Mustafa Yiğit
Hoş geldin selamet getirdin bereket ayı…
Biraz hüzün, biraz sevinç…
Ben her Ramazan böyle olurum…
Daha çok geçmişe giderim…
Ağustos’un kavurucu sıcağında değil, Ramazan’ın kavurucu sıcağındaki çocukluğum aklıma gelir…
Akşama kadar bekleyiş…
İftar öncesi dağın arasından süzülüp gelen “Armutçu” pınarından soğuk su doldurmak için sıraya giriş…
Suyu testiye doldururken Ramazan topunun patlayıvermesi…
Ardından Ezan sesi… mutluluk… huzur, selamet, kardeşlik, dostluk…
Susuzluğun oracıkta giderilivermesi…
Bir avuç suyla “şükür” kapılarından içeriye girivermek…
Sonra evin yolunu tutmak…
Babam “karpuz” satmadan yeni dönmüş…
BMC’nin motorunun sıcaklığını hala hissedebiliyorum…
Buz gibi karpuzu kabuğunu hiç düşürmeden adeta bir elma gibi soyuyor, o küçük çakısıyla…
Başında kasketi…
Bakkal Süleyman’dan “baba tatlısı” da almış…
Bayılırım “baba tatlısı”na…
Sırf onun için oruç tuttuğumu bile söyleyebilirim o zamanlar… çocukluk aklı ve tatlının dayanılmaz hafifliği diyebilirsiniz buna…
Hep birlikte oturuyoruz iftar sofrasına…
Testiden sular dolduruluyor…
Ben orucumu açmışım çoktan pınarın başında…
Yemekler geliyor… Annem tavuk çorbasının yanına mercimek böreği yapmış, hoşaf var… Hamur işi epeyce abartılmış… Tahinli, haşhaşlı gömbe (ekmek) de gelince bu kanım güçleniyor… Ama ben hepsini yemek istiyorum… Oruç olunca insan böyle oluyor. Çok çok acıktığını düşünüyor. Ancak, bir tas çorbadan sonra bu sofradaki her şeyi yeme isteği geçiyor her nedense… orucun anlamı belki de bu…
İnsan herşeyi ister ama azla yetinebilir aslında…
Baba tatlısından bile bir iki tane alabiliyorum…
İftar sonrası şimdilerde Kent Orman’ın bulunduğu yerdeki camiye gittiğimizi hatırlıyorum.
Çayın kıyısında yüksekçe bir tepede ahşaptan yapılmış mahalle camii.
İki katlı..Bu cami adeta kılimalı gibi….Esiyor içerisi püfür püfür…
Mahallenin bütün çocukları güle oynaya geliyoruz teravih kılmaya…
Bazı büyükler azarlıyor, çok gürültü çıkardığımızı söylüyorlar. Biz aldırış etmiyor ama şunu söylemeliyim ki, namazdan bazı arkadaşların soğumasına bu amcalar vesile olmuştur.
Ramazan da son teravih’e kadar cemaat dayanamıyor çoğu zaman… Ramazan’ın sonuna doğru kopmalar oluyor…
Bayram Namazında ise yeniden cemaat zirve yapıyor, cami doluyor…
O ahşam şirin çocukluğumun camisi şimdi yok, yerinde yeller esiyor maalesef…
Ama aynı ramazan heyecanı bizleri yine sarmaya devam ediyor her seferinde.
Bu akşam ilk teravih kılınacak ve ilk sahura kalkacağız...
Armutçu’dan iftar için soğuk sular getiremeyeceğiz belki ancak yine düşüneceğiz, evinde ekmeği olmayanları, mazlum milletleri… Yaradana kul olmanın bilinciyle dualarımız onlarla olacak…
Tüm İslam aleminin Ramazanı mübarek ve bereketli olsun…