Arif Köse /ey kavmim
Modern Dünyanın Satılmış Ruhları
İnsanlık tarihinin çok eski çağlarından beri para üzerine kurulu kirli bir ilişki vardır. Para her zaman bir güç, parası olan ise güçlü görülmüştür. Bir insanın şeref ve haysiyetinin kaç para ettiğini, haksız bir uygulama için aldığı para belirler mesela. Örnek verelim: Bir memurun, sıra bekletmeden işini halletmek için bir kişiden aldığı para yani rüşvet, o görevlinin haysiyetinin ve şerefinin bedelidir. Ahlaksız bir ilişki için bir dişinin eti karşılığında aldığı para, onun ahlakının bedelidir.
Örnekler ne kadar da iğrenç değil mi? İğrenç ama günlük hayatımızın tam da içinde.
Erdemli insanların, onurlu insanların bir mücadelesi vardır. Bedeli ödenemeyecek kavramlar için mücadele ederler. Ahlak gibi, namus gibi, şeref gibi… Dünyadaki en kıymetli metanın bile teklifini reddedecek kadar önemlidir bu kavramlar karakter sahibi kişiler için.
Hiçbir kirli para satın alamaz değerlerini o insanlardan.
Biz bunu “bir elime güneşi, diğer elime ayı verseniz de davamdan dönmem” diyen Peygamberimizden öğrendik. Vatanının ve bağımsızlığının bedelini kanıyla ödemiş atalarımızdan öğrendik.
Biz, değerleri uğruna ölmeyi göze almış insanlar iken, değerlerimizi iğfal eden modern dünyanın satılmış ruhlarına açtığım bir savaşın ilanıdır bu yazım.
Geziyorum vatanım dediğim şehrimin sokaklarını. Bakıyorum bir eczane. Camında giydirme olarak insan boyunda bir reklam. Kahrolası bir reklam. Bana göre çıplak bir kadın var o camdaki reklamda, işyeri sahibine göre ise belki modern bir bayan. Eğer modernlik kavramı bunlarla izah edilecekse taş devrine dönmeye razıyım. Tüküreyim böyle ilerlemenin, modernliğin içine. Bu eczanenin 5 metre ilerisinde şehrin en kalabalık otobüs duraklarından biri var. Zaten şehrin tam da göbeğinde bahsettiğim yer.
Anadolu’nun pırıl pırıl, al yanaklı çocukları, bu eczanenin camındaki çıplak kadın resmine bakarak büyüyorlar. Kim işletir burayı, cinsi cibilliyeti nedir bilmem ama tek bildiğim var: O reklamı, o çıplak denilebilecek kadın resmini oraya koymak için aldığı para, onun Türk-Müslüman kimliğinin bedeli olmuştur benim için.
Şehrimizin “gelişmişlik” göstergelerinden sayarız AVM denilen alışveriş merkezlerini. Daha 11 yaşındaki evladımla gezerken bu AVM’lerden birini ya oğlumun gözlerini kapatmak zorunda kalıyorum ya da o iğrenç reklamlarla oğlumun arasına girerek perdeleme yapmak zorunda kalıyorum.
Çünkü “modern Konya’nın gelişen yüzü” olarak gördüğümüz AVM’nin içindeki 4-5 mağazada yine insan boyunda reklamlar. Sadece iç çamaşırı giymiş çıplak kadınların olduğu reklamlar. Birinden kurtuluyorsunuz az ilerde bir başkası. Eskiden poşet içi dergiler vardı, ahlaksız yayın olduğu için poşet içinde satılırdı bu dergiler. Şimdi merak ediyorum acaba bu alışveriş merkezlerimize de mi poşet giydirsek?
Ne farkınız kaldı beyim sizin o poşet içi dergilerden. Konya’mızın namlı insanlarının sahibi olduğu AVM’lerden çıplaklık fışkırıyor, ahlaksızlık fışkırıyor, edepsizlik akıyor.
Bulup görüştüğümüz yetkililer ise içi boşaltılmışlığın, kimliksizleşmişliğin itirafını yaparcasına “Bu firmalar dünya çapındaki uluslar arası firmalar, bu reklamları koymak zorundalar, biz müdahale edemeyiz” diyorlar. “Siz buranın sorumlusu, yetkilisisiniz, isterseniz koymazsınız bu çıplaklıkları” desem de kar etmiyor çünkü paranın satın aldığı bedenler gibi bir ilişki duruyor gözümün önünde. Para basılmış, o dükkânlar kiralanmış ve verilen o para karşılığında ahlak iğfal ediliyor.
Gözümüzün içine baka baka milli ve dini hassasiyetlerimizin içine ediyorlar. Çocuklarımızın tertemiz dimağlarında normalleştiriyorlar bu tür edepsizlikleri ve maalesef her yeni nesil, gördüğü olumsuzlukları normal kabul edip üzerine daha da koyarak ilerliyor.
“Öyle bir gün gelecek ki insanlar sokak ortasında çiftleşecek te onlara kimse ses çıkarmayacak” hadisinde anlatılan günlere giden yol, bu günden geçiyor ey kavmim.
Durduracağız, durdurmalıyız bu hayâsız akını.
Birileri para karşılığında Müslüman-Türk kimliğini satışa çıkarmış olsa da, bu kimliğe sahip memleket evlatları olarak buradayız. Mücadelemizi sonuna kadar vereceğiz. Resmi kanallardan başvurularımızı yapıyoruz ve yapacağız. Ama:
Ey bu şehrin STK’ları!
Fakirlere dağıttığınız makarna kadar bu ahlaksız gidişata el atmak ta sizin görevlerinizden biri değil mi? Tamam, yaptığınız işler birbirinden güzel ve elzem. Ama unutmayın, yaşadığınız toplumda ahlak kaybolursa ve kimse iyiliği emredip kötülükten alıkoyma çalışması yapmazsa, dinimizin bizi tehdit ettiği umumi azap gelir ve o gün siz de o makarnaya muhtaç hale gelirsiniz. Yok, milletinizin ahlakını ve dinini muhafaza etmek için çalışırsanız, Allah rahmetini gönderir ve siz de rahatlarsınız. Ümmetin hayır ve zekâtlarıyla çalışan sizlerin hem sesiniz daha gür çıkar, hem de elinizdeki imkânlar bu girişimlerde bulunmak için sade vatandaşlara göre daha fazladır.
Ey kavmimin fertleri!
Vurmadan kırmadan bu tür ahlaksız resimlerin olduğu işyerlerini uyarın. Omurgasız bir yaşam ancak acınacak bir sona gider. Unutmayın taşı delen suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir.
Ve siz, para karşılığında bu toprakların kimliğine ihanet eden, ahlaksızlığı-edepsizliği yaygınlaştıran kişiler. Televizyonu ben yönlendirebilirim, kumanda elimde. İnterneti yönlendirebilirim, klavye elimde. Ama sizin mekânlarınıza türlü sebeplerden gelen insanlar, sizin yerleştirdiğiniz veya yerleştirilmesine göz yumduğunuz çıplak kadın fotoğraflarını görmeden geçemiyorlar.
Merak ediyorum, bu dünyada işiniz iş, devir ye kürküm ye devri de; öteki tarafta ne yiyeceksiniz?