Servet R. Çolak

Servet R. Çolak

Gelecek nesillere verilen ödev

Türkiye’de kutlanan en güzel günlerden biri de şüphesiz 24 Kasım Öğretmenler Günü. Bu günün 7’den 70’e herkes için ayrı bir önemi  anlamı olduğu gibi, herkes  o gün çocukluğuna iner, ilk heyecanlarını hatırlar. Birçok insan ulaşabildiği öğretmenini ‘O gününü’ kutlar. Öğretmenler nezih insan olduğu için ve büyük vefakarlık taşıdıkları için aynı heyecanla eski öğrencisine hal hatır sorar. Peki gerçekten öyle mi? Senin eski öğretmenin sadece o gün arandığı için aslında kendisini de unutulmuş sayıyor… Üstelik unutulduğunun da farkında…  İşte bu öğretmenleri dinlemek için 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde Konya Öğretmen Evi’ne gittim. Her masada 5- 10 kişilik ‘Ahbab’ gruplar kendi arasında gülmeli eğlenceli konuşuyor.  İçerde, ellinin üzerinde hepsi de emekli olmuş öğretmenler kendi aralarında sanki sıradan bir ‘Gün’müş  gibi sohbetlerine devam ediyorlar. Herhangi bir gruba yaklaşıp ‘Günleri’ni kutladığımda ister istemez diğer guruplarda kafalarını çevirip bana bakıyor. Akıllarında ve bakışlarındaki ifadeyle  ‘Bu kimin öğrencisi ki? Sorusu geçtiğini hissetmemek imkansız.  Aslında hepsi görev yapıyor gibi giyinmişler…  her biri takım elbiseli, kimi kravatlı kimi kravatsız. Sanki birisi bize ziyarete gelecekmiş gibi düşünerek tedbiri elden bırakmamışlar günün usulüne göre de giyinmişler. Kendi utancımdan ellerini öperek ‘Ben deniz, bir muhabirim’ diyerek tanıtıp sizin sorunlarınızı dinlemeye geldim diyorum. Hiç birinini öğrencisi olmadığım gibi hepsi benim öğretmenim düşüncemi onlara iletip yanlarına oturduğumda ‘Ne anlatalım Evlat, sadece bugün mü hatırlayacaksınız bizi’ diyorlar. Utancım kat kat artıyor ama onları kesinlikle dinlemem gerektiğini içimden kendime söylüyorum.

Hepsinin ortak düşüncesi aynı…. ‘Neler yetiştirdik bizler, çoğu doktor, diplomat, mühendis oldu, Hatta benim bir öğrencim ‘Bakan! bile olmuştu..’ diye sitem sevinç söylemlerini veriyorlar. Konya Merkez İmam Hatip Okulundan emekli olan bir öğretmenini bana göstererek ‘Ona git, o sana her şeyi anlatsın’ diyerek konuşmaktan da vazgeçiyorlar.  Vatana, millete hayırlı evlat yetiştirmenin ‘Püf’ noktalarını anlatıyor üstat öğretmen. Bazı konularda mustarip olduğu yüzenden belli oluyor ama alçak gönüllülüğüne vurarak ‘Herkesin canı sağolsun! Biz burada günlerimizi geçiyoruz. Gelende sağolsun gelmeyen de’  diye kestiriyor.

Öğretmen Evindeki diğer gurupların yanın yaklaşarak kendimi tanıttığımda hepsi sırasıyla bişeyler diyor. Çok şikâyetçiler aslında, kendi eski öğrencilerinin arayıp sormamasından geçmişler artık. Öğretmenler Günü’nde bile Öğretmen Evi’ne gelmeyen şehrin büyüklerine kızıyorlar… ‘Konya’da görev yapan birçok insanın burada öğretmeni bulunuyor. Bari bugün, burada küçük bir kutlama yapılamaz mı”  diye kızıyorlar. Neredeyse öfkelerinden benim kulaklarımı çekeceklerdi. Arkasından diğer guruba gidip yeniden kendimi tanıtıyorum ve başlıyorlar anlatmaya. Kantin işletmecisi de o güne özel çaylardan ücret alınmıyormuş muhabbet artsın diye çay üstüne çay veriyorlar bana. Yeni nesle verdikleri eğitimin önemini anlatıyorlar. Türkiye’ye idealist bir nesil yetiştiren bu mimarlar, görev verdikleri insanlardan hatırlanmamaktan şikayetçiler. Son olarak ‘biz görevimizi yaptık sıra sizde ne hünerlerinizi var hele bir görelim’  edasıyla konuşmalarına devam ediyorlar. Asıl dertlerinin gerçekten hatırlanmak olmadığını 25 yıllık emekli bir öğretmen söylüyor. Zor şartlarda bu ülkeye en güzel görevleri yerine getirdiklerini, kimseden bir beklenti içinde olmadıklarını, örnek insan olarak gözlerini hayata yumacaklarını anlatıyor. Fakat ulu çınarın da ortak beklentisi Yılda bir kez olan 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde güzel bir organisyon yapılması…

Yoksa artık sıkılmışlar ‘Her 24 Kasım’da kantincinin Çayları bedava yapmasından…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.