yazar-50
Hesaplar Tutmadı
2005-2006 sezonunun ilk devresi nihayet bitti. Bitmesine bitti de hesaplar tutmadı. Konyaspor evinde aldığı beraberlikle bazı “otoritelerin” tespit ettiği puana ulaşamadı. En kötümseri 24 puan olur, 26 puan olur derken oynanan kötü futbol neticesinde alınan bir puanla yetinmek zorunda kaldık.
Sanıyorum futbolun güzelliği de çekiciliği de bu olsa gerek. Tahminlere dayalı, skoru belli olmayan bir spor branşı. Dışarıda atmayla değil sahada atarak oluyor. Milyonları peşinden sürükleyen futbol kimine gülerken kimine üzüntü veriyor.Unutulmaması gereken şu ki iyi oynayan hep kazançlı çıkıyor. Dünkü müsabakada Konyaspor takım olarak iyi oynamadı. Hücumda ve pozisyonda çok görülmemize rağmen, gerek gol bölgesinde oynayanlar gerekse hücuma destek verenler tarafından sonuca gidemedik. Acemilikse acemilik, becerisizlikse becerisizlik. Bunların hepsi dün yaşandı. Girdiğimiz pozisyonların üçte biri gol olmuş olsaydı sahadan farklı galip gelirdik.
Tayfun ile Bebbe’nin ilk defa yan yana oynaması teknik heyetin tercihi. İlk devrenin son maçında hocamızın Bebbe’ye şans vermesini biraz yadırgadım. Tayfun ise sağdan soldan gelen ortaları indirmesinin yanı sıra gol atmasını da bilmeliydi. Tayfun her oynadığı maçta pasörlüğe soyunuyor. Hâlbuki gol atsın diye o bölgede oynatılıyor. Bu da bize gösteriyor ki transfer döneminde mevkiye göre alınacaklar arasında santrforda var. Dört tane santraforumuz olmasına rağmen hiç birinden dört dörtlük faydalanmış değiliz. İçlerinden sadece Volkan’ı ilk on birde göremedik. Onu da gördükten sonra karar vermek gerekir. Çocuk milli de oldu ama son on dakikanın gediklisi olmaktan kurtulamadı. Her takım on yedi yirmi yaşlarındaki gençleri oynatırken biz hala bu gençlere güvenemiyoruz…
Maddi destek devam ettiği sürede hiç problem yok ama ya musluk bir gün kesilirse ne olacak? İşte Denizlispor’un hali. Trilyonlarca borca sokulan takımın hali içler acısı. Daha dün bu takım UEFA’da değil miydi? Velhasıl ne yapıp ne edip gençlerin önünü açarak bunlara şans vermeliyiz.
Pazar günkü müsabakaya tekrar dönecek olursak; pozisyon zenginliğini skora dönüştürememenin kaygısını yaşamıştık. Hani derler ya; hırsızın hiç mi suçu yok?
Bu kısır döngüde geçen müsabakanın Vestel tarafından da bu yola itilerek adeta uyutulduk. Attığımız gol bir organizasyon sonucu olmadı zaten. Yasin’in mükemmel vuruşu neticesinde gol geldi. Hakeza Vestel’in attığı gol de uzaktan ve net bir vuruştu ama haftanın, belki ayın, bekli de yılın golü Yasin’in gölü. Şimdiye kadar atılan gollerin içinde ilk üçe gireceği kesin. Otoriteler şayet birilerine iltimas geçmezler ise… Vestel Manisa’nın golü derken bir şeyin altını da çizmiş olalım. Vestel’in takımı bulduğu golün mesafesine sadece attığı golde gelebildi. O mesafede yirmi beş otuz metre falan. Rakibin pozisyonu bile olmadan bir puanı alıp gittiler. Golü yedikten sonra baskı kuran bizdik, lakin iş tersine döndü. Baskı yiyen taraf biz olduk. Nedendir bilinmez ama bir bırakmışlık ve bir salıvermişlik göze çarptı.
Burada orta sahamızda oynayan Batista, Erman ve yeni yeni oynamaya başlıyan Levent’in eksikliği de orta sahamızın bu kadar yükü kaldıramadığını gösteriyor. Zafer orada yapayalnız. Tam bir istikrar abidesi. Bir sezondur aynı çizgide oynuyor. Yük çekmekten o kadar yoruluyor ki zevk yapmaya vakti kalmıyor. Çocuğa bir de sallamasalar. Bunu bir de yönetici yaparsa… Taa basına ayrılan yerden duyuldu. İnsaf yahu. İnsana bu kadar da binilmez ki. Bir de bu işten anladığınız kadar (anladığını sanmıyorum) adamın oynamışlığı var. Bakın onu da kaçırırsınız. Haberiniz olmaz vallahi. Sonra vebalini ödeyemezsiniz. Anlamıyorsunuz bari susun…
Hesaplar tutsa da tutmasa da alınan yirmi iki puan iyi puan. Yerimiz ve konumuzda iyi. Bu iyilikleri çoğaltarak Süper Lig’deki yerimizi belirlememiz gerekir. Hocamızın ikinci yarı için koyduğu hedef, her teknik adam gibi takımına olan güven ve inancın belirtisi. İnşallah istediği gibi olur.