Fahri Kubilay
Güle güle Muhsin ağabey
Maraş dağlarının karlı zirvesine çarpan Anadolu'nun yağız delikanlısı Muhsin Yazıcıoğlu’nun bedenini donduran soğuk, günlerce, saatlerce Anadolu da ve hatta dünyanın dört bir yanında bizleri de üşüttü.
Yaşamı gelecek nesillere ders kitabı olacak kadar örnek bir mücadele insanını, adam gibi adamı kaybettik.
Gençliğinin en güzel yıllarını 12 Eylül darbecilerinin zindanlarında geçirdi... Dayanılmaz işkencelere maruz kaldı.. Darbecilerin işkence haneleri onun için “Medrese-i Yusufiye” oldu. Kuran’ı 350 defa hatmetti.
Muhtaç olanlara yardım etmek için dernekler kurdu...
İyi bir lider olmanın yanında iyi bir eş, iyi bir baba , iyi bir evlat olmasını biz onu kaybettikten sonra daha iyi anladık..
Hiç eğilip bükülmedi. Ömrü boyunca dik durdu. İnandığı gibi yaşadı. Yaşadığı gibi inandı..
Darbelere, darbecilere, millet iradesine karşı çıkanlara, en açık ve en sert tepki veren lider oldu.
Erbakan'la siyasi rakipti; fakat 28 Şubat sürecinde, "millete çevrilen namluya selam durmam" diyerek, milli iradenin temsilcisi konumundaki Erbakan hükümetine siper oldu...
AK Parti iktidarına muhalifti; fakat bu iktidar aleyhindeki askeri müdahale girişimine en sert tepkiyi göstererek bir kere daha milli irade fedaisi olarak öne çıktı…
Makedonya dağlarında Arnavut UÇK savaşçılarıyla kucaklaşarak, ABD tehdidi altındaki Suriye'ye ve oradaki Filistin mülteci kamplarına dayanışma ziyaretinde bulunarak İslam kardeşliğinin ihyası için çalıştı...
Daima mertlik, yiğitlik, delikanlılık timsali oldu.
Daima dürüstlük, kadirşinaslık, merhamet timsali oldu.
Daima izzet, şeref, haysiyet timsali oldu.
Ahlâk timsali, fazilet timsali oldu.
Fırıldak olmadı. Dik durdu. Düz yaşadı. Sade yaşadı. İktidarı kazanmak için değil gönülleri kazanmak için mücadele etti. Onun için önemli olan iktidar vizesi değil Hakkın rızası idi.
19 Mart 2009’da Karaman’da şöyle diyordu “Duranın da, oturanın da. Yani, ruh bir saniyeliktir. Püf dedi mi gitti. Bunun da nerede geleceği, nasıl geleceği, ne şekilde yakalayacağı belli değil. Bir saniyenize bile hâkim değilsiniz. Bir saniyesine bile hâkim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yok. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz. Allah'ın izniyle hayatım boyunca hep böyle gittim. Allah'ın izniyle olsak da milletle olacağız. Olmasak da, milletle olmayacağız. Yarın ahrette Allah, bize 'Niye iktidar olmadın?' diye sormayacak. Sorsa da 'Vermediniz' diyeceğiz." Şimdi bakın yoldan geldik, yola gideceğiz. Hiçbirimizin garantisi yok”.
Keş dağlarının karlı zirvesinde de Rabbine kavuştu.
Alperen’e de zaten bu yakışırdı.
Onun da dediği gibi, bir saniyesine bile hâkim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, fırıldak olmanın anlamı yok.
Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız.
“Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum.”
Nur içinde yat mekânın cennet olsun Anadolu’nun yağız delikanlısı.
Seni bu millet asla unutmaz unutamaz .yaşamınla ve ölümünle bizlere çok şey öğrettin Muhsin Ağabey..