Hasan Ukdem
HAYATIN KUYTUSUNDA BİR NERGİS: BÜŞRA ATEŞ
Büşra, Arapça ’da müjde, sevinçli haber anlamına geliyor. Büşra Ateş de dünyaya geldiğinde, ailesi bir müjdeyle birlikte, sevinçli bir haber bekliyordu mutlaka. Ancak Büşra Rabbinden bir hediye getirmişti ailesine, o SMA tip 2 hastası olarak dünyaya gelmiş ve müthiş bir hikâye böylece başlamıştı. Okula gitme şansı bile olmayan Büşra Ateş, evde aldığı derslerle üniversite öğrencisi oluyor, roman yazıyor, deneme yazıyor, şiir yazıyor, kapısından öğrenci olarak giremediği okullara konuşmacı olarak giriyor... Hayat, insanlara çeşitli avantaj ve dezavantajlarla sunulurken, insanlar her ne şartta dünyaya gelmiş olursa olsun, dünyada olmayı bir şükür vesilesi kılmalı. Hayatı bir ideal yaşam olarak değil bir imtihan olduğunu bilerek yaşamalı ve yoksunlukları üzerinden öte kazanımları çerçevesinden bakmalı dünyaya. Yok olanın bize bir fayda sağlamayacağı açıkken, var olanı nasıl değerlendirebilirim sorusuna doğru cevaplar bulmalıdır. İste Büşra Ateş bunu başarmış kocaman yürekli bir insan olarak içimizde yaşıyor.
Mutlaka zorlukları var, mutlaka arkasında bu zorlukları aşmasında yardımcı olan yine kendisi gibi kocaman yürekli, fedakâr bir ailesi var. Ancak dışarıdan bakanların göremeyeceği, hayaller, arzular da var. Ben de bir engelli olarak bunu çok iyi anlayabiliyorum. Büşra’nın hayatı bir örnek olarak sunulabilir, toplumun buradan dereceği çok güller de vardır, yalnız şunu bilmeliyiz ki o güllerin dikeni de mevcuttur. Bunu neden yazıyorum? Toplum olarak engelliye bakış açımızı merhamet üzerinden değil de onu anlamak ve içimizden biri olarak kabul etme anlayışıyla düzenleyelim diye yazıyorum. Biz engelliler, engelli olduğumuzu biliyoruz, sizin bunu bakışlarınızla, davranışlarınızla hatırlatmanız gerekmez. Büşra Ateş’i de engeliyle değil eseriyle değerlendirin. Mesela kitaplığınızda mutlaka onun kitabı olsun, okuyun, düşünün. Çünkü hayatın içinde koşturmaktan düşünmeye fırsat bulamayan insanlara çok şey söylüyor Büşra.
Yazının buradan sonrası Büşra Ateş’in kelimeleriyle devam ediyor.
Ben Büşra Ateş 1998 yılında Konya'da SMA tip 2 hastası olarak doğdum. Hastalığımdan dolayı okula da gidemedim ama evde kendi çabalarımla okumayı yazmayı öğrendim. Okula gitmeyi çok istiyordum evimizin karşısında her gün servisle okula giden bir kız vardı. Dedemin kucağında onu izleyip ağlıyordum ben ne zaman okula gideceğim diye. Daha sonra evde eğitim almaya başladım. Fakat 2 yıl önce bazı sağlık sorunlarım dolayısıyla evde eğitime ara verdim. Kendimi boşlukta hissettim o dönemde kendi hayatımdan yola çıkarak ağlayan kalpleri yazmaya başladım. Hastanede çok uzun ve zor dönemlerim oldu ve düşündüm ki her acıdan alabileceğimiz bir ders, öğreneceğimiz bir şeyler olmalı. Hem kendim gibi engelli bireylerin istedikten sonra her şeyi yapabileceklerini göstermek hem de diğer herkese farklı bir bakış açısı kazandırmak istedim küçücük de olsa kendimce.” Ağlayan Kalpler” karanlık bir kuyuda bir ışıltı bulabilmek ve o ışığı diğer insanlara da gösterebilmek amacıyla yazılmış bir kitap. Kolay olmadı tabi ki de ama ben biliyorum ki emek olmadan güzellikler kendiliğinden gelmez. Zorluklarla mücadele ederken tek engelin kendim olduğunu anladım. Hatta şöyle ki kitaptan sonra servisle gördüğüm kızın sınıfına söyleşiye gittim ve bu yıl girdiğim üniversite sınavında o Üniversitenin Psikoloji bölümünü kazandım. İnandığımız sürece şartlar ne olursa olsun istediğimiz şeye ulaşabiliriz. Psikoloji bölümü de benim için çok özel çünkü o zor dönemlerde en çok ihtiyacım olan şey birilerinin beni anlamasıydı. Anlaşılmak istiyor insan. O yüzden umarım hakkıyla yapabilirim. Yolu bulmak için bir arayıştı yaptığım. Dibe çöktüğümü düşündüğüm şey aslında bana yaşamam için bir anlam verdi. Şu an da insanların çoğu bir koşuşturma içinde ama ne için çabaladıklarının farkında değiller. Halbuki hepimizin bir sorumluluğu var ki birbirimiz için bir şeyler yapmak. İnsanın amacı hayatının da yönünü belirler... Hiçbir zaman hayata küsmedim, umudum yıkılmadı. Umut varsa her şey güzelleşebilir yeter ki inanalım diye düşünüyorum.
Ve şiir:
Sarhoş yüreklerin gölgesinden nasiplenen suda yalnız başına kök salan bir nergis misaliyim bugün. Gönülden gürül gürül akan aşkın şarabını içmeye niyetliyim bugün ... Umutlarım kifayetsiz, gözlerinle apansız valsımı tekrar düşlemekteyim bugün... Kaldıysa yeryüzünün cennet kıyılarında, sonsuz mutluluğa selam göndermekteyim bugün... Son ay ışığını görmekteyim bugün... Sevdanın titrek alevinde yanarak ölmekteyim bugün... İçinde sen olan savrulan küllerimi öpmekteyim bugün.
Sevgiyle kalın.