Zeki Oğuz
İKİ KİTAP
“AŞK”
Elif Şafak’ın “Aşk”ı son haftalarda üzerinde ençok sözü edilen kitaplardan biri oldu. Aslında medyada adı çok yaygınlaşan yazarları ve kitaplarını hemen alıp okumak gibi bir alışkanlığım yok ama Elif Şafak’ı hiç okumamıştım. Bu nedenle okudum “Aşk”ını.
Bir kitabı okuduktan günler sonra, okuduğum şeylerden bana ne kaldı, diye düşünürüm. Nasıl bir iz bıraktı, bana nasıl bir zenginlik kattı gibi.
“Aşk”ta güzel olan dili, etkileyici anlatımı ve iyi kurgusu.
Romanda tip yaratılamamış. Şems her şeyi bilen, sezgileri güçlü bir şaman, Mevlana ise iyice gölgede kalmış.
Romanın anlatımına konu olan tarih Konya’nın kargaşa içinde olduğu bir dönem. Ama romanda gerçek Konya yok. Toplumdan soyut yaşıyor roman kişileri. Elif Şafak için Konya sadece bir “Konya şehri”.
Alaaddin Şems’e tepkili, Sultan Veled Şems’i korumaya, gittiği yerden geri getirmeye memur birer figüran konumunda.
Doğan Kitap’a yakışmayacak denli dizgi hataları var kitapta.
Elif Şafak dönemin toplumsal olaylarına yabancı olduğu için maddi hatalara düşüyor. Ahi Türkmenlerle Fars-Moğol etkisinde kalanlar arasında yoğun, şiddetli bir mücadele yaşanıyor. Mücadelenin taraflarından biri Şems ve Mevlana, diğer taraf ise Ahi Evren ve Türkmenler. Hal böyleyken Şems Yunus Emre’den, Ahi Evren’den örnekler veriyor. Oysa Şems ve Mevlana ancak olumsuz durumlarda anıyorlar hasımlarının adını.
Kadınların okumasına karşı çıkan bir Mevlana var karşımızda. Kerra Hatunun kütüphanedeki kitaplara bile dokunmasına izin vermiyor. Okumayı, öğrenmeyi çok sevdiğini söyleyen evlatlığı Kimya’nın evlendikten sonra bütün okumalarının boşa gideceğini söylüyor.
Kerra Hatuna dergah kültüründe olmayan şeyler yaptırıyor Elif Şafak. Ocak başında yayıkta yağ yaptırıyor. Misafirler için bazlama açtırıyor. Hem de tahta sofrada merdane ile.
İşin doğrusu romanda anlatıldığı gibi bir aşk evliliği değil Kimya ile Şems’in evliliği. Şems’i Konya’da tutabilmek için zorunlu bir evlilik. E. Şafak’a göre Şems evlilik sonrası evliliğin hiçbir gereğini yerine getirmediği için Kimya derdinden sararıp solup ölüyor. Oysa başka bir şey söylüyor tarih. Şems Kimya’yı kötü bir şekilde dövüyor ve bu dayaktan sonra ölüyor Kimya.
Elif Şafak Alaaddini’de aklamaya çalışıyor ve kavgaya karışmadığını söyletiyor. Biliniyor ki Şems’in öldürülmesi olayında Alaaddin’de vardı ve Ahi Evren ile birlikte Konya’yı terk etmek zorunda kaldılar.
Romancı romanını istediği gibi kurgulamakta, anlatmakta özgür ama adı geçen tarihi bir roman ise tarihi olayları çarpıtmadan anlatmasıdır doğru olan.
KURTULUŞ SAVAŞI ÖYKÜLERİ
Çalı Dergisi olarak “Kurtuluş Savaşında Konya” konulu bir öykü yarışması açmış ama yeterince destek bulamamıştık.
Bu yarışmaya Eğitimci-yayıncı-yazar hemşehrimiz Mevlüt Kaplan çok güzel öykülerle katılmıştı. Yarışma aksayınca Mevlüt abiye bu öyküleri kitaplaştırması için ricada bulunmuştum. Birkaç öykü daha eklense özellikle ilköğretim ve lise düzeyindeki gençlerimiz için Kurtuluş Savaşımızı anlatan mükemmel bir kitap olurdu.
İzmir Kitap Fuarında Özgür Eğitim Yayınlarının standında kitabı basılmış olarak görünce dünyalar benim oldu. Bir yarışmayı başaramamıştık ama yarışmadan dolaylı olarak bir kitap çıkmıştı ortaya.
Birkaçını Çalı’da yayınladığımız 22 öykü var kitapta. Kurtuluş Savaşımızı anlatan öykülerin tamamı Konya’da geçiyor.
Mevlüt Kaplan “Şehitler Ölmez”adlı öyküsünde sözünü yerine getiremediği için intihar eden Reşat (Çiğiltepe)yi anlatır ve öyküyü hemşehrimiz Fazıl H.Dağlarca’nın dizeleriyle bitirir
Biz de sözü, adını bir elektrik trafosunda yaşatma azminde olduğumuz Dağlarca’nın dizeleriyle bitirelim.
“Savaşırken yaşamak
Anam sütü kadar helal gibi
Ölüm hem büyüktü hem kolay
Mustafa Kemal gibi…”