Doç. Dr. Murat Kayacan
Hz. Muhammed (s)'in kalbi yarıldı mı?
Bazı hadis kaynaklarında Rasulullah (s)'ın kalbinin -mecaz olmaksızın- yıkanıp temizlendiğinden söz edilmektedir. Bu yazıda ilgili iki rivayeti ve bu rivayetlerle ilişkilendirilen İnşirah suresinin ilk ayetini ele alacağız.
Aktaracağımız ilk rivayet şöyle: Rasulullah (s) henüz çocuktu ve diğer çocuklarla birlikte oynuyordu. Yanına biri geldi. Onu alıp göğsünü yardı ve göğsünden bir kan pıhtısı çıkarıp attı ve dedi ki: Bu sendeki şeytanın payıdır. Sonra onun kalbini zemzem suyuyla dolu altın bir kapta yıkadı. Onu iyileştirdi (eski haline getirdi) ve çocuklar (durumu haber vermek için) hemen onun süt annesine gittiler ve "Muhammed öldürüldü! Muhammed öldürüldü!" dediler. Hemen süt annesi onun yanına gitti. Muhammed'in beti benzi solmuş haldeydi (Müsned-i Ahmed, XXIV: 320). İkinci rivayete göre, benzer bir olay Hz. Muhammed (s)'in yetişkinliği döneminde de gerçekleşmiştir: Bir gece Rasulullah (s), uzanıp yattığında kendisini uyku ile uyanıklık arasında hissettiği bir sırada yanında iki adamla birlikte bir kimse geldi. Rasulullah (s)'a hikmet ve imanla dolu altından bir kap getirildi. O kimse Rasulullah (s)'ın göğsünü yarıp, kalbini yıkadı. Bu işi bitirmesinin ardından kendisine Burak denilen gayet debdebeli bir binek getirip arz etti ve Rasulullah (s) Cebrail ile birlikte Kâbe'den birinci semaya çıktı (Buhari, Zikru'l-Melaike, X: 484).
Yukarıdaki rivayetlerden ilki oldukça gariptir çünkü Hz. Peygamber (s)'in emzirilmek üzere verildiği annesinin kabilesi Sa'doğulları idi ve orada sadece beş yıl kalmıştı. Dolayısıyla olayı nakleden arkadaşlarının yaşları itibarıyla "nakil güçleri"nin seviyesi dikkate alındığında bu olayın gerçekleşmiş olduğu konusunda soru işaretleri ortaya çıkmaktadır. Rivayette "mecaza hamledecek" bir yönün mevcudiyeti de net değildir. İkinci rivayete gelince, kalbe imanın yerleşmesi için böyle bir operasyona gerek yoktur. Zaten hikmet ve iman fiziki bir şey değildir. Peygamberlerin kalbine iman yerleştirilmesinin bu tarzda olduğuna dair bir ilahi sünnet bilinmemektedir. Ne var ki, ikinci rivayeti "uyku ile uyanıklık arasında" ifadesini içerdiğinden onu yaşanmış bir olayın değil "bir rüyanın aktarımı" olarak görebiliriz.
Yukarıdaki rivayetleri somut olarak gerçekleşmiş olduğunu düşünenler kendilerini teyit için, Rasulullah (s)'ın göğsünün açılmasının kesinliğinin "soru kalıbı" kullanılarak vurgulandığı şu ayeti (Zemahşeri, ts., IV: 775) delil getirmektedirler: "Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?" (İnşirah, 94: 1). Bu ayet, Hz. Muhammed (s)'i peygamberliğe ve müşriklerin tepkilerine karşı koyması için onu hazırlamak anlamında olup yukarıdaki rivayetlerde anlatıldığı gibi ameliyat etmek anlamına gelmez (Sarmış, 2007, I: 35). Ayetin işaret ettiği salt ruhsal bir olgudur. Maksat, onun kalbinin temizlenmesi, saf ve kutsal risaleti algılayacak ve onun ağır yükünü taşıyacak hale gelmesi ve onu tam bir içtenlikle özümsemesidir (Heykel, 2000: 173). Taberi kastedilenin Hz. Peygamber (s)'in kalbinin hidayete, Allah'a iman ve hak bilgisine açılması anlamına geldiği kanaatindedir. Allahu Teala onun kalbini hikmet kabı haline getirmektedir (2000: XXIV: 493). Beğavi de ayetteki genişletmenin Rasulullah (s)'ın kalbinin iman, nübüvvet, ilim ve hikmete uygun hale getirilmesi şeklinde yorumlamaktadır (1997, VIII: 463).
İbn Kesir yukarıdaki ayeti Hz. Muhammed (s)'in kalbinin nurlandırılması, genişletilmesi anlamına geldiğini söylemekte ve yaklaşımına şu ayeti delil getirmektedir: "Allah kimi doğru yola iletmek isterse, onun gönlünü İslâm'a açar." (Enam, 6: 125). Rasulullah (s)'ın göğsünün açılmasından söz eden yukarıdaki ayette olduğu gibi bu ayetteki "açılma" da ona verilen şeriattaki genişlik, kolaylık ve o şeriatın (Hz. Peygamber (s)'in ve müminlerin üzerinde) ağır bir yük olmayışı anlamındadır (VIII: 29). Her iki ayette de "göğsü açmak" fiili kullanılmakta ve "bir kalp ameliyatı" kastedilmemektedir.
Öyle anlaşılıyor ki, belirttiğimiz iki rivayeti de -ikisinden kastedilenin fiili bir ameliyat olduğu yorumuyla birlikte- İnşirah suresi ayetindeki "göğsün açılmasıyla" irtitablandırmak doğru değildir.
Beğavî, el-Hüseyin b. Mesud el-Ferra (ö. 510), Meâlimu’t-Tenzîl, 8 c., 4. bs., Daru Tayyibetin Li’n-Neşri ve’t-Tevzi’, Beyrut, 1997.
Heykel, Hüseyin, Hz. Muhammed (s)’in Hayatı, (çev: Vahdettin İnce), 2 c., Yöneliş Yay., İst., 2000.
İbn Kesir, Ebu’l-Fida İsmail b. Ömer, Tefsiru’l-Kur'ani’l-Azim, 8 C., 2. bs., Daru Tayyibetin Li’n-Neşri ve’t-Tevzi’, Riyad, 1999.
Sarmış, İbrahim, Hz. Muhammed’i Doğru Anlamak, 2 c., 3. bs., Ekin Yay., İst., 2007.
Taberi, Muhammed bin Cerir. (2000). Câmiu'l-Beyan an Te’vîli Âyi’l-Kur'an. 24 c. Beyrut: Müessesetü’r-Risale.
Zemahşerî, Mahmud b. Ömer, el-Keşşâf an Hakâiki Ğavamidi’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvil fî Vucûhi’t-Te’vil, 4 c., Daru İhyai’t-Turasi’l-Arabi, Beyrut, ts.