Kasım Çakır
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
Türkiye Cumhuriyeti adına 11/5/2011 tarihinde imzalanan ve 10/2/2012 tarihli ve 2012/2816 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan 'Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 3'üncü maddesi gereğince karar verilmiştir.
Bu sözleşmeyi imzalamayan, imzalayıp yürürlüğe koymayan Avrupa ülkeleri de vardı. Türkiye 2011 yılında imzaladığı ‘İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi. Bu sözleşmeyi imzaladıktan sonra çekilen başka ülkelerde olmuştu. Ülkemizde kadına şiddet yaşandığı durumlarda emniyet ve hukukta İstanbul Sözleşmesi’ne uygun yeni tedbirler ve kararlar alındı. Bu sözleşmeden öncede kanunlarımızda insana şiddete, tacize, zarar vermeye karşı olan ve koruyan yasaklar zaten vardı.
Diğer ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de 'Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddet’ uzun yıllardır vardı. İstanbul Sözleşmesi’nden sonra da azalmadı ve gittikçe arttı. Ülkemizde yaşayan yediden yetmişe herkes bunu her geçen gün gördü ve izledi. Yaşanan her vakaya çok üzüldük. Dört gözle bu acının, göz yaşının ve ateşin dinmesini bekledik.
Yaşadığımız çevrede, şehirde duyduğumuz, kültür medyası ve sosyal medyadan öğrendiğimiz kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet, erkeklerin maruz kaldığı şiddet haberleri hepimizi çok üzdü. Bu üzücü habere kadını, erkeği, genci (çocuğu) farklı yorumlar yaptı. Bu tür yorumları yaparken yorum yapmadan önce; ‘Allah aklımızı başımızdan almasın, bizleri azdırmasın, şimartmasın ve doğru yoldan ayırmasın!’ temennisi, duası ile başlamak çok önemliydi. Bu tür vakaları dikkatli yorumlamak, eleştirmek ve hata yapmamak gerekirdi. Bu konuda duyduğumuz acı haberler karşısında, ‘ben olsaydım şunu yapardım, şöyle yapardım, böyle yapardım!’ demek çok risklidir ve bazen ateşe benzinle gitmek olurdu. Yapayım derken tam bozmak, kaş yapayım derken göz çıkarmak olur. Yani nihayetinde bu acılar yaşandı, eleştiriler yapıldı. Bu olaylar içimizi sızlattı ve ateş düştüğü yeri yaktı geçti.
İnsanlığın günümüzde yaşadığı sorunlar, kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet, erkeklerin maruz kaldığı şiddeti, nedenlerini ve çözümünü anlatmak, açıklığa kavuşturmak 2-3 sayfa yazı ile mümkün değildir. Bu konu bir kitap halinde ancak anlatılır ve anlaşılabilir.
Allah’ın yarattığı canlı ve cansız her varlık değerlidir. Allah’ın akıl verdiği insan yeryüzünün en değerli varlığıdır. Akıl insana bu değerin ve sayısız sorumluluk verilmesine vesile oldu. Allah kadın, erkek, genci, yaşlısı diye ayırmıyor. İnsana zulüm etmek, haksızlık yapmak, haksız yere öldürmeyi şiddetle yasaklamıştır. Kur’an-ı Kerim’de; biz insanları anlatan, nasıl bir hayat yaşamamız gerektiğini, evlilikte ve ailede erkeğin, kadının görev ve sorumluluklarını ve hattı aşmamamızı emreden binlerce ayet var.
Er bozulursa aile bozulur, Hatun bozulursa toplum (ulus) bozulur. Avrupa daha dün kadını görmüş, değer vermiş ve öne çıkarmıştır. İslam’dan önce cahiliye döneminde kadının hiçbir değeri yoktu ve kız çocukları öldürülüyordu. İslam kadını 1400 yıl önce bulunduğu yerden kaldırıp olması gereken yere yükseltmiştir. Kadın bizlerin anası, bacısı, eşidir. Ailede erkek ve kadın bir elmanın iki yarısıdır. Aile için olsun, toplumun geleceği için erkek ve kadın çok önemlidir. Ailenin önemi içerisinde çocuklar da çok önemli üyelerdir.
Ailelerde kimse üzerine toz kondurmadı, aileler içerisinde herkes ‘ben haklıyım’ dedi. Kimse ‘ben haklıyım’ iddiasında ödün, taviz vermedi. Uzun süredir toplumuzda yaşanan bu acı sorunların önüne geçilemedi.
İnsanımıza Kuran’ı, mealini ve özellikle tefsirini okumalarını rica ediyoruz. Kuran tüm insanlığa gönderildiği için diğer dinlerden olanların, ateistin de okumasını tavsiye ederiz. Diğer dinlerden olmak, ateist olmak Kuran okumaya engel değildir. İnsan bir binayı çok güzel, estetik ve çok sağlam yapabilir. Tarlaları sürüp, ekinler, sebzeler, meyveler, çiçekler ekebilir. İstediği kalite ve miktarda mahsul, ürün alması elinde değildir. Toplum demek aile demek, insan demektir. İnsan ve ailede bozulma, değerlerden uzaklaşma varsa hiçbir insan kanunu, nizamı, hukuku bu yaraya çare olamaz. İnsanların başına, her ailenin başına bir bekçi, polis, hakim dikemezsiniz. Rabbim tüm insanımıza, ailelerimize, toplumumuza sağlık, huzur ve mutluluk versin. Birlik ve beraberliğimizi daim eylesin.
İYİ VE KÖTÜ HUYLARIMIZ:
Hayatımızı, insanlarla olan ilişkilerimizi zora sokan huy ve davranışlarımız: Değer vermemek, Yalan söylemek, İnsanı kandırmak, Bencillik, İki yüzlülük, Haksızlık yapmak, haksızdan yana olmak, taraf tutmak, Hatayı, suçu kabul etmemek, Hasetlik ve kıskançlık, Gurur ve kibir, Vefasızlık, Gıybet, dedikodu ve iftira, Surat asmak, somurtkanlık, Yanlışta ısrar etmek, israf ve savurganlık, Tembellik ve sorumsuzluk:
Hayatımızı, insanlarla olan ilişkilerimizi kolaylaştıran huy ve davranışlarımız: Değer vermek, Alçak gönüllülük, mütevazilik, Sevgi, saygı ve hoşgörü, Doğruluk ve dürüstlük, Güler yüzlülük, Teşekkür etmek, takdir etmek, İstişare etmek, Nezaket, Sabır, Vefa, ahde vefa, sadakat ve minnet etmek, Hatayı ve yanlışımızı kabul etmek, Dilimize ve çenemize sahip olmak, Tasarruf ve tutumlu olmak, çalışkanlık.