Doç. Dr. Murat Kayacan
Gülün annesi niye diken olsun?
Alaaddin Tepesi’nin Adalet Sarayı’na bakan tarafında Mevlana’nın “Gülün annesi, dikendir.” sözünün yazılı olduğu bir pankart neredeyse bir aydır duruyor. Bu sözü oraya asanlar, sözün nereye varacağını hesap etmiyorlar mı? Türkiye’de neler olup bittiğinden habersizler mi? Yoksa yazıyı asanlar darbe destekçileri mi? Abdullah Gül’ün ya da AKP’nin il başkanlığının bundan haberi var mı? Yoksa bu ne lakaytlık? Varsa bu ne umursamazlık? Gül’ün cumhurbaşkanlığını engelleyenleri -hem de şehrin göbeğine bir pankart asarak- kıs kıs güldürmenin alemi var mı? Bu pankartı o mekândan sık geçtiğini tahmin ettiğim Sami Güçlü Bey görmedi mi?
***
TGTV’nin web sayfasında muhtıra ile ilgili bir açıklama yapılmış mı bakayım dedim. Evet, vakıf ve derneklerin çatı kuruluşu bir açıklamayla genelkurmay bildirisinin karşısında yer almış. Kendilerini tebrik ediyorum ama bildiride takıldığım iki yer var: “Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal düzeninin korunması en başta milletimizin olmak üzere TBMM ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin sorumluluğundadır.” Anlayamadığım, mevcut anayasal düzeni korumanın niçin en başta milletimizin sorumluluğu oluşu. Anayasa 1980 ihtilalinin sonucu hazırlanmıştır. Dolayısıyla bir an önce yürürlükten kaldırılması gerekir. Metinde takıldığım ikinci nokta şu cümle: “Kutlu Doğum Haftası, yüzyıllardır artan bir ilgiyle tüm dünyada ve ülkemizde kutlanmaktadır.” Bu hafta, 1989 yılından beri kutlanıyor, yüzyıllardır sadece Türkiye’de değil tüm dünyada kutlandığı da nereden çıktı?
***
Ulusalcı terör örgütleri (dernekleri demiyorum) bombalarla, silahlarla yakalanıyor ama Vakıflardan sorumlu devlet bakanı ve başbakan yardımcısı Mehmet Ali Şahin Resmi ideoloji kıskacında “Eğitim Sistemi ve Din Eğitimi konulu panelden dolayı İLKAV’ı kapatma konusundaki aceleciliğini bu konuda göremiyoruz. Evet, sayın bakan bunun izahı nedir?
***
Sakarya’da 92.’si ve Kocaeli’nde de 113.’sü gerçekleşen başörtüsü eylemi Konyalıları ne zaman harekete geçirecek. Yoksa “muhafazakârlığıyla” meşhur Konya’da bu sorun yaşanmıyor mu? Konya’da başörtülüler rahatlıkla öğretmenlik yapıyor, öğrenci olarak sorun yaşamıyor ve garnizonlara asker yakınlarıyla girebiliyorlar da bizim mi haberimiz yok?
***
Yazarımız Mustafa Yiğit’in yazısından: “Cemil Meriç’in duruşu Türkiye’nin dünyadaki duruşu gibi, yüzü hem doğuya, hem batıya bakan çift başlı kartal gibiydi.” Şimdi bu, övgü mü yergi mi? Ortada duruyorsa, durduğu yerin adı nedir? Okuduğum kadarıyla ayağını bastığı sağlam bir zemin yok, yanılıyor muyum?
***
Dün google arama motorunda Veli Küçük’ü tırnak içine alıp arattım 88200 sayısı çıktı karşıma. Sadece tuğgenerali aradığımda ise 411 bin sayısı çıktı. Demek ki bir tuğgeneral, “garip” ilişkileriyle sıradan bir tuğgeneral olmadığını kanıtlıyor. Eskiden kaldırılan her taşın altından Siyonistler çıkardı, şimdi Veli Küçük çıkıyor. Susurluk ile birlikte adı hemen her kirli işler ağında zikredilen ve garip bir şekilde tüm zanlılarla tanış çıkan Veli Küçük'ün adı Ümraniyede bulunan bombalara da karıştı. Genelkurmaydan açıklama bekliyoruz!
***
Hudson Enstitüsü’ndeki toplantıya katılan iki subaydan da şöyle demelerini bekliyorum: “PKK’lıların teslim edilmesini AKP’ye yarar diye bir itirazımız olmadı. Bizim işimiz zaten ülke sınırlarını korumak. Hükümet, ülkemizin meşru yöneticisidir. Irak sınırına asker yığmışken nasıl olur da böyle bir imkânı hükümetimizin işine yarar diye reddederiz!”
***
Kuvayı milliyeciler sardı etrafımızı. Düzenli ordu kurulunca onların görevi sona ermemiş miydi? Ermediyse bir ülkeye iki tane “koruma kollama görevi” üstlenen yapı fazla değil mi? En azından birinin “Biz neciyiz?” diyerek öteki aleyhine yasal yollardan karşı çıkması gerekmez mi?
***
“YÖK, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün kızı Kübra'nın Bilkent Üniversitesi'ndeki mezuniyet törenine başörtüsü ile katılması nedeniyle üniversite hakkında soruşturma açtığı ortaya çıktı.” YÖK bilsin ki, bizim gençlik yıllarımız Ömer Karaoğlu kadar olmasa da Ahmet Kaya dinleyerek geçti. Kısa çöp uzun çöpten hakkını alacak elbette!