Prof. Dr. Ali Akpınar
İbadetlerin kazanımlarını korumak!
Umredeydik. İki rekât namazın yüz binle çarpıldığı, Vahyin Kalbi Mükerrem Mekke; iki rekat namazın binle çarpıldığı Peygamber Şehri Münevver Medine’de idik. Şarz Merkezlerine dolmaya gittik. Dolabildiysek, olabildiysek ne mutlu bizlere!
Umre, eğer layığı ile yerine getirilebilirse bir yıllık dinî ders/sohbetten çok daha etkili ve kalıcı izler bırakıyor. Zira bu mübarek yerler, olma ve dolma merkezleri, adeta şarz merkezleri. Asıl önemli olan ise bu doluluğu ömür boyu sürdürebilmektir. Bunun için özellikle gençlerin, hatta temyiz çağında çocukların o mübarek beldelere götürülmesi gerekmektedir. Çocuğumuzun iyi bir okul kazanması için ne dershane ücretleri öderiz de, onların Salih adamlar olması için bir umre parası bize ağır gelir. Tatillerde kaplıca denizlere giden paralar gözümüze gözükmez de bir umre ücreti için olmadık mazeretler ileri süreriz. Aslında insan isterse, Mevla lütfeder. Nice kapıları açıverir, nice fırsatları halk ediverir.
Mübarek beldeler gibi, mübarek aylar ve mübarek geceler de sevap çarpanları bol olan ânlardır. Ne var ki bu mübarek beldelerde ve aylarda kolay kazanılan sevaplar, kolayca tüketilebilmektedir. Tıpkı kolay kazanılan, terlemeden elde edilen mirasların çarçur edildiği gibi.
Kur’ân, namaz ibadetini hakkıyla kılanlardan bahseder, hemen ardından ise namazı koruyanlara dikkat çeker. Gerçekten de namaz kılmak önemlidir, hatta kolay değildir; ama asıl zorlu olan namazı kıldıktan sonra namazın muhafızı olabilmektir. Namazın muhafızı olmak, namaz ruhunu namazdan sonra da devam ettirmek, namazdan elde edilen sevapları tüketmemektir. Biz buna namazın bizi yönetmesi diyoruz. Nitekim ayette bu şöyle ifade edilmektedir: Namaz kıl; muhakkak ki namaz ahlaksızlıktan ve fenalıktan alıkor. (29/45)
Elbette kişinin namaz içerisinde ahlaksızlık, fenalık yapması söz konusu olamaz. Asıl olan namazdan sonra bunlardan uzak kalabilmektir.
Bu söylemediklerimiz diğer ibadetler için de geçerlidir. Yani ibadeti layığıyla yerine getirmek, ardından da onun muhafızı olmak, ondan elde ettiğimiz sevapları tüketmemektir.
Zekâtı vermek önemlidir, daha önemlisi ise zekâtı verirken inciterek, başa kakarak, menfaat bekleyerek vermek gibi şeylerle onun sevabını tüketmemek; verdikten sonra da pişmanlık duymayarak, infak ettim diye haram ve şüpheli şeylere dalarak kazanılan sevapları tüketmemektir.
Oruc tutmak önemlidir, daha önemlisi orucla elde edilen sevapları muhafaza etmektir.
Hac ve umre yapmak önemlidir, daha önemlisi ise hac ve umre yolunda haccın ve umrenin ruhuyla bağdaşmayan davranış ve sözlerden sakınmaktır.
Kur’ân okumak önemlidir, asıl önemlisi ise, okunan Kur’ân’ı anlamak ve gereklerini yerine getirebilmektir.
İlim öğrenmek önemlidir, çok daha önemlisi ise, öğrenilenleri hayırlı yerlerde kullanmak ve ilimle amel etmektir.
Diğer ibadetler için de durum benzerdir. İbadeti yapmak, sevabı kazanmak önemlidir; çok daha önemlisi ise bu ibadetlerle elde edilen sevapları muhafaza edebilmek, onlarla Mizana kadar gidebilmektir. Çoğu insan bundan gafildir.