Derviş Argun
İsrail'in Beli Kırılmalıdır.
Öncelikle şunu çok net bir şekilde ortaya koyalım ki, Türkiye'nin Gazze konusunda BM ve BMGK kararları üzerinden yol almaya çalışması, aslında yol alamayacağını re'sen kabul etmesidir. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, yüzyılımızda yaşanan tüm kötülüklerin, katliamların, büyük savaşların ve işgallerin müsebbibi, ya BMGK ülkelerinin biri ya da birkaçıdır. Özellikle ABD, BM ve uzantısı tüm kurumları üzerinden dünyayı domine etmekte, demokrasi, insan hakları, ulusal güvenlik, yaşanabilir dünya v.s. gibi süslü tanımlamalar yaparak dilediği yerde dilediği haydutluğu yapmaktadır. Bir yönüyle ABD'yi de anlamak gerekiyor. Çünkü işi bu. Kurucu iradesi işgalci ve kıta işgali yaparak devletleşmiş bir ülkeden başka da bir aksiyon beklenmez.
Gazze'nin bombalanması ve işgal çabasında 15. Güne girdik ve bana göre sorun, Türkiye'nin meseleye bakışında. 900 km.ye yaklaşan Suriye sınırımızda önlem almamıza mani olan, SİHA'mızı düşüren, Suriye'yi bataklığa çeviren ve fakat kendisi ulusal güvenlik yalanı ile gelip Suriye'ye çöken ABD ile Gazze'de sonuç almaya çalışıyoruz. Türkiye'yi, oraya buraya kurduğu nükleer silah deposu, radar ve askeri üslerle kendisinin ve İsrail'in güvenlik şemsiyesine çeviren ABD'nin İsrail'e karşı iknası mümkün değildir. Böyle bir şeyin mümkün olmayacağını görüşmelere gidip gelen erkan-ı devlette biliyor. Ama ne ki, bu görüşmeler, uzayan toplantılar, veto edilen kararlar, yeniden toplanan ve toplanmak üzere dağılan heyetler, yaşanan vahşetin ve soykırımın toplumlar nezdinde normalleşmesini, yüreklerde bıraktığı izin silinmesini sağlıyor. Maalesef bu işler, dünya halkları içinde vicdan sahibi kitlelere karşı paratoner görevi görmektedir. Bunun adı, öfkeyi tavsatmaktır.
En son Kahire'de yapılan toplantı da bile, katılan 35 ülkenin 9 tanesi Müslüman ülke lider ya da temsilcisi iken, 24 tanesi, içinde İngiltere'si de dahil olmak üzere batılı ülke ve temsilcilerden oluşuyor. Düşünebiliyor musunuz, İsrail- HAMAS savaşını bitirmek için Japonya masada var ama HAMAS'ı desteklediği iddia edilen İran yok. Bu bile başlı başına çözüm aranmadığının en net delilidir. Katılan 4 STK'nın, Arap Birliği'ni saymazsak üçü ABD, İsrail güdümündeki BM'nin soytarı kurumları. Ben de, biz de, oraya gidenler de biliyor ki, hırsız baş dedektif olmuş hep beraber kriminal delil arıyoruz. Bugüne kadar, Türkiye'nin de eşlik ettiği ABD ve BM tandanslı çalışmalardan anlıyoruz ki, Gazze vurulmaya, katledilmeye ve yok edilmeye devam edecek.
Ömer Muhtar filmini seyretmişsinizdir. Çölde kurulmuş bir çadırda barış görüşmeleri yapılırken, Ömer Muhtar, masaya doğru eğilerek, sağ şahadet parmağını da bir tehdit duruşuyla İtalyan heyetinin gözüne doğru uzatıp, şu sözlerden sonra masadan kalkıp gitmişti.
- Siz barışı hiç istemediniz. Sizin adını barış koyduğunuz görüşmelerin tamamı bizi oyalamaktan öte bir şey değil. Eğer barışı görüşüyor ve siz de barışı istiyorsanız, Graziani'nin Bingazi limanına indirdiği su tankerleri ne için? Tüm Libya'yı yerle bir edecek mühimmatı ve tankları neden ülkemize taşıyorsunuz? Siz savaş istiyorsunuz ve bunun bedelini de ödeyeceksiniz. Kanımızın son damlasına kadar ülkemizi size karşı savunacağız.
Çok net söylüyorum. ABD, İsrail ve BM'ye karşı ihtiyacımız olan tek şey, 1920 model, bir devrimci Ömer Muhtar duruşudur. Hamaset yapmıyorum, bildiğimiz gerçek, ABD ve batı, masada bizimle konuşurken, alanda İsrail üzerinden savaşmaya devam ediyor. Masada bize, neredeyse 85 milyon olarak taraf olduğumuz HAMAS'ın elini tutmamızı, esirler konusunda görüşme yapmamızı telkin ederken, kendisi esir bile almaya tenezzül etmeden katlediyor. Bunu ilk kez yapmıyor, son kez yaptığını da vaat etmiyor. Sorun, bizim onlarla konuşarak yol alacağımıza olan inancımızda. Yüzde yüz inanarak söylüyorum ki, Ukrayna krizinde tahıl nakliye operasyonunun bir tarafı ABD olsaydı ne tahıl nakli, ne de oturup konuşmak mümkün olurdu. Yeryüzünün en sistematik işgalci devletini konuşuyoruz. Ve 15 Temmuz gecesi gördük ki kadrajın içinde Türkiye olarak biz de varız.
Filistin davası, henüz haritası bile belli olmayan Batı Şeria Filistin yönetimi ve ABD Dış İşler Bakanı Blinken'e "buradan ev almalısınız" diyecek kadar müptezelleşen Mahmud Abbas üzerinden götürülemez. İki devletli çözüm ipe un sermektir, ABD'nin ürettiği sahtekarlıktan başka bir şey değildir. Bunu finalde ne ABD ne İsrail'in kabul etmeyeceğini hepimiz biliyoruz. ABD ve İsrail, canı acıtılmadan kimseye hakkını vermez. Alacağınızı ancak bileğini bükerek, belini kırarak alırsınız. Bu da daha haritasına bile sahip çıkamayacak, haritasının neresi olduğunu bile soramayacak El Fetih ve Mahmud Abbas'ın işi değil. O sebeple yanlış adamlarla beyhude oturup kalkmanın bir anlamı yok. Düşman, bizimle konuşurken su ve tahkimat indirmeye devam ediyor. Her zaman ve her yerde bila kaydü şart müttefiki olduğumuz halde, bize karşı kullanılsın diye PKK'ya 40.000 tır silah ve mühimmat yardımı yapan ABD'nin, İsrail'e karşı HAMAS için kılını kıpırdatacağına hangi akıl inanıyor.
HAMAS biliyor ki, İsrail'in tedavisi acıdır. Canını acıtmaktır. Gazze sınırına yerleşmiş, dün üzerinde üniforma varken, bugün tayt ve tişörtle Kassam'a yakalanan hanımefendiler sivil değildir. Tam da İsrail Savunma Bakan Yardımcısının Gazze için dediği gibi İsrail, işgal için o topraklara bile isteye taşınmış bilinçli insanlardan oluşmaktadır ve eli silah tutabilme kabiliyeti olan kadın, erkek herkes askerdir ve düşmandır.
Gazze'ye on beş günde on binlerce ton bomba atılmış, fosfor bombaları ile çocuklar buharlaştırılmış. Tüm dünyanın ortak çaba ve başarısı 20 Tır insani yardımın Gazze'ye girişini sağlamak olmuştur. İsrail'in beli kırılmadan Gazze nefes alamaz. Bunun dışındaki yollar, Gazze'nin ve İsrail'e karşı oluşturulmuş direniş cephesinin yok olmasıdır.