Seyit Küçükbezirci
Hacıveyiszade Mustafa Kurucu
“Bizden Biri”, “Büyük Hoca” Hacıveyiszade Mustafa Kurucu’yu Hatırlamak
Geçtiğimiz Pazar 5 Şubat. Binlerce kitabımla, sayısız küpürümle sığındığım Nalçacı’dan, Yeşilmeram Sitesi altındaki “sığınağım”dayım. Kim gelirse kapıyı açmayacağım, kim telefonla ararsa çıkmayacağım. 5 ŞUBAT HÜZÜN GÜNLERİMDEN BİRİ. Acıların ve hüzünlerin paylaşıldıkça azaldığına hiç inanmadım.
KONYA’NIN “NUTKU TUTULDUĞU” GÜN; “OFUNSOFUN OLDUĞU” GÜN…
Masanın üstünde, el kadar, tek yaprak bir gazete duruyor. “IŞIK GAZETESİ”. 5 Şubat 1960 Cuma günü yayınlanmış; “Konya Basını”nın nadir “Akşam Gazeteleri”nden biri. Akşama doğru yayınlanıyor, öteki günlük gazetelerden bir gün önce ulaştırıyor, “havadisleri” Konya halkına.
5 Şubat 1960 Cuma günü, hemen öğleden sonra, tek yaprak, el kadar “Işık”ın satıcı çocukları, “müvezziler” Konya caddelerinde çılgın gibi koşarak, bağırarak “kıyameti kopardılar”. “HACIVEYİSZADE HOCA VEFAT ETTİ”.
“Günlük siyasi tarafsız akşam gazetesi IŞIK”ın, Mevlâna Caddesi Pürçüklü Sokak’taki küçücük matbaasındaki, “pedal” baskı makinası aralıksız baskı yapıyor, saatlerce, akşama kadar. Ben de kaptım bir tane. Manşetten verilmiş Hacıveyis Hoca’nın vefatı: “Konya Büyük Bir Din Âlimini Kaybetti/Hacıveyiszade Mustafa Kurucu Bugün saat 11.40’da Vefat Etti”.
Konya basının içinde yaşadığım elli iki yılda, bir gazetenin “Işık” kadar aralıksız basıldığını, baskı makinasından çıkan her nüshası kapışılan gazete görmedim.
5 Şubat 1960/Cuma. “HOCA”nın vefatı duyulur duyulmaz şehrin, yani tüm “GONYA’NIN NUTGU DUDULDU”; “GONYA’DA HERKES OFUSSOFUN OLDU”.
BİR ŞEHİR, BİR İNSANI SEVİNCE DEMEK BÖYLE Mİ SEVER?
6 Şubat 1960 Cumartesi. Koca Konya tümden “ölü evi” gibi. Bir ayrılığın hüznü sinmiş sanki, her şeye. Konya işi bırakmış, dükkânlarını kapatmış; herkes Kapı Cami’nde. Cenaze namazını, Ankara’dan gelen “Diyanet İşleri Reisi Eyüp Sabri Efendi” kıldırıyor. Hacıveyiszade’nin naaşı bir “insan denizi”nin elleri üstünde. Üçler’e doğru gidilmek isteniyor; ama “insan denizi” dalgalandıkça yol alınamıyor. Normal zamanda beş, bilemediniz on dakikada yürünebilecek Kapı Cami-Üçler Mezarlığı arası tam iki saatte geçiliyor.
Yaşadığım o saatler… On sekiz yaşında bir gazeteci gencim; ve cenazenin götürülüşünü, gömülüşünü fotoğraflayan birkaç kişiden biriyim.
O, 6 Şubat 1960 Cumartesi günü yaşanan kelimelerle anlatılamaz, fotoğraflara sığmaz. Orada olanlar, o saatleri yaşayanlar bilebilir, ancak. BİR ŞEHİR, BİR İNSANI SEVİNCE DEMEK BÖYLE SEVER. SIRRI NEYDİ BU DENİZ GİBİ SEVGİNİN?
Hacıveyiszade’nin gidişine, o zamanlar, 125 bin kişinin yaşadığı Konya’da on binler katıldı. Aradan bunca yıl, bu yıla göre 52 yıl geçti. Gösterilen sevgi, duyulan saygı eksilmedi, arttı. En azından “O Günler”deki gibi sürdü. Hacıveyiszade’yi gören, vaazlarını dinleyen, öğrencisi olan Konyalılar artık azınlıkta. Hacıveyiszade öldüğü zaman doğanlar bugün 52 yaşında. Görmeyen kuşakların sayısı yüz binlerin üstünde. Onlar da, görmedikleri halde, dedeleri kadar, babaları kadar Hacıveyiszade adı geçince saygı gösteriyorlar. Peki; sırrı ne; bu deniz gibi eksilmeyen, yıl geçtikçe çoğalan sevginin?
Çok düşündüm üstünde. Âlimler, fazıllar, hocalar, yazarlar, çizerler, şıhlar; çok şey yazdı, çok şey söyledi Hacıveyiszade bâbında. Ama, ben hep “halk” denilen, “ahali” denilen kalabalıkların Hacıveyiszade için ne dediklerinin, ne hissettiklerinin, ne algıladıklarının peşindeydim. Bu unutulmayan, eskimeyen; çoğaldıkça çoğalan, bir “efsane” gibi kuşaktan kuşağa geçen sevginin sırrı: “HACIVEYİSZADE MUSTAFA KURUCU HOCA, “BİZDEN BİRİ”YDİ. HACIVEYİSZADE “YERLİ”YDİ. Konyalı, inanılmaz güçteki sezgisi ile “Kendilerinden biri” olduğunu kavramıştı. Ona inanıyordu, güveniyordu… Çoğunun “küçük insan” diye burun kıvırdığı işçiler, bahçıvanlar, seyyar satıcılar, esnaflar, sanatkârlar; çocuklar, Konya’nın “gulağı kesik gopuklar” sevildiklerini biliyorlardı. Hoca’nın yanlarında olduğunu, onlardan yana olduğunu hissediyorlardı.
Darda olanın yanındaydı, elinden geleni yapmaya çalışıyordu. Acı çekenin teselli edeniydi. Umutsuzun içinde umut uyandırıyordu. Zengin, fakir; güzel çirkin; güçlü güçsüz ayırt etmiyordu. Nezdinde ağa da, amele de birdi. Çocukları, karşılaştığı her canı selâmlıyordu. Şimdi Konya’nın bir mahallesi olan Şatır Köyü’ndendi; Şatır toprağı kadar “yerli”ydi.
HACIVEYİSZADE MUSTAFA KURUCU HALÂ DERSE DEVAM EDİYOR
Yaşadığı dönemde umutsuzlara umut sunan; kimsesizlerin kimsesi olmak için elinde olan her şeyle herkese koşan Hacıveyiszade, Konya ikliminde halâ “ders”e devam ediyor. Sevginin, hizmetin değerini anlatıyor. Samimi ol, diyor; “inancının senden istediği gibi yaşa” diyor. “Gururlanma, asla kibirlenme; helâli, haramı ayır; fitne sokma, fitneci olma, halkın arasında bölücülük yapma” diyor. “Alimim, fazılım, kurtarıcıyım” diye kendini “Gara dakım ahali”nin üstünde görme” diyor.
İçinde yaşadığımız “Şişkinlik”ten kurtulmamız için; yaşadığımız sevgisizlikten, saygısızlıktan kurtulmamız için, “Menfaatçilik” esaretinden kurtulmamız için: Hacıveyiszade Mustafa Kurucu Hoca’nın hayat hikâyesini iyi okumalıyız. “İKİ CİHANDA” DA AZİZ OLMAK İÇİN ÖYLE YAŞAMAYA ÇALIŞMALIYIZ.
Hissediyorsanız, “Hacıveyiszade Hoca” Konya’da, sokakta, dükkânda, dergâhta, bargâhta “derse hala” devam ediyor.
KONYA’NIN BÜYÜK KAYBI HAKKINDAKİ İLK YAZI…
Hacıveyiszade Mustafa Kurucu’nun vefat haberini Konya aynı gün, ilk kez IŞIK Gazetesi’nden öğrendi. “Hoca” hakkındaki ilk yazı da Işık’ta “Büyük Kaybımız” başlığı ile Tevfik Kurma tarafından yazıldı. İlk yazıyı, “Hacıveyiszade Tarihçesi”ne not düşmek için aynen yayınlıyorum.
“Bizden biri”, “Gara dakım halktan”, “köylü kökenli”; “irşadçımız”, “tebliğcimiz” HACIVEYİSZADE MUSTAFA KURUCU’YA binlerce “FATİHA”.
Unutulmak istemeyen, devamlı hayırla anılmak isteyenler Hacıveyiszade Mustafa Kurucu’yu örnek almalı…