Prof. Dr. Ali Akpınar
Halkı için kendine kıyanlar ...
Halkı için kendine kıyanlar ve kendi için halkına kıyanlar!
Hep tartışılmıştır ve tartışılmaya da devam edecektir, Osmanlı Sultanlarının saltanat için kendi çocuk/kardeş ve yakınlarını öldürmeleri. Evet, tartışmaya açık bir meseledir bu. Zamanın uleması fetva vermiştir ve bu fetva doğrultusunda bazı uygulamalar da yapılmıştır. Sultan yakınları, yarın öbür gün büyürler ve saltanata göz dikerler, bunun için savaşırlarsa bu fitneye sebep olabilir, diye o çocuklar küçük yaşlarda öldürülmüşlerdir. Osmanlı sultanları içerisinde bu uygulamayı yapıp ardından günlerce gözyaşı dökenler vardır.
Bu uygulamanın temel mantığı, geçmişten beri yaşanan saltanat kavgalarının ve bu kavgalar sonucu ülkenin bölünmesinin, binlerce insanın ölmesinin önüne geçmektir. Onlar, bu uğurda ilerde ülkenin bölünmesi ve binlerce insanın heder olmasını önlemek için, kendi yakınlarının canlarından geçmeyi tercih etmişlerdir. Elbette kolay değildir, tahta oturan bir kimsenin, sırf kendi tahtının selameti için kardeşlerinin yahut çocuklarının kanına girmesi. Ne var ki, böyle bir uygulamanın fetvası alınmış ve uygulama her yeni padişahın tahta çıkışında gündeme gelmiştir. Bu yapılırken de geçmişte yıllarca süren saltanat kavgaları ve bu savaşların hem devlete, hem de ümmete ne kadar pahalıya mal olduğu düşünülmüştür. Nizam-ı âlem için ve ekser ulemanın kavli gereğince bu uygulama sürmüştür. Sözgelimi bu fetvanın uygulamasından önce Osmanlı’nın Fetret Dönemi denilen dönemde, Çelebi Mehmed’in kardeşleriyle yaptığı saltanat kavgalarında binlerce insan zayi olmuş ve bu devrede Osmanlı devleti çok şey kaybetmiştir.
Osmanlı geleneği sonuçta, kendi kardeşleri ve yakınlarından birkaç kişinin kanını dökmeyi, ümmetten yüzlerce insanın kanını dökmeye tercih ederek devletin ve milletin bekâsını hedeflemiştir. Bu gelenek her ne kadar uygulamadan kalkmış olsa da Osmanlı-Türk geleneğinde, hep devlet-millet merkezli planlar yapılmış, devlet-millet aleyhine isyanlar yerel kalmıştır. Hatta çoğu zaman devlet-sultan kutsama noktasına çıkartılmış, kamu hakkı her şeyin üstünde tutulmuştur.
Bunları şunun için hatırlatma ihtiyacı duydum. Kendini millete/vatana feda eden bu Osmanlı geleneği karşısında, bugün özellikle Ortadoğuda, bu gelenekten yoksun kimi yöneticilerin, sırf kendi saltanatları uğruna nasıl binlerce insanı katledebildiğini mukayese yapabilmek için. Bir tarafta devleti-milleti merkeze alan yaklaşım, diğer yanda yalnızca kendi saltanatını merkeze alan yaklaşım. Bir tarafta kendi menfaati için, kendi diktatörlüğünü, zulmünü sürdürmek için kendi insanını kıran, bu uğurda kimyasal silah kullanmak dâhil, her yolu deneyen mantık; öteki yanda zararı kendi çevresinde sınırlamaya çalışan yaklaşım!
Osmanlı Türk geleneğinde devleti-milleti merkeze alan yaklaşım ağır basarken, belki de yakın tarihte çok güçlü devletler kuramayan Arap-Ortadoğu insanında kendi çıkarını merkeze alan bir yaklaşım öne çıkmıştır. Ve bu yaklaşım dün olduğu gibi bugünde oluk oluk kan ve göz yaşının akmasına sebep olmaktadır. İşte Irak, Suriye, Mısır ve işte ötekileri! Değer mi? Bu kan dökenler Ahirette nasıl hesap verecekler? Hiç zulümle abâd olunduğu görülmüş mü?