Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
IV. DİN ŞURASI ÜZERİNE
Diyanet İşleri Başkanlığı IV. Din Şûrası, 12-16 Ekim 2009 tarihlerinde Bilkent Otel’de 300’ü aşkın akademisyen, entelektüel, sivil toplum temsilcileri, bilim adamları ve yazarların katılımıyla yapıldı. Beş gün süren şûra toplantıları, entelektüel ve aktüel yanı ağır basan zengin ve seviyeli tartışmalara sahne oldu. Bu toplantı, şura kararlarının üyeler tarafından oylanmasıyla birlikte nihayete erdi.
IV. Din Şurasında neler konuşuldu?
DİB beş yılda bir yapılan bu şuranın genel başlığını “Din ve Toplum” olarak belirlemiştir. Bu başlık altında; sosyal problemler karşısında din ve diyanet, sosyal açılımlı din hizmetleri gibi konulara ağırlık verilmiştir. IV. Din Şûrası’nda; din istismarından, cinsellik ve toplumsal hayata, müstehcenlikten cinsel tacize, aile kaynaklı toplumsal sorunların çözümünden şiddet olgusuna, cinnet ve intihardan, zararlı alışkanlıklara, tüketim kültüründen tefeciliğe, toplumun himayeye muhtaç unsurlarından sokak çocuklarına, yetimlerden engellilere, aile danışmanlığından cezaevlerine, huzurevlerinden hastanelere, doğal afetlerden çevre sorunlarına, örgün ve yaygın din eğitiminden din adamı algısına varıncaya kadar pek çok konu üzerinde durulmuştur.
IV. Din şûrası’nda farklı bir hava vardı. Böyle bir havanın oluşmasına açılış konuşmalarının muhtevası damgasını vurdu, diyebiliriz. Gerek Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ve gerekse Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Ali Bardakoğlu’nun konuşmaları, muhteva bakımından ileri hedefler gösteren ve ufuk açıcı bir nitelik taşıyordu.
Bilindiği gibi biz bir Osmanlı bakiyesiyiz. Sadece imparatorluk topraklarını kaybetmedik, aynı zamanda biz büyük bir “insiyatifi’ de kaybettik. Bu zamana kadar yanlış yerde duruyorduk. Şimdi artık, yerimizi buluyoruz. Türkiye, küresel bir siyaset izlemeye başladı. Bu yeni duruma bütün kurumlar kendisini adapte etmelidir. Dolayısıyla Diyanet de bundan geri kalamaz. Diyanet, sadece ulusal sınırlar içinde değil hizmet alanını genişletmeli ve küresel etkinlik alanı oluşturmalıdır. Daha doğrusu Diyanet, küresel bir aktör açılımı sağlamalıdır. İşte böylesi bir ufuk turuyla bu şura başladı. Bildiriler ve müzakerelerin muhtevasında böyle bir ruh gezindi. Bu millet özgüvenini yakaladığı zaman bütün bir insanlık için adalet ve merhametin dili olacaktır. Belki de bundan dolayı, sosyal yelpazeli din hizmetlerine ağırlık verilmesi için bir yol haritasına ihtiyaç duyulmuştur. Hz. Mevlana’nın pergel metaforunda olduğu gibi, eğer bir ayağımızı yere sağlam bir şekilde basabilirsek, diğer ayağımızla 72 milleti dolaşacak ve insanlık için hayırlı hizmetlere önderlik yapacağız.
Medeniyetler tarihçisi A. Toynbee, “Osmanlı der, yıkılan bir medeniyetin adı değil, durdurulan bir medeniyetin adıdır. Önündeki tarihi engeller kaldırılırsa, kaldığı yerden yürüyüşüne devam edecektir.” Çok şükür Türkiye’nin şimdilerde geldiği nokta, emperyalizmin önümüze diktiği duvarları bir bir yıkma, engelleri tesviye etme dönemidir. Bu geçiş süreci ancak, ahlak ve maneviyatı yüksek, özgüven duygusu gelişmiş bir bakış açısıyla sağlanabilir. Elbette bu noktada Diyanet’e büyük görevler düşmektedir. Tarihin bize yüklediği bu misyonu geçen yıl Papa’nın ülkemizi ziyaretinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sergilediği muhteşem performansta görmüştük.
Bugün Osmanlı coğrafyası’na yeniden dönme zamanıdır. Yeniden gerekirse sınırları kaldırma, kültürel, siyasi, ekonomik ve dini anlamda güçlerimizi birleştirme zamanıdır. Bunun için de Türkiye’nin en kısa zamanda boyun ağrılarından kurtulması, içte hoşgörü, kardeşlik ve birlik gücünü tesis etmesi gerekir.
Öte yandan, sosyal yelpazeleri sorunların üstesinden gelmek için ahlak eksenli bir dindarlığa ihtiyaç vardır. Ben inanıyorum ki, IV. Din Şûrası’ndan çıkan kararlar bir bir hayata geçirilirse, biz bu problemlerin üstesinden gelebiliriz. Çünkü toplumsal huzuru tehdit eden gelişmelerin önüne ancak, dini, ahlaki ve milli değerlerin güncellenmesi ve korunmasıyla geçilebilir. Toplumun çekirdeğini aile oluşturur. Batı’da ‘aile’ kavramı ortadan kalktı. Gelecek endişesi batı’yı korkutuyor. Çünkü aile kurumunun yıpratılması ve yozlaştırılması başta toplumsal çözülme olmak üzere pek çok problemi beraberinde getirmektedir. Aile kurumunun saygınlığını korumak ve sürekliliğini sağlamak amacıyla Diyanet katkı yapabilir. Maalesef gün geçmiyor ki, kitle iletişim araçlarında evlilik dışı birliktelikler övülüyor, yaygınlaştırılması yolunda büyük çabalan sarfediliyor. Bu sebeple aile yapımız için en büyük tehdit oluşturan bu girişiler karşısında eğitici ve uyarıcı önlemler alınmalıdır. Ben inanıyorum ki, IV. Din Şûrası’nda alınan kararlar kısa zamanda hayata geçirilir ve güçlü millet olmanın manevi dokusu yeniden tahkim edilir.