Mustafa Yiğit
‘İsmet Saat Kaç?’..
‘İsmet Saat Kaç?’ aykırı bir Ankara kitabı
İnternete girdiğinizde “Google” de onun adının karşısında aktivist, gazeteci, yazar gibi klasik sıfatlar görürsünüz. Ebubekir kurban için bütün bu tanımlamalar doğru olmasına doğru da, onu tek başına bunlar anlatamaz diye düşünüyorum. Onu anlatabilecek cümle olsa olsa : “Herkesin dostu, kimsesizlerin kimsesi, ideolojiler üstü Ebubekir Kurban” olur kanaatindeyim.
Evet, Ebubekir Kurban’la tanışmak bu ülkede yaşayan her vatandaş için bir şanstır diye düşünürüm. Ne mutlu ki, bu şansa sahip olanlardan biri de benim.
Çünkü onunla tanıştığınız an daha sonra hangi maceralara akacağınızı, nelerle karşılaşacağınızı, ne durumda olacağınızı kestiremezsiniz. Ama hayır ve güzellik üzerine bir hayata yelken açacağınız ve hayattan gerçekten tad alacağınız muhakkaktır.
Ebubekir Kurban tek başına bir sivil inisiyatif. Ona köhneleşmiş kurumlarla ve kurumsal zihniyetle tek başına savaşan bir anti kahraman dersek abartmış olmayız.
Kimi zaman bir sokak çocuğuyla kallavi bir muhabbette görürsünüz onu, kimi zaman bir engelliyle, çalışmayan bir engelli asansörünün önünde “nolacak bu engellinin hali” isyanlarında bulursunuz… Kimi zaman sokak ortasında yakalamış bir kallavi adamı Gesi Bağları’ndan “Ey Allah’tan korkmaz sana bana ölüm var” nakaratının anlamı üzerine konuşur bulursunuz. Nepal’den Kanada’ya, Somali’den Bosna’ya uzanan serüvenlerini dinlemek ise başka bir hayat tecrübesi sunar size… Bütün bu Ebubekir Kurban görüntülerinin çoğunu biz yaptığı röportajlarından, yazdığı gazete yazılarından da biliyoruz.
O yazılarının bir kısmını nihayet kitaplaştırdı Ebubekir Kurban. Üstadı bu güne kadar hep başkalarının kitaplarını imzalarken gördük. O kitapları alır imzasını atar ve size hediye eder. Mesela Bahaddin Özkişi’nin “Göç Zamanı” kitabından her yıl bir düzüne alır ve eşine dostuna imzalar. Bende en az iki tane Ebubekir Kurban imzalı “Göç Zamanı” kitabı vardır. Okunması gereken kitaplar listesi gibi bir şeydir aslında bu.
Ebubekir Kurban, “İsmet Saat Kaç? ” kitabıyla geçtiğimiz hafta ilk kez kendi kitabını imzaladı. “İsmet Saat Kaç” kitabı Orhun yayınlarından e-buk serisinden çıktı. İmza günü pek çok dostla muhabbetin dibini bulduğumuz İhtiyar Kitabevindeydi. Yaz sezonu olmasına rağmen oldukça yoğun bir ilgi vardı Kurban’ın kitabına.
Kurban’ın bu kitabı “memurlaşan” insan manzaralarının en güzel örneklerini veriyor. Bütün başkentler belki böyledir bilmiyoruz, ancak Ankara deyince akla gelen ilk şey gri binalar ve bakanlıklardan aşağıya yürüyen yüzü asık kravatlı memurlar, bürokratlar.
Sanırım kitap imza gününde orada bulunanlardan bazıları kitabı okudukça biraz da şöyle sağına soluna bakarak “yoksa bu bölümde yazılan ben miyim?” gibi bir haleti ruhiye içindeydiler. Ankara’nın “memurlaştırma” işlemine tabi tutulan ve memurlaşma, bürokratlaşma tehlikesini bizzat iliklerinde hisseden adamlardan oluşuyordu bazıları. “İsmet Saat Kaç?” biraz da bu korkuyu hep yaşayan insanların hayat hikayesi. Bazıları bu savaşı kaybederken, bazıları da hiçbir makam ve mevkiye evyallah dememiştir. Kitap bu hikayeleri en çarpıcı şekilde anlatmakta. İsmet Saat Kaç? Ankara’nın iflah olmaz insanı bezdiren mevzuat ve süreçlerinin dehlizlerinde nasıl kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceğinizi gösteren pek çok hikayeyi içinde barındırıyor.
Ebubekir Kurban kitabının alt başlığına da “Ankara yazıları” demiş. Yani sadece memurların anlatıldığı bir kitap değil İsmet Saat Kaç? Kitabın içinde Ankara’nın insana, vatandaşa, köylüye, sanatçıya, topluma kısacası insana bakışı var. Hatta insana bakamayışı var. İnsana insanca değil, mevzuat hazretlerinin emrettiği gibi bakmak zorunda kaldığı için nasıl toplumdan kopuk yaşadığı gerçeği var.
İsmet Saat Kaç? Ankara Yazıları… Ankara’da ne yenir ne içilir, neresi gezilir tarzında bir gurme, bir gezi kitabı değil, ancak Ankara’da kimle nasıl konuşulur, hangi bürokrat tipi hakimdir, bürokrasinin sıkıcı dünyasından bunaldıysanız nerede nefes alabilirsiniz gibi küçük ve hayati tiyoları vermesi açısından önemli bilgiler içeriyor. Kurban’ın bu kitabı pek çok Ankaralıyı kızdırabilir, Ankara yalnızca memurdan ibaret değildir ve Ankara’nın yüzü asık şehir imajı artık değişiyor diyebilir bunda haklı taraflarınız da olabilir. Ancak yine de Ankara’da bürokrasinin dişlilerinin arasında nasıl adam öğütülüyor ve siz bundan nasıl kurtulabilirim diyorsanız “İsmet Saat Kaç?”ı mutlaka okumalısınız.