Mustafa Yiğit
Geç olmadan aklımızı başımıza alalım!
Siyasetçisi, askeri, aydını, medya mensubu, bu ülkenin bu hale gelmesinden sorumlu herkes ama herkes bir an önce şapkasını önüne koyup düşünmeli. Biz nerede yanlış yaptık? Neden böyle bir noktaya geldik? Biliyorum, hepsinin bir biriyle görülmedik bir hesabı var. Yok imam hatipler, yok Kemalizm, yok 28 Şubat. Bu hesaplar biran önce görülmeli. Nasıl görürsünüz, siyasetle mi siyaset dışı mı olur bilmem, ama hesabınızı çabuk görün. Çünkü bu hesap görülmezse üstü örtülü savaşınızın faturasını yine bu millete ödetmeye çalışacaksınız. Bunu görmek için kahin olmaya gerek yok. Sorun sistem midir, rejim midir, yoksa siyasilerle askeri- sivil bürokrasinin iç hesaplaşması mıdır bunu biran önce ortaya koymanız gerekiyor. Kemalizm karşıtları, rejim karşıtları, din karşıtları, rejim savunucuları, rejim yıkıcıları adınız her neyse, bu ülkenin en verimli yıllarını bozuk para gibi harcadınız. Savaşınızın adını koyun artık! Ancak şunu da peşinen söyleyeyim, bizi bu savaşın dışında tutun. Piyonlarınızı nereden getirirsiniz, lejyoner mi bulursunuz, gladyatör mü orası size kalmış. Ama bu ülkenin gençlerini, geleceğini sizlerin isteklerine kurban vermeyeceğiz. Onlar sizin ortaoyununuzun elinizin altındaki figüranları değildir. Bunu aklınızdan çıkarmayın. Gerçi son günlerde hesaplaşırken belden aşağı çalışıyorsunuz, kiminiz hizb- ut tahrir denen Aczimendi müsveddelerini örgütlerken, kiminiz PKK militanlarını şehirlere salıyor, buna alkış tutuyor ve ülkeyi tekrar kaosa sürüklemek istiyorsunuz. Aklınızı başınıza alın, meşruiyetinizi de bu milletin dışında bir unsurda aramayın. Gerçi dışarılarda meşruiyet aramak sizin ideolojilerinize de, duruşunuza da, dünyayı algılayış biçiminize de uyar. Çünkü bu millete inanmıyorsunuz. Zaten bu milletin değerlerinin ne olduğunu bildiğinizi de zannetmiyorum. Ülkeyi teröristlerin cirit attığı bir ülke haline getirmeye, özelleştirme marifetiyle bir bir satılığa çıkarmaya, Yahudi sermayesine peşkeş çekmeye inanın kimsenin hakkı yok. Hele hele çocuklarımızı sokağa çekmeye onları en güzel zamanlarında sokak savaşına sokmaya hiç kimsenin hakkı yok. Ama yaşananlar bunu yapmaya çalışan birilerinin olduğunu gösteriyor. Beyler sanırım ülkenin geldiği noktayı görmüyorsunuz. Gerçi umurunuzda da değil. Çünkü Bodrumda köpük banyosu yaparken kendinden geçen körpe gençler, sahte şöhretlerle bir anda kendini ilah sanan ve bir ay sonra dipleri boylayan uyuşturucu bağımlısı gençler hep sizin eseriniz. Asıl üzerinde durmamız gereken bu. Gençleri sokağa dökmek değil, sokaktan çekmek gerekiyor. Bu çocuklar, bu gençler geleceğimiz. Avrupa yaşlanıyor, biz ise genç bir nüfusuz ve bu potansiyelimizle, dinamiğimizle yeni dünyada söyleyecek çok sözümüz var şeklindeki iddiamızı sürdürmek istiyorsak, genç yaşta işe yaramaz hale gelecek olan bir nesle sahip olmak istemiyorsak bir an önce önlemimizi almalıyız. Bunun için nereden başlamalı?Eğitim sistemimizi sorgulamak. Yapmamız gereken ilk iş bu. İdealist, ahlaklı bir nesli zaman geçmeden, pişman olmadan yetiştirmek zorundayız. Çarpık, yoz bir eğitim sistemi var. Gençlere buralarda verilen eğitimin niteliğini gözden geçirmek gerekiyor. Milli şuur, güzel ahlak nasıl kazanılır ve gençlere ne şekilde verilir bunun üzerine kafa yorulmalı. Yozlaşma, küreselleşme nedir, ne değildir? Bunların tartışıldığı içeriğe, konsepte uygun bir ders programın uygulanması şart. Sınavlara endeksli bir eğitimin bizi getirdiği noktayı görüyoruz.Kontrol edilemeyen bir gençlik var. Sizin kontrol edemediğiniz gençlik maalesef başkaları tarafından kontrol ediliyor. Neyle mi? Uyuşturucuyla, hapla, kapkaçla, tinerle, terörle. Okullarda her şeyden önce sokağa ilişkin dersler verilmeli. Bu rehber öğretmen vasıtasıyla mı, yoksa psikologlar marifetiyle mi yapılır bilemem, ama bir an önce yapılmalı. Çocuklarımızı, gençlerimizi sokakta bulmadık. Ama maalesef sokaktan topluyoruz. Tinerci, uyuşturucu kullanan, kapkaç yapan bir kuşak gözümüzün önünde yitip gidiyor. Biz birbirimizle didişip dururken, onlar elimizden kayıp gidiyor. Küçük, kısır çekişmelerimiz gözümüzü kör ediyor ve olan biteni göremiyoruz. Son söz: Hesaplarınızı bir an önce görün beyler, ne yapacaksanız bir an önce yapın, siz aranızdaki hesabı görmezsiniz, Allah muhafaza biz bu devletin sonunu göreceğiz.