Fahri Kubilay
Gönlünü Ramazan’a açanlar
“Ramazan ayı öyle bir ay ki, insanlık için bir kılavuz olan, içerisinde yol gösterici ve hakkı batıldan ayırıcı apaçık mesajlar bulunan Kur’an o ayda indi.” (Bakara 185)
Yüreklerinin yıkılan yerlerini yapmak, akıllarının tahrip olan yerlerini tamir etmek, iç dünyalarının su alan yerlerini tıkamak, bilinçlerinin bozulan yerlerini onarmak, iradelerinin kaybolan kısmını kazanmak, şahsiyetlerinin eksilen yerlerini tamamlamak için bir fırsat...
Acıkan ruhlar doyurulmazsa, manevi ölümler başlar.
İnsana midesinin açlığını haber veren enzimlerdir.
Mide boş kaldığını bu enzimler aracılığıyla beyne iletir ve insan aç olduğunu fark ederek yiyecek arayışına girer.
Fakat insan, ruhun açlığından, midenin açlığı kadar kolay haberdar olmaz. Çünkü ruhun enzimleri yoktur.
Birçokları, ruh açlığından, manevi bir ölümle burun buruna geldiklerinden haberdar bile olmazlar.
Kur’an’ın bir tabiri vardır: “Giydirilip yaslanmış kalaslar”. Nifak vs. gibi sebeplerle içi boşalmış, dışı içinden daha değerli hale gelmiş, ağaçlar gibi içinden çürümüş insan tipleri için kullanır Kur’an bu tabiri.
Elbisesi kendisinden pahalı beşerler, içini satıp dışına yedirmiş sözde insanlar için.
İşte Ramazan, insanın içinin boşalmasına karşı alınmış ilahi tedbirlerden sadece biridir. İnsanlara dış dünyalarını bir süreliğine iç dünyalarının arkasına atmalarını telkin eder. Ruh bakımını, beden bakımından öne almalarını telkin eder.
Sosyal olarak Ramazan, insanın sahip olduklarının Allah tarafından ona sınav için emanet edilmiş değerler olduğunu hatırlatır.
Paylaşabilenler, bu sınavı verecek olanlardır. Gönlünü Ramazan’a açanlar, elini ve kapısını da yoksula açar.
İşte Ramazan, bütün bu boyutlarıyla, insanlığa açılmış ilahi bir kredidir.
Bu krediyi kimileri har vurup harman savururcasına hovardaca harcayıp tüketir.
Kimileri de alır ve onu katlayarak artan manevi bir sermaye haline getirir. Yoksullaşan iç dünyasını onunla zenginleştirir.
Kimlik ve kişiliğini geliştirir. Duruşunu kavileştirir. Duygu ve düşünce katsayısını yükseltir. Bu ülkenin gerçek sahibi olan Müslümanlar, her Ramazan’ı bu toplumun yaralarını sarmak için bir seferberlik zamanı bilmelidirler.
Sadece aç ve açıkların yardımına değil, aynı zamanda din ve iman bakımından da fakirleşmiş insanımızın yardımına koşmalıdırlar.
Bu ülkedeki inanç yoksullaşmasının, maddi yoksulluktan çok daha vahim sonuçlar üreteceğini unutmamalıdırlar..
Din ve iman fukaralığını, İnanç yoksulluğunu ancak, iman, ahlâk ve erdem zenginliğiyle yenebilirsiniz. İşte Ramazan, o zenginliğin kaynaklarından biridir.
Her sene bir ‘güz yağmuru’ gibi, rahmet olarak üzerimize yağan ‘Kur’ân ayı’ Ramazan, bizlere Allah’ın Kitabı’nı okuyup düşünme, ondan ibret ve öğüt alma, katılaşmaya yüz tutan kalplerimizdeki kiri-pası silme, arınma ve yenilenme imkânı sunmasına ilaveten, daha bir duyarlı, yufka yürekli hale getirdiği insanımızı, gerçek anlamda bir “hayır” yarışına yöneltiyor. Milletimiz, ‘Hayra engel olmak isteyen’(68/12) şer cephesine inat, ‘hayırlarda yarışmaya’(3/114) koşuyor