Prof. Dr. Ali Akpınar
Haccı ve Kurbanı Hayatımıza Taşımak
İslam’ın en temel ve evrensel iki ibadetidir, hac ve kurban. Her ikisi de tevhid tarihinin derinliklerinden gelir. Ka’be’nin, yeryüzünde kurulan ilk mabed ve onun ilk bânisinin Hz. Adem olduğu düşünülürse… Arafat’ın Hz. Adem ile Hz. Havva’nın buluşma yeri olduğu göz önünde bulundurulursa… Kurbanın Hz. Adem’in iki oğlunun hayatındaki yeri hatırlanırsa bu söylediğimiz daha iyi anlaşılır.
Her iki ibadette sembolik olup çok derin manalar taşır. Allah’ın evi etrafındaki tavaf, diriliş günündeki gibi ihramlı olarak huzurda, Arafat mahşerinde duruş, Hz. Hacer gibi Safa ve Merve tepeleri arasında gidip geliş (sa’)… Hz. Adem’den Hz. İbrahim’e ve son peygambere gelinceye kadarki tüm tevhid önderleri gibi şeytanı alt ediş ve onu taşlayış… Sonra bütün bunları lütfettiği için Yüce Yaratıcıya şükranelik olarak kurbanlar kesiş… Buna bedenden bir tutam saçın kurban edilişini de ekleyip, bu manevî dolumdan sonra ihramdan çıkıp tekrar hayata/dünyaya dönüş. Aslında ihramdan çıkış, hacdaki donanımları hayata/dünyaya taşıma gösterisidir. Hacının sloganı/virdi olan telbiyedeki Buyur Allahım buyur, emir ferman senin Allah’ım, hamd, nimet, mülk/hükümranlık senin Allah’ım. Eşi ortağı olmayan Allah’ım. Ferman senin, emrine itaat benim Allah’ım şeklindeki bu söz verişlerle bunu tespit ediyoruz.
İster hacda kesilsin, ister kurban bayramı günlerinde dünyanın herhangi bir yerinde kesilsin, kurban da dopdolu mesajlar içeren kutlu bir ibadettir. Aslında kesilen hayvanların ne etleri ulaşır Yüce Allah’a, ne de kanları. Allah’a ulaşacak olan, bizim takvamız. Kurbanda ise takva azığını kazandıran güzellikler var.
Kurbanda kesilen hayvanların etlerini bizler tüketiyoruz. O zaman, Allah için kesilen, Allah’a adanıp sunulan kurbanın derununda başka manalar var. O, da malımızla ve canımızla bizim O’nun olduğumuzu göstermektir. Evet biz her şeyimizle O’nunuz. Bize her şeyimizi veren Yüce Allah’tır. Bizler, kurban ibadeti ile yeri ve zamanı gelince malımızı ve hatta canımızı O’na ve O’nun yoluna kurban edebileceğimizi göstermek için kurban kesiyoruz.
Hac ve kurban, yalnızca zenginleri ilgilendiren ve yalnızca kurban günlerinde yaşanan/hatırlanan ibadetler değildir. Tıpkı namazın selamla sona ermeyip, aksine selamla dış dünyaya başladığı gibi. Zira Yüe Allah, müminlerin namazda daîm olduklarını özellikle belirtir. Hac ve kurban da zengin fakir her müslümanın, her zaman ve mekanda yaşaması/yaşatması gereken iki ibadettir.
Şöyle ki: Haccın temel ruknü Ka’be’dir. Bugünkü uygulamadaki hac ibadeti Hz. İbrahim ve mübarek ailesinin (Hz. İsmail, Hz. Hacer, Hz. Sara) hatırasıdır. Yeryüzünün neresinde olursa olsun, her Müslüman her Allah’ın günü, namaz ibadetini eda ederken günde en az beş kere/beş öğün Ka’be’ye yönelmektedir. Namazın sonunda da salavat dualarında Hz. Peygamberle birlikte, Hz. İbrahim ve âlini anmaktadır. Demekki namaz ibadeti ile hac ibadeti arasında sıkı bir ilişki vardır.
Yine namaz ibadeti tekbirle başlar ve aradaki tekbirlerle şekillenir. Tekbir ise, kurban sloganıdır. Kurbanlar, tekbirlerle kesilir. Zaten Kurban günleri, tekbirlerle (teşrik tekbirleri) süslenir. Dolayısıyla namaza duran bir mümin, her şeyi ile Allah’a ait olduğunu, O’nun olduğunu, O’na kurban olmaya hazır olduğunu söylemek ister ve O’nun huzurunda durarak sembolik olarak bunu göstermeye çalışır. Tabiî ki bunu namaz sonrası hayatında ispat ederek, ne kadar samimi olduğunu göstermelidir.
Görüldüğü üzere hac ve kurban, bizim her gün ve hatta her ân aşamamız/yaşatmamız gereken iki evrensel ibadettir. Hac ve kurban ruhunu, yalnızca zenginlere ve senenin birkaç gününe hasretmek son derece yanlıştır. Önemli olan o ruhun adamı olup her yerde Ka’be’ye, o kutlu beytin sahibine yönelebilmek; Allahü ekber deyip her zaman O’nun olduğumuzun bilincinde O’nun yolunda O’na kurban olmaya hazır olduğumuzu gösterebilmektir. İşte ancak o zaman yakınlaşma demek olan kurban, bizi O’na yaklaştıracak ve O’nun edecektir. O ise, O’nun olan kullarını hem dünyada hem de Ahirette sahiplenen ve asla yalnız bırakmayan Yüce Allah’tır.
Haccı ve kurbanı hayatına taşıyanlara, her zaman ve mekanda hac ve kurban ruhunu yaşayanlara müjdeler olsun!