Prof. Dr. Ali Akpınar
Gençlik alarm veriyor!
Hafta Sonu şehrimizde Gençlik ve Sorunları Çalıştayı yapıldı. Ribat Eğitim Vakfının düzenlediği çalıştayda gençlik ve sorunları masaya yatırıldı. Çok değerli konuşmacıların sunum yaptığı çalıştay çok önemli tespitlerden oluşan sonuç bildirgesiyle sona erdi. Dileriz salonlarda konuşulanlar, orada kalmaz, acil olarak hayata geçirilir. Bizim izleyebildiğimiz kadarıyla çalıştaydan aldığımız birkaç notu sizlerle paylaşmak istiyorum.
SEKAM’ın lise gençleri üzerinde yaptığı araştırma sonuçlarına göre, gerçekten gençlik alarm veriyor. Okumayan ve okumaktan haz almayan test gençliği televizyon, internet,akıllı telefon, sigara, alkol, uyuşturucu ve benzeri ağların pençesinde kıvranıyor. Gayesiz, idealsiz gençler, kendilerine hayrı olmayan insanları kendilerine rol model olarak benimsemişler ve onlar gibi kolay yoldan köşeyi dönmenin,meşhur olmanın hesapları içerisinde. Kendine, ailesine, milletine, devletine yararlı olmayı düşünenlerin sayısı oldukça sınırlı.
Çocuklarını eğitmesi ve yetiştirmesi gereken anne baba, bu asıl ve asil görevini sosyal medyaya bırakmış durumda. Artık analığı yalnızca çocuğu doğurmaktan ibaret gören anneler işe, çocuklar kreşe gidiyor. Özel okullarda çocuklar birer müşteri muamelesi görüyor. Artık ayrı özel odalarda çocuklar/gençler, oturma odalarını, yemek sofralarını aile büyükleriyle paylaşmadıkları gibi, tuvalet ve banyolarını bile paylaşmıyorlar. Çünkü artık çocuk odaları özel tuvalet ve banyolu. Böylece çocuklar, aynı evde yaşasalar bile, aile içi iletişim ve ortak kültürden mahrum olarak büyüyorlar. Anne babanım evinde/yanında zannettiği gençler, ellerindeki adı bilgisayar olduğu halde daha çok oyun ve eğlence için kullanılan oyunsayarlar vasıtasıyla başka dünyaların adamları olarak yaşıyor ve onların dümen sularında yetişiyorlar. Belli bir süre sonra anne babanın hayret ve şaşkınlık içerisinde sorduğu kime çekti bu çocuk sorusu, kime olacak tabi ki medyaya çekti cümlesiyle cevap buluyor. Medyanın Çocukları olan bir gençlik yetişiyor!
Üniversite gençliğinin önemli bir kısmı kızlı erkekli evlerde, zamane icadı sütüdyo evlerde kalıyorlar. Şimdi herkesin kız yahut erkek arkadaşı var, arkadaşı olmayanmı var anlayışı revaçta. STK’lar bünyelerinde barındırdıkları sınırlı sayıdaki öğrencilere daha çok yurtçuluk yapıyorlar. Tıpkı Kredi Yurtlar gibi. Aman çocuklar derslerinden geri kalıp okullarından olmasınlar mantığıyla gençlere ruh verilmiyor. Aynı mantık üniversiteye yerleşmeden önce de anne babalarda vardı. Aman çocuğum dersinden kalmasın, sınavda başarısız olmasın diye onlar da çocuklarını ihmal ettiler. Yaz Kur’ân kurslarına bile göndermediler, sabah namaza kaldırmaya bile kıyamadılar (!) Onların test çözme makinası olarak yetişmesine göz yumdular. Çok daha az sayıda öğrencinin kaldığı cemaat evlerinde ise daha çok cemaat merkezli bir zihniyetle yetişiyor gençler. Kendi oluşumunu merkeze alan bir anlayışla.
Veli toplantılarında anne babalar, çocuklarının derslerde nasıl daha başarılı olmasını konuşuyorlar da, nasıl daha iyi ahlaklı olmalarını hiç gündeme bile getirmiyorlar. Değerlerden yoksun bir gençlik yetişiyor. Aslında yetişmiyor, gençlik değersizleşiyor. İşlenen cürüm ve günahlar, daha çocuk sayılır, ilerde düzelir, biz de yaptık gençken mantığı ile geçiştiriliyor ve günahlar kanıksanıyor, günah ve günahkârlara bağışıklık kazandırılıyor!
O halde önce anne babalar olarak sorumluyuz çocuklarımızdan. Sonra akrabalar olarak sorumluyuz. Sonra eğitimciler olarak sorumluyuz. En sonra da yönetici yetkililer olarak sorumluyuz. Ortada boşlukta bocalayan, her şeyi dünyadan ibaret sayan bencil, çıkarcı, vurdum duymaz, şuursuz bir gençlik varsa, bu sıraya göre hepimiz suçluyuz. Yapılması gereken ise, sorumlu olanların ellerini taşın altına koyarak sorumluluklarını yerine getirmeleridir. Unutmayalım gençlik toplumun temelidir. Temel çürük olursa, üzerine sağlam bina kurulamaz. Yine unutmayalım ki, yarınlarımızı ve bugün bizim sahip olduğumuz tüm her şeyi o gençlere bırakıp gideceğiz.