Arif Köse /ey kavmim
HESABINIZI İYİ YAPIN
Hiçbir şey yoktu, sadece Allah vardı.
Ne su, ne toprak, ne ışık, ne zaman, ne ateş, ne hava, ne melek, ne de insan.
Ve Allah insanı yarattı. Yarattığı her şeyi sudan yarattı. İnsan için lazım olan her şeyi de yarattı. Havayı, güneşi, gölgeyi, yıldızları, toprağı, ağaçları, meyveleri, hayvanları, suyu, denizleri, dağları, ateşi…
İnsana, kendi teknolojisi ile yapamayacağı mükemmellikte bir göz verdi. O gözün etrafına kirpik, üzerine kaş verdi. Göz kapaklarının kendi kendine açılıp kapanması özelliğini verdi.
İnsana duyacak kulak verdi.
İnsana yürüyecek ayak verdi Allah. O ayağa parmaklar ve parmaklara farklı sayılarda boğumlar. Tırnak verdi ayak parmağına, topuk verdi insana.
Saç sakal, bıyık ve değişik kıllar verdi Allah insana, kimini kesmeyi emretti kimini de bırakmayı.
Ağzının içine kimi yiyeceği kesecek, kimi öğütecek dişler verdi. Dil verdi, tükürük verdi, kendi kendine atan bir kalp verdi.
Karnına bağırsak verdi insanın ve ona bağlı damarlar. Besinlerden elde edileni toplayan damarlar, oksijeni yüklenen ciğer, o dolu kanı vücudun en ücra köşesine kadar taşıyan incecik kılcal damarlar.
Kendisi avuç içi kadar olduğu halde devasa makinelerin aynı işi göremediği böbrekler verdi Allah insana.
Soluduğu havayı uzaya dağıtmayan, dünyanın etrafında tutup duran bir atmosfer verdi.
Uykuyu verdi Allah insana.
Hayatta kalsın diye suyu verdi Allah. O suyu indiren bulutları verdi. O bulutları sürükleyen rüzgârı verdi.
Yerden ekini bitirdi Allah. Bir tek ufacık tohumu yardı ve onu kocaman yiyecekler haline getirdi.
Allah’ın nimetlerini saysak, bitirebilir miyiz? Asla.
O (c.c.) merhametin sahibidir. Eğer hava insanların elinde olsaydı yeryüzünde bir tek kişi bile sağ kalmazdı belki, ya da su. Rahman ve Rahim olan Rabbimiz, ihtiyacımız olan her şeyi verdi ve vermeye devam da ediyor çünkü O bizi seviyor.
“Rasulullah’ın huzuruna bir grup esir geldi. Onların içinden bir kadın, telaş içinde yavrusunu arıyordu. Onu esirler arasında bulunca hemen alıp bağrına bastı. Yavrusunu kana kana emzirdi. Bunun üzerine Rasulullah bize:
“-Ne dersiniz, bu kadın çocuğunu ateşe atar mı?” buyurdu.
Biz; “Hayır, atmaz” dedik. Bunun üzerine Nebi:
“-Allah’ın kullarına merhameti, bu kadının çocuğuna olan merhametinden daha fazladır” buyurdu. (Müslim, Tevbe, 22)
İşte böyle merhamet sahibi bir Rabb’in kullarıyız. Allah merhametini 100 parçaya bölmüş ve sadece 1 parçasını dünyaya göndermiştir. Dünyanın başından sonuna kadar merhamet edecek olanlar (insanlar, cinler, hayvanlar), bu 1 cüzün parçalarıyla merhamet gösteriyorlar.
Peki, bizi bu kadar nimetlerle rızıklandıran ve merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’a karşı biz ne yapıyoruz?
O’na verdiği nimetlerin karşısında nasıl muamele ediyoruz?
Emirlerine uyuyor, yasaklarından kaçıyor muyuz ya da böyle bir çabanın içerisinde miyiz?
Yoksa imtihan için gönderildiğimiz şu kısacık dünya hayatının nimetleri için Rabbimiz’e nankörlük ediyor, ebedi ahretimizi de tehlikeye mi atıyoruz?
Para diye bir ilah var karşımızda, bir de Allah var.
Allah’a kulluk edenler, faizden uzak duruyor, insanlara olan borçlarını ödüyor, para için başkalarını kandırmıyor-aldatmıyor. Parasını, Allah’ın dini için gereken yerlerde harcıyor, para için kendini helak ta etmiyor.
Paraya kulluk edenler ise daha çok kazanabilmek için annesiyle aynı yatağa girmiş olmak gibi olan faize gidiyor.
Para için insanları kandırıyor, kazıklıyor.
Borcunu elinden gelse hiç ödemeyecek.
Paraya sahip oldu mu kendisini cennette sanıyor.
Para kaybettiği zamansa, evladını kaybetmiş gibi üzülüyor, mahvoluyor.
Şaka falan değil, çoğunuz bu haldesiniz ve çoğunuz parayı Allah’a ortak koşuyor. Allah sadece dilinizde; kalbinizde ise sevgi ve hedef olarak para var, dolayısıyla dünyalık yani ev, araba, yiyecek, giyecek, kadın, vs… var.
Kayısının içindeki kurt var ya, böylelerinden daha şerefli. Böcek kadar değeri yok bu insanların. Vatansızdır zaten bunlar. Para için ne vatan, ne ülke, ne millet, ne din bırakırlar
ne de başka bir kutsal.
Amerika kendi ülkesine ekonomik baskı uygulayıp doların yükseleceğini sezinledi mi koşa koşa varını yoğunu dolara yatırır bu sürüngenler çünkü Amerikan parası, kendi ülkesinin parası karşısında değer kazanacaktır, kendi ülkesi zarara uğrayacaktır ama bizim cücük beyinli sürüngenimiz kazanacaktır, parası çoğalacaktır. Ülkesinin uğradığı zarar onun zerre kadar umurunda değildir çünkü o bir vatansızdır.
Nimetleri veren Allah ama ilahlaştırılan para.
Gözü veren Allah ama para için faize giden biz.
Kulağı veren Allah ama dünyalık için faizli krediye giden biz.
Elleri parmakları veren Allah ama para için kandıran aldatan biz.
Böbrekleri veren Allah ama para için yalan söyleyen biz.
Peygamber olan Musa ve altından buzağıya tapan biz.
Ey kavmim, öleceksiniz.
Sizi 5 dakikanın içinde toprağın içine koyup üzerinizi kapatacaklar.
Uğruna olmadık günahlara girdiğiniz para ismindeki putunuz sizi terk edecek, toprağın üzerinde kalacak çünkü o, yalancı bir ilah. Siz ise toprağın altına girdiğinizde gerçek ilahınızın farkına varacaksınız.
Para kadar yalancı bir yar var mı?
Girdiğiniz günahları bir düşünün, bunlar herkese dev ekranlarda gösterilse, insan içine çıkacak yüzünüz kalır mı? Hangi bir tanıdığınızın yanına varabilirsiniz o saatten sonra?
Peki, insanlardan kaçmanızı gerektirecek o günahları Rabbiniz canlı şahidi olarak görüyor, Allah’tan hiç mi korkmuyorsunuz?
Nasıl bir şeydir bilmem ama bankaya gidip vadeli hesabınızı kontrol ederken, koyduğunuz 1 liranın 1 buçuk lira olmasından dolayı kalbinizde sevinç oluşuyorken, o kalbi size veren Allah’ı hiç düşünüyor musunuz? Bankaya seni götüren ayağı sana Allah verdi. Allah sadece ayak başparmağını alsa doğru düzgün yürüyemeyeceksin. Bankaya gitmeni sağlayan gözü sana Allah verdi, gözünü alıverse kör olup paranın bir işe yaramadığını anlayacaksın. Bankada imza attığın parmakları sana Allah verdi, Allah bir iki parmağını alsa kalem tutamayacaksın.
Nasıl bu kadar nankör olup ta sana her türlü nimeti veren Allah’a savaş açıyorsun?
Şapşal mısın? Dangalak mısın? Akil baliğ mi olmadın? Sarhoş musun? Yoksa kâfir misin de Allah’ın sözleri olan Kur’an-ı Kerim’de kendisine savaş açmak olarak nitelendirdiği faize gidiyorsun para için?
Şimdi bu sözler de sana dokundu değil mi? İmanına da laf ettirmezsin hani, sen ne yaparsan yap, kâmil imana sahip bir Müslümansın değil mi? “Allah ta bağışlar zaten”.
Adam tereyağ üretiyor ama içine margarin ve patates püresi koyuyor, bizi kazıklıyor, ne için? Para için.
Diğeri güya et sucuğu yapıyor ama içinden tavuk eti ve baş eti çıkıyor. Bizi kazıklıyor. Ne için? Para için.
Öteki sözde bal yapıyor ama glikoz kullanıyor, bizi aldatıyor, kandırıyor, kazıklıyor. Ne için? Tabi ki para ismindeki Rabbine kavuşmak için.
Çiftçi kendi yemek için ayrı, bize satmak için ayrı patates ekiyor. Neden böyle yapıyor? Çünkü bize satmak için ektiğine, para isimli Rabbinden gelen vahiy doğrultusunda her türlü kimyasalı, ilacı, zehiri bastı; rabbi olan paraya böylelikle kavuşacak ammaaa kendi aynı patatesi yiyemez, çünkü ölümden korkar, çünkü ekip sattığı patatesin hesabını veremeyeceğini bilir.
Biliyorum ki boşa yazıyorum çünkü akıllanmayan, ders almayan bir millet olduk. Zaten parayı Rab edinenler, parayı Allah’a ortak koşanlar bu yazıyı okumaz, okusa da söverek sapanlayarak okur, okuduklarının doğru olmadığını falan söyler… Çünkü kendini temize çıkaracak. Ben 42 senelik hayatımda hiç kendini kabahatli kusurlu çıkaranı görmedim. Herkesin yaptığı işe bir kılıfı var.
İster kabul edin, ister etmeyin, para bir ilahtır ve çoğunuzun ilahıdır.
Rabbiniz Allah ise, Allah’ın dinine göre yaşarsınız, borcunuzu öder, aldatma-kazıklama-hile yapmaz, faize ve faizli krediye gitmez, yalan söylemezsiniz.
Rabbiniz para, kitabınız da kapitalizm ise, para için haram helal dinlemez, kul hakkı kabul etmez, faizden sakınmazsınız.
Hoca talkımı verdi mi de eyvahı çekersiniz ama iş işten geçmiş olur. Yalancı rabbiniz artık başkalarının elinde dolaşırken, siz Yaratan’ın huzurunda girdiğiniz kul haklarının –ki faiz çok büyük, kitlesel bir kul hakkıdır- veremeyeceğiniz hesabının azabını görmeye başlarsınız.
Dünya 70 sene, ahiret ebedi. Para dünyalık, Allah ezeli.
Hesabınızı iyi yapın.