Ahmet Demirel
Hayal etmek çok güzel
Bugünün gerçekleri Dünün hayalleriydi. Yarının gerçekleri de bugünün hayalleri olacak.
İnsan hayalleriyle yaşar. Hayalinizi yitirmeye başlayınca siz de bitmeye başlıyorsunuz.
Modern dünya hayal gücümüzü elimizden aldı. Herşeyi en çıplak haliyle gösteriyor. Görüntü bombardımanına tutuyor. Gitmediğiniz yerleri bile hayal edemiyorsunuz. Televizyonda, internette oraları da gösteriyor.
Pozitivist ve rasyonalist eğitim sonucu gördüğünüzden başka bir şey olmayacağına inanmaya başlıyorsunuz.
2 kere 2 her zaman dört eder inancı yerleşiyor.
Bu inancın sonucu Allah yokmuş gibi davranmaya başlıyorsunuz Allah'a inansanız da. Hayata müdahele edemeyen bir Allah tasavvuru oluşmaya başlıyor.
Mesela bereket kavramı anlamını yitiriyor böyle düşünen biri için. Ortada olan ne artar ne azalır bu inanca göre.
ÇOCUKLAR HAYAL KURAMIYOR
Televizyon icat olayı hayal kuramaz oldu. Hayal kuracağımız konuları gösterip duruyor.
Eskiden masallarımız vardı. Orada olanları hayal ederdik, kurgulardık zihnimizde. Masalların filmi çekildi o imkanımız elimizden alındı.
Eskiden romanlarımız vardı. Romanları okur orada geçen kişi ve olayları hayal ederdik. Şimdi romanlar filme çekiliyor o fırsatımız da elimizden alındı.
Hikayelerimiz vardı kısa ve uzun. Oradaki senaryoyu biz belirler ve hayal ederdik. Kısa Film vb. diyerek onu da elimizden aldılar.
Bir örnek verelim. Yıllar önce Şule Yüksel Şenler hanımın "Huzur Sokağı" isimli romanını okumuştum. Roman en hoşuma giden romanlardan biri oldu. Geçen yıllarda bu roman dizi film haline getirdi ve senaryolaştırıldı. Bir bölümünün bir bölümüne baktım. aman Allahım benim hayalindeki romanla alakası yoktu. Hayalimdekini yok etmemesi için hemen izlemekten vazgeçtim.
Çocuklarımız hayal kuramıyor. Doğar doğmaz televizyonla tanışan çocuklarımız günün önemli bir bölümünü televizyon karşısında geçiriyor. İzleme ve görme üzerine bir dünya kuruluyor çocuğun zihninde. Sonunda bu bağımlılık halini alıyor ve izlemeden duramıyor. Zaten beynini izleme anında kullanamıyor, beynini kullanması için bir şeyden bahsedince sıkılıyor, dinlemek ve okumak istemiyor.
Eylemlerimiz, önce hayalle başlar. Önce yapacağımızı zihnimizde tasavvur eder canlandırırız. Daha sonra aklileştirir uygulanabilir hale getiririz.
Her şey zihinde başlar iyilik de kötülük de.
İYİLİĞİN HAYALİ
Peygamberimiz bu konuda bizi de yönlendiriyor hatta örnek oluyor. Daha o günden İstanbul’un fethinin hayalini Müslümanların zihnine yerleştiriyor. Neredeyse 900 yıl sonra gerçekleşecek bir hayalin peşine sahabe döneminden itibaren düşmeye başlıyorlar.
Hayaller bir süre sonra hedefe dönüşüyor. Hedefler amaca dönüşüyor. Amaçlar projeye dönüşüyor. Projeler pratiğe dönüşüyor. Kendimden bir örnek vereyim; Iğdır Karakoyunlu’da bir okuma salonu hayali kurdum. Orada şartlar elvermedi. Ayni hayali Konya Taşkent’e taşıdık. Tam araştırma yaparken görev yerimiz değişti olmadı. Aksaray Ağaçören’de bu hayalim gerçekleşti ve orada güzel bir “OKUMA SALONU” açtık.
GÜNAHIN HAYALİ
Günahlar da ilk önce hayalde başlıyor. O günahı önce hayalen işliyorsunuz. Daha sonra zemin oluşturduğunuzda o günahı işliyorsunuz. O yüzden Peygamberimiz işlenen günahları anlatmamamızı ve tasvir etmememizi bizden istiyor. Yani Allah’ın bildiğini kuldan saklayacaksınız. Bazı “Allah’ın bildiğini kuldan saklayacak mıyız?” derler ve işledikleri günahları anlatmaya başlarlar. Bu yanlış çünkü kötülüğün tasviri saf zihinleri bozar.
Necip Fazıl’dan güzel bir anekdot: Kayseri’deydik, Büyük Doğu teşkilatında… Bir adam getirdiler, “şununla iki kelime konuş!” dediler bana…
Adam geldi. Elinde sigara, Ramazan günü, anladım ne tip olduğunu…
Hitap ettim:
“- Sigaranı at da öyle gel karşıma!”
O da aynı şekilde cevap verdi:
“- Allah’ın bildiğini kuldan niye saklıyayım?”
Bu umumî formül…Devam ettim:
“- Allah senin cinsel organının olduğunu da biliyor. Niye saklıyorsun?”
Bozuldu, kala kaldı, hiçbir şeye aklı eremedi.
Dünyaya barış ve adaleti getireceğimiz günlerin hayalini kuruyorum. Ümidimi asla yitirmiyorum. O günlerin gelmesi için gayret ediyorum. Herkesin bu noktada katma değerini ortaya koymasını arzu ediyorum. Bu elzem bir nokta çünkü başarı ekip işidir. Hepimizin toptan Allah’ın ipine sarılması gerekir.
Müslümanlar olarak içinde bulunduğumuz bu zilletten kurtulmamız gerekir. İslam dünyası olarak topyekün bir silkinme hareketine ihtiyacımız var.
Kara gün kararıp kalmaz.
Hayal kurmaya devam edeceğiz. Umudumuzu ve ümidimizi asla yitirmeyeceğiz.
İman varsa imkan vardır. Allah var keder yok.
Besili atlar yetiştirmeye devam edeceğiz.
Kur’an’ın ifadesiyle “Siz işinizi yapın, üzerinize düşeni gerçekleştirin.” Gerisine karışmayın.
Muhabbetlerimle
SADİ ŞİRAZİ’DEN GÜZEL SÖZLER
- eli ayağı kesik bir adam bir kırkayağı öldürdü. yanından bir gönül eri geçti: ''subhanallah ! '' dedi. ''şunun kırk tane ayağı varken, eceli gelince elsiz, ayaksız birinden kaçamadı !
- ''bir haberin gönül inciteceğini biliyorsan sen sus, başkası söylesin. sen bahar müjdesi getir, ey bülbül !; kötü haberleri baykuşa bırak !''
- Kendisinden fazlasıyla iyilik gördüğün kimseye fenalık etmen insanlık değildir...
- Hedefe, okun gezi elindeyken nişan al, ok yaydan fırladıktan sonra değil.
- Aradan bir nice zaman geçmedikçe insanın içyüzü anlaşılmaz...
- Günahsız olan, pervasız konuşur. Muhtesip dolaşırken gocunanlar, terazilerinde dirhem taşı noksan olanlardır...
- Yolda laf atmak değil, adım atmak lazım. Yürümedikten sonra lafın manası kalmaz...
- Elalem harman kaldırırken, vaktiyle tohum ekmemiş olmak ne gevşekliktir...
- Padişahken zulmedersen, padişahlıktan sonra dilenci olursun.
- Eğer yiyip yatmaktan başka bir şey bilmiyorsa, adam hayvandan nesiyle yüksek olur ki?