Mustafa Yiğit
“İşte o zaman, bayram olurdu…”
“İşte o zaman, Bayram O bayram olurdu…”
Bizler, insanların basit ihtiyaçlarının sözcüsü, hayatın küçük haksızlıklarının savunucusu olabilseydik, dünyanın hiçbir yerinde hiçkimse böyle büyük zulümlere, haksızlıklara maruz kalmazdı.
Bizler, hırslarımıza yenik düşmesek, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır düsturunu, yalnızca dilimizle değil, kalbimizle de söyleyebilseydik, mazlumların yanında yer almayı becerebilseydik, bugün ne Filistin, ne Musul, ne Doğu Türkistan ne de başka başka yerlerde insanlık haysiyeti ve onuru böylesine çiğnenmezdi…
Bizler kendi küçük menfaatlerimiz uğruna insanlığın ortak mirası olan, adalet, hak, sevgi, kardeşlik, muhabbet duygularını birer bozuk para gibi harcamasaydık, bu kadim değerleri savunmayı, savunurken de inandırıcı olmayı becerebilirdik.
Bizler, çekilen bütün acıları kendi acımzcasına bağrımıza bassaydık, dili, dini, rengi, meşrebi, kimliği ne olursa olsun insanlığın bu ortak acılarını taa yüreklerimizde hissetseydik, hiç kimse bu acıları, bu zulümleri böylesine yoğun bir şekilde çekmezdi.
Bizler insanların şu ya da bu nedenle duydukları korkuları kendi içimizde hissedebilseydik, insanların hayatlarını karartan o korkulara birlikte karşı koyabilseydik, göğüs gerebilseydik, “korkma yanında ben varım” diyebilseydik, yeryüzünde korkulacak çok az şey kalırdı.
Bizler, evlatlarımıza “ne olursan ol başarılı ol” öğüdü yerine, “ne olursan ol ama iyi insan ol, insanlar sende güzelliği ve iyiliği bulsun” deseydik, başarıya ve güce tapan böylesine bir insan topluluğuyla baş etmek zorunda kalmazdık.
Bizler, “bu hayat geçicidir, bu hevesler geçicidir, bu güç kudret geçicidir, kalıcı olan arş ve semada hoş bir sada bırakabilmektir” deseydik, gücün arkasında mevzilenen böylesine insanlıktan çıkmış zavallılarla mücadele etmek zorunda kalmazdık.
Bizler, hayatın akışına karşı kürek çekmeseydik, hayatın içinde kendimize ufacık bir yer açmayı yeterli görseydik, yerimizi genişletmek için en acımasız gasplara girişmeseydik, büyük çiftlikler değil küçük kulübelerle yetinmesini bilseydik yeryüzünün hepimize yetebileceğini anlardık…
Bizler tabiatla savaşarak kendimizle savaştığımızı görebilseydik, tabiatın dengesini kendi dengesizliklerimizle bozmamış olsaydık sadece diğer canlı türlerini değil, gelecek insan neslini de korumuş olacağımızı idrak edebilirdik…
Bizler kendimiz için istediklerimizi başkaları için de isteyebilseydik, kendimiz için reddediklerimizi başkaları için de reddetseydik, yeryüzünde bu azgınlıklar, bu taşkınlıklar, bu insafsızlıklar neşet bulmayabilirdi….
Gülerken de ağlarken de gözyaşlarımız sahici aksaydı, sahte dünyaları inşaa edenleri bu samimiyet denizinde birlikte var olmaya ikna edebilirdik…
Bizler bu bayramı yeryüzünün bütün mazlumlarının bayramı olarak içimizde gerçekten yaşayabilseydik, işte “İşte o zaman, Bayram O bayram olurdu”.
Bu Bayramının O bayramlardan olması dileğiyle, aşk ile…