Fahri Kubilay
Gürlevik patladı
Toros sıradağlarının Seydişehir’e en güleç, onlarca pınarı ile susuzluğumuzun dermanı Küpe Dağı… Bölgemizin iklim değişkenliklerine en etken yükseltisi, zirvesi ova, ortası mağara, yamacı Kuğulu koca dağ...
Son baharın yağmurunu, kış ayının karını toplayıp bereketinin, bir kısmını böğründen bir kısmını dibinden fışkırtıp rahmetini coşturan dağlardan bahsediyorum.
Hemen ayak ucunda oluşan Kuğulu piknik alanı ferzine mağarasına çıkarken 750 metre yükseklikte dağın göğsünden fışkıran ve Seydişehir halkı tarafından adı halk arasında GÜRLEVİK olarak adlandırılan büyük su kaynağından bahsedeceğim bu hafta ..
Uzun yıllardan beri İlk defa geçen yıl sizlere Gürlevik haberini duyurmaktan mutlu olduğumu söylemiştim. Üzücü kaza haberlerinden, can sıkıcı, ekonomik ve gerginlik dolu siyasi haberlerden bunalanlar için bir soluk olması açıdan Gürleviğe açtım sayfamı.
İlkbaharla birlikte Seydişehir’e özel bir beklenti haline gelen Gürlevik patlaması şahsen benim için kelimelerle anlatılamayacak kadar harika, cümlelere ifade edilemeyecek kadar büyük bir hadise. Görmeyen tasavvur edemez ne kadar anlatılsa da.
Buna birçok neden sayabiliriz ister doğa harikası deyin, ister bereket deyin ne derseniz deyin ama Seydişehir için yöre için nimet, rahmet, bereket Gürlevik’te su patlaması.
Saniyede binlerce litre su küpe dağından çıkmakla bitmiyor. Kilometrelerce çapında bir bölgenin can damarlarına su pompalıyor. Onun fışkırması ile yer altındaki su kaynaklarını besleyerek insanlığa rahmet akıtıyor. Seydişehir’den başlayıp Suğla, etrafındaki havzadan Yalıhüyük, Ahırlı, Bozkır, Çumra, Konya ovasına yer altı kaynaklarına destek vermek için yola koyuluyor.
Seydişehir’in altın gerdanlığı kuğulu park söz konusu olunca zaten akan sular duruyor. Ben şimdiye kadar hiçbir kimse görmedim ki bu güzelliğe hayran kalmasın.. İlk kez gezip görenler bir o güzelliği bir daha yaşamak için kilometrelerce öteden tekrar geliyorlar.
İşte böyle güzel böyle eşiz bir yeri anlatmaya kelimeler yetmiyor. Cümleler tarif etmiyor. Buradan edebiyat falan yapmıyorum tarihi bir not düşmek istedim kendi adıma belki bir gün birileri merak eder okur neymiş bu Gürlevik diye...
İlk defa geçen yıl günlerce yağan yağmurdan sonra akarsuları dolaşma isteği ile başlayan gezinti beni Kuğulu parka kadar götürdü… Havuzun taştığını görünce hemen şelalenin yanına doğru yürüdüm… Yukarıdan gürültüyle gelen suyu görünce görevliden öğrendim ki Gürlevik patlamış
Hep duyduğum ama bir türlü patladığını görmediğim Gürlevik’le buluşma vakti gelmişti… Durur mu o ayaklar! Vakit kaybetmeden suyun insanı dinlendiren o sesi eşliğinde yağmur altında dere tepe demeden coşkunun doğduğu yere geldim...
Ve suyun dağın metrelerce yüksekliğinden gürlemesini görünce Tefekkür dua ettim “Rabbim ne kadar büyüksün. Verdiğin nimetlere bir değil binlerce şükür susuzluktan kavrulmuş insanoğluna dağın böğründen su gürletiveriyorsun. Ne kadar şükretsek azdır..
Görmeli bu güzelliği bu nimeti tüm Seydişehirliler görmeliydi.
Bu güzelliği gördüğüm herkese anlattım. Yerinden tanıdıklarıma telefon ettim. Gelenler oldu ama herkese bu nasip olmadı çünkü kısa süre akıyor kesiliyordu.
Umarım ilçemizde yaşayan herkese Rabbim bu nimetini görmeyi nasip eder.
Şair Bahattin Paslı ağabeyimizin şu mısraları ne de güzel anlatmış Gürleviğin ayakucunu:
Ey Kuğulu’m aç koynunu bizlere,
Üç beş gün bağrında yatmaya geldik.
Solgun benizlere, yorgun dizlere,
Biraz renk, biraz güç, katmaya geldik.
İlkbahara döndürürsün yazı sen,
Çekersin her türlü kahrı, nazı sen,
Kızsan da bizlere, bazı bazı sen,
Biz yine hasbihal etmeye geldik
Eserken başlarda, kayak yelleri Seslensin
KUPE’ye, şazın telleri Kızarınca
YAĞBALIĞI’n pulları
Bazar ekmeğiyle, tatmaya geldik..