme gelmesi anlamsızdı.
Onlar gündeme getirseler bile biz Müslüman ülkeler duymazlıktan gelmeliydik.
Çünkü onlar bize ileri demokrasiyi getirecekler ve hepimiz demokrasiden çılgına dönecektik.
Bizim gibi gayri medeni (!) toplumları medenileştirme operasyonları yapılırken Fransa’ınn bu yenilir yutulur gibi olmayan cümlelerini de yutacaktık.
Gerçi daha önce de ABD, Irak işgali için aynı şeyi kullanmıştı.
Bush o günlerde “Haçlı Seferi” olarak nitelendirmişti Irak işgalini.
Biz, o gün de demokrasi getiren ABD’ye çıkıp şöyle bir “buğuz” bile edememiştik.
Ne de olsa reel politik buna izin vermiyordu.
Uluslar arası ilişkiler, dengeler, konjonktür hazretleri adına ABD’nin bu işgalini mazur gösterecek şeyleri söyledik hep bir ağızdan, hala kendi içimizde ikna olamadığımız cümleleri…
Ve şimdi Sözde Soykırım Yasa’sı Fransa Meclisinden geçti…
Bundan sonra Fransa Yasaları “Soykırım olmamıştır” diyenleri cezalandıracak.
Böyle düşünenleri suçlu sayacak.
Fransa’da yaşayan Türkler potansiyel suçluymuş gibi dolaşacaklar bu ülkenin sokaklarında.
Tarihte bu konuda sicili en temiz millet olan Türklere Fransızlar tarafından böyle bir suçun isnad edilmesi ise gerçekten trajikomik bir durum.
İkinci dünya savaşı sonrasında Cezayir’de yaşanan soykırımı belki bizler görmedik.
Ancak 1990’lı yıllarda Ruanda’da soykırımın en şiddetlisini uygulamış olan Fransa’yı hepimiz biliyoruz, canlı şahitleriyiz.
Orada nasıl bir soykırım gerçekleştiğini görmek isteyenler, Otel Ruanda filmini izlesinler.
Aynı millete mensup iki kabilenin nasıl bir birleriyle savaştırıldığını silah tüccarlarının buralarda hangi dümenleri çevirdiğini görsünler.
Fransızlarca kışkırtılan kabilelerin bebekleri, kadınları nasıl da acımasızca katlettiğini izlesinler…
Filmde yerli halkın sığındığı oteldeki insanlar kendilerini kurtarmak için geldikleri sandığı Fransız ve diğer Avrupa devletlerinden askerlerin sadece Avrupa ülkelerinin vatandaşlarını alıp götürdüklerini gördükleri sahneyi izlesinler…
Fransız Parlamentosu karar vermeden önce Otel Ruanda’yı izlemeliydi.
Aslında Batının ileri demokrasi işte budur...
Etnik, mezhebi savaşlar çıkarmak ve bu savaşlar sonunda o ülkeleri parçalamak…
Fransa’ya en büyük tepkiyi göstermek ırkçılık konusunda en masum tarihe sahip bu milletin hakkıdır.
Ancak korkarım ki, muhtemelen yeni dengeler oluşacak, yeni uluslar arası ilişkiler konsepti kurulacak ve biz Sarkozy’nin Türk tarihine kara leke çalan atraksiyonunu da sineye çekeceğiz… Artık bu dengeler de bu yeni konseptte beni sıkmaya başladı.